YÜKSEK YARGIYA ÜYE SEÇİLEBİLME KRİTERLERİ, 15.2.2011

Adli ve idari yargıda ilk derece mahkemelerinde verilen kararların temyiz inceleme mercii Yargıtay ve Danıştay´dır. Yüksek yargı organları, kararları ile hukuk kurallarının uygulanmasında yol gösterici olduğu gibi uygulama boşluklarını dolduran içtihat makamıdır. Hukukun yazılı kaynakları arasında yer alan içtihatların oluşturulduğu yüksek yargı organlarının uygulama birliği sağlama ve hukuk güvenliğinin oluşmasında üstlendiği rol çok önemlidir. Bu nedenle de bu organlara üye seçiminde objektif ve adil kriterlerin esas alınması, bu kriterlere bağlı kalınarak yetkin hakim ve savcıların seçimine özen gösterilmesi gerekmektedir.

 

Bilindiği gibi, yüksek yargıya üye seçimi için yasal koşullar yanı sıra üye seçmeye yetkili Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yazılı olmayan ancak, teamül haline getirdiği bazı kriterler bulunmaktadır ve yine bilindiği gibi her üye seçiminde şahsi bazı ilişkilerin rol aldığı, seçilen kişilerin yargıçlık kimliği ve hukuki alt yapısı üzerinde durulmadığı söylemleri gündeme gelmektedir.

Ayrıca;

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Yargıçların Bağımsızlığı, Etkiliği Ve Sorumlulukları hakkında 2010(12) sayılı Tavsiye Kararı´nın Hakimlerin Statüsüne ilişkin 6. bölümünün “Seçim ve Kariyer” alt başlığı:

-“Objektif kriterlerin yasa veya benzeri bir düzenleyici işlemle yetkili makamlar tarafından önceden belirlenmesi,

-Atama ve terfi konusunda karar verecek makamların yasama ve yürütme erklerinden bağımsız olması ve aynı zamanda böyle bir görüntüye de sahip olması,

-Seçim sürecine ilişkin aşamaların açık, şeffaf ve gerekçeli olması, başarısız görülen (seçilemeyen) adaylara haklarında verilmiş olan karara ve bu kararın alınmasındaki usul ve aşamalara itiraz etme hakkının verilmiş olması”, şeklindedir.

Görüldüğü gibi, sözü edilen Tavsiye Kararı’nda da objektif kriterlerin yasa veya benzeri bir düzenleyici işlemle yetkili makamlar tarafından önceden belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yürürlüğe giren 6110 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile, Yargıtay’a 6, Danıştay’a 2 yeni daire kurulmuş ve tüm dairelerin iki heyet halinde çalışabilmesi amacına işaretle yüksek mahkemelere yeni üye kadroları tahsis edilmiştir. Üye seçimlerinin de en kısa sürede yapılacağı da tahmin edilmektedir.

Bu nedenle YARSAV olarak Yargıtay´ın ve Danıştay’ın bir üst derece mahkemesi olması, üstlendikleri görevin önemi de dikkate alınarak üye seçimlerinde önceden belirlenmiş adil ve objektif ilkelerin esas alınması, seçimlerde şeffaflığın sağlanması gerektiğini değerlendirmekteyiz.

Üyelik seçiminde kriter uygulamasına ilişkin olarak genel değerlendirmemiz;

Yargıtay ve Danıştay üyeliklerine seçilme nitelikleri yasalarda belirtilmiştir. Yasada yer verilen bu niteliklerin dışında yeni daraltıcı koşullar getirilmesi yasa ile tanınan bir hakkın daha alt düzenleyici işlemle kaldırılması – engellenmesi - sonucunu doğurur ki bu durum açıkça hukuka aykırıdır. Özellikle yüksek yargı üyeliği gibi nitelikli görevlerde seçim ölçütlerinin mutlaka yasal bir temeli olmalıdır. Yasanın göndermesi ile daha alt düzenleyici işlemle bu ölçütler belirlenecekse HSYK dışında diğer aktörleri de içeren geniş bir konsensüsle hareket edilmeli, yasal koşullara ek daraltıcı koşullar getirilmemelidir. Örneğin, dikkate alınacak objektif niteliklerin puanlandırılarak toplam bir değerlendirme puanı yoluyla üye adaylarının kıyaslaması yapılabilir.

Bu bağlamda;

Yargıç ve savcıların uygulamaya yön verici araştırma ve inceleme yapma yetenekleri, içtihatların oluşmasına katkı sağlayan karar ve direnme kararları, lisansüstü performansları, ürettikleri bilimsel çalışmalar, yabancı dil bilgileri, görev süreleri gibi bir puanlama skalası oluşturulabilir.    

Yargıdaki ana sorunlardan birisi de yüksek yargı üyeliğinin uzmanlık boyutunun ihmal edilmesidir;

Teamüllere bakıldığında Yüksek Mahkemelere genelde başsavcılar, mahkeme başkanları gibi ünvanlı kişilerin hatta uzun yıllardır yargısal bir yetki kullanmayan, yargısal süreçlerden yıllar boyu uzak kalmış bakanlık bürokratlarının seçildiği görülmektedir. Ünvanlı olmanın aynı zamanda uzmanlık noktasında bir niteliğe de işaret ettiği anlaşılabilir olmakla birlikte salt yargısal faaliyet yapmak üzere seçilen yüksek yargı üyeliğine ünvanlı olanlar dışında işin uzmanı olduğunda kuşku duyulmayan statülerden de seçim yapılmalıdır. Hatta ikinci kategoridekilerde yargısal faaliyet yoğunluğu ve derinliğinin yönetici konumunda olanlardan daha fazla olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır. Bu konuda örneğin başsavcılar ile savcılar arasında yargısal faaliyet hacmi açısından kabaca bir karşılaştırma yapmak bile anılan kanaate varmak için yeterli olacaktır. Yüksek yargı üyeliği seçiminde yöneticilik, hiyerarşi ve bürokrasi temelinde seçimler yapmanın sakıncaları daha sonraki süreçte ortaya konan performans düzeyinde de rahatlıkla gözlemlenmektedir.

Sonuç olarak;

Bu sürece uygun olarak uzmanlığı, yargısal deneyimi, bilgiyi önceleyen, tek başına yeterli ve çok da anlamlı olmayan konum-ünvan merkezli anlayışı öteleyen bir seçim sistemine en çok yargının gereksinimi bulunmaktadır. Bu kanalın işlevsel bir şekilde açılması kariyer düzleşmesi olarak tanımlanan ve yargı kurumlarında çok yoğun olarak gözlemlenen iş yaşamı sorununu da hafifletecektir.

Seçim sürecinde hal kağıtlarının değerlendirilmesi de bir diğer sorundur;  

Bilgi Edinme Yasası çerçevesinde yargıç ve savcıların gizli sicillerine ulaşmaları sonrası idari yargıda açılan pek çok davada Adalet Müfettişleri tarafından düzenlenen hal kağıtlarının çoğunlukla “yargıç ve savcıların kademe ilerlemeleri, derece yükselmeleri, birinci sınıfa ayrılma ve birinci sınıf olmaya ilişkin işlemleri hal kağıtları dikkate alınmak suretiyle yapıldığı gibi, ilgililerin özel ve ailevi yaşantılarına ilişkin değerlendirmeyi de kapsayan hal kağıtlarının gizli sicil dosyalarında saklanmak suretiyle yargıç ve savcıların atama ve yer değiştirme işlemlerinde de her zaman dikkate alındığı, bu haliyle de hal kağıtlarının hakim ve savcıların çalışma hayatını ve mesleki onurunu etkileyecek nitelikte belgeler olduğu...” belirtilmek suretiyle gerekçeleri ortaya konulmadan düşük not takdir edilen hal kağıtlarının iptal edildiği görülmektedir. Gerekçesiz hal kağıdı iptallerinin yargı uygulamasında istikrar kazandığı gözetildiğinde, Yüksek Kurul tarafından da iptali için dava açılmayan ve orta ya da zayıf notu içeren hal kağıtlarının, notların gerekçelendirilip gerekçelendirilmediği gözetilerek dikkate alınması uygun olacaktır.

İhtiyacın gereklerine uyulması sorunu;

Yüksek mahkemelere seçilecek yargıç ve savcıların, görev alabilecekleri dairelerin özel görev alanları dikkate alınarak, ilgili alanlardan seçim yapılmasına özen gösterilmelidir. Örneğin ceza dairelerinin ihtiyacı kadar, ceza yargıcı ya da savcı, hukuk dairelerinin ihtiyacı kadar da hukuk yargıçları arasından atama yapılması sağlanmalıdır. Böylece yargıcın uzmanlaşmış olduğu konularla görevli dairede görev yapması kararların niteliğini güçlendireceği gibi yargısal sürecin de hızlanmasını sağlayacaktır.

Seçimin zamanlaması;

Yargıtay ve Danıştay üyelik seçimi için ancak belirli sayıda üye kadrosunun boşalmasının beklenmesi yerine boşalan her kadro için ilgili konuda uzmanlaşmış yargıçların başvurusunu sağlayacak biçimde ilan ve seçimin yapılması dairelerin eksik kadroyla çalışmasını önleyeceği gibi, üyeliği boşalan daire gereksinimine uygun, uzmanlaşmış, deneyimli yargıç ve savcıların seçilmesi olanağı doğacak, bu durum hem temyiz incelemelerinin nitelikli, adil ve isabetli olmasını sağlayacak hem de bu yönde gelişecek toplumsal algıyı, dolayısıyla yargıya olan güveni güçlendirecektir.

Yaş kriterinin yarattığı sorunlara bakış;

Yargıç ve savcılık mesleğinin uygulamada geçirilen süre ile paralel olarak geliştiği, birikimin bu süreçte yetkinleştiği tartışmasız bir gerçektir. Yargıçlık sadece somut olay ve olgulara hukuk kurallarını uygulamaktan ibaret değildir. Öncelikle uyuşmazlığın saptanması, sonra da uygulanması gereken kuralların belirlenmesi, bilgi yanında yaşam deneyimlerini kullanmayı, toplumu iyi analiz etmeyi de gerektirir. Mesleğe çeşitli nedenlerle geç başlayan bir yargıç ya da savcı yargılama deneyim ve kültürü kendisinden daha fazla olan, yargısal faaliyetle uğraşan, meslekte geçirdiği süre uzun olmasına rağmen yaşı tutmadığı için üye seçilme yetkinliğine sahip fakat yaş engeli bulunan meslektaşlarının önüne geçebilmektedir. Bu sorun dikkate alınarak, üyelik seçiminde yaşın değil, meslekte geçen sürenin öncelikli olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bir diğer sorun belirlenecek yeni kriterlerin kimlere uygulanacağıdır;

Bazı kriterler, ilgililer açısından ancak çok uzun zamanlı bir öngörü ve planlama ile sağlanabilir. Kriterler belirlenirken bu husus mutlaka gözetilmeli, geçiş dönemi mağdurları yaratılmamalıdır. Kriterler belirlenirken, daha önce yazılı olmayan ancak varlığı bilinen ilkeleri geri götürecek nitelikte değil, aksine olumsuz ilkeleri giderici nitelikte olmalıdır.  Ayrıca anayasal eşitlik ilkesi gözetilmeli, örneğin, yargıç ve savcı eşlerin eşit yarışma koşullarına aykırı olarak üyeliklerinin önünün peşinen kapatılması gibi çağdışı ve özellikle de kadın yargıçlar aleyhine sonuç doğuran bir yaklaşımdan uzak durulmalıdır.

Üye seçimleri sürecine başvuru yöntemi;

Yargıtay´a üye seçilme yasal koşullarına sahip olan yargıç ve savcıların aday olduktan sonra yetkili Yüksek Kurul üyelerini tek tek ziyaret etme, kendini tanıtma ve referans verecek kişilere ulaşma çabaları zaman kaybına neden olmanın yanı sıra yargıçlık ve savcılık mesleğinin onuru ile bağdaşmayan görüntü ve algılara neden olduğundan bu uygulamadan bir an önce vazgeçilmesi gerekmektedir. Bu uygulama yerine yazılı başvuru yolunun açılması, adayların referans niteliğindeki araştırma, inceleme ve kararlarını içeren, özgeçmişini özetleyen dilekçeler ile taleplerini Kurul´a iletmeleri ilkesi benimsenmelidir.

15.2.2011

YARSAV YÖNETİM KURULU

Adli ve idari yargıda ilk derece mahkemelerinde verilen kararların temyiz inceleme mercii Yargıtay ve Danıştay´dır. Yüksek yargı organları, kararları ile hukuk kurallarının uygulanmasında yol gösterici olduğu gibi uygulama boşluklarını dolduran içtihat makamıdır. Hukukun yazılı kaynakları arasında yer alan içtihatların oluşturulduğu yüksek yargı organlarının uygulama birliği sağlama ve hukuk güvenliğinin oluşmasında üstlendiği rol çok önemlidir. Bu nedenle de bu organlara üye seçiminde objektif ve adil kriterlerin esas alınması, bu kriterlere bağlı kalınarak yetkin hakim ve savcıların seçimine özen gösterilmesi gerekmektedir.

Bilindiği gibi, yüksek yargıya üye seçimi için yasal koşullar yanı sıra üye seçmeye yetkili Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yazılı olmayan ancak, teamül haline getirdiği bazı kriterler bulunmaktadır ve yine bilindiği gibi her üye seçiminde şahsi bazı ilişkilerin rol aldığı, seçilen kişilerin yargıçlık kimliği ve hukuki alt yapısı üzerinde durulmadığı söylemleri gündeme gelmektedir.

Ayrıca;

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Yargıçların Bağımsızlığı, Etkiliği Ve Sorumlulukları hakkında 2010(12) sayılı Tavsiye Kararı´nın Hakimlerin Statüsüne ilişkin 6. bölümünün “Seçim ve Kariyer” alt başlığı:

-“Objektif kriterlerin yasa veya benzeri bir düzenleyici işlemle yetkili makamlar tarafından önceden belirlenmesi,

-Atama ve terfi konusunda karar verecek makamların yasama ve yürütme erklerinden bağımsız olması ve aynı zamanda böyle bir görüntüye de sahip olması,

-Seçim sürecine ilişkin aşamaların açık, şeffaf ve gerekçeli olması, başarısız görülen (seçilemeyen) adaylara haklarında verilmiş olan karara ve bu kararın alınmasındaki usul ve aşamalara itiraz etme hakkının verilmiş olması”, şeklindedir.

Görüldüğü gibi, sözü edilen Tavsiye Kararı’nda da objektif kriterlerin yasa veya benzeri bir düzenleyici işlemle yetkili makamlar tarafından önceden belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yürürlüğe giren 6110 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile, Yargıtay’a 6, Danıştay’a 2 yeni daire kurulmuş ve tüm dairelerin iki heyet halinde çalışabilmesi amacına işaretle yüksek mahkemelere yeni üye kadroları tahsis edilmiştir. Üye seçimlerinin de en kısa sürede yapılacağı da tahmin edilmektedir.

Bu nedenle YARSAV olarak Yargıtay´ın ve Danıştay’ın bir üst derece mahkemesi olması, üstlendikleri görevin önemi de dikkate alınarak üye seçimlerinde önceden belirlenmiş adil ve objektif ilkelerin esas alınması, seçimlerde şeffaflığın sağlanması gerektiğini değerlendirmekteyiz.

Üyelik seçiminde kriter uygulamasına ilişkin olarak genel değerlendirmemiz;

Yargıtay ve Danıştay üyeliklerine seçilme nitelikleri yasalarda belirtilmiştir. Yasada yer verilen bu niteliklerin dışında yeni daraltıcı koşullar getirilmesi yasa ile tanınan bir hakkın daha alt düzenleyici işlemle kaldırılması – engellenmesi - sonucunu doğurur ki bu durum açıkça hukuka aykırıdır. Özellikle yüksek yargı üyeliği gibi nitelikli görevlerde seçim ölçütlerinin mutlaka yasal bir temeli olmalıdır. Yasanın göndermesi ile daha alt düzenleyici işlemle bu ölçütler belirlenecekse HSYK dışında diğer aktörleri de içeren geniş bir konsensüsle hareket edilmeli, yasal koşullara ek daraltıcı koşullar getirilmemelidir. Örneğin, dikkate alınacak objektif niteliklerin puanlandırılarak toplam bir değerlendirme puanı yoluyla üye adaylarının kıyaslaması yapılabilir.

Bu bağlamda;

Yargıç ve savcıların uygulamaya yön verici araştırma ve inceleme yapma yetenekleri, içtihatların oluşmasına katkı sağlayan karar ve direnme kararları, lisansüstü performansları, ürettikleri bilimsel çalışmalar, yabancı dil bilgileri, görev süreleri gibi bir puanlama skalası oluşturulabilir.    

Yargıdaki ana sorunlardan birisi de yüksek yargı üyeliğinin uzmanlık boyutunun ihmal edilmesidir;

Teamüllere bakıldığında Yüksek Mahkemelere genelde başsavcılar, mahkeme başkanları gibi ünvanlı kişilerin hatta uzun yıllardır yargısal bir yetki kullanmayan, yargısal süreçlerden yıllar boyu uzak kalmış bakanlık bürokratlarının seçildiği görülmektedir. Ünvanlı olmanın aynı zamanda uzmanlık noktasında bir niteliğe de işaret ettiği anlaşılabilir olmakla birlikte salt yargısal faaliyet yapmak üzere seçilen yüksek yargı üyeliğine ünvanlı olanlar dışında işin uzmanı olduğunda kuşku duyulmayan statülerden de seçim yapılmalıdır. Hatta ikinci kategoridekilerde yargısal faaliyet yoğunluğu ve derinliğinin yönetici konumunda olanlardan daha fazla olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır. Bu konuda örneğin başsavcılar ile savcılar arasında yargısal faaliyet hacmi açısından kabaca bir karşılaştırma yapmak bile anılan kanaate varmak için yeterli olacaktır. Yüksek yargı üyeliği seçiminde yöneticilik, hiyerarşi ve bürokrasi temelinde seçimler yapmanın sakıncaları daha sonraki süreçte ortaya konan performans düzeyinde de rahatlıkla gözlemlenmektedir.

Sonuç olarak;

Bu sürece uygun olarak uzmanlığı, yargısal deneyimi, bilgiyi önceleyen, tek başına yeterli ve çok da anlamlı olmayan konum-ünvan merkezli anlayışı öteleyen bir seçim sistemine en çok yargının gereksinimi bulunmaktadır. Bu kanalın işlevsel bir şekilde açılması kariyer düzleşmesi olarak tanımlanan ve yargı kurumlarında çok yoğun olarak gözlemlenen iş yaşamı sorununu da hafifletecektir.

Seçim sürecinde hal kağıtlarının değerlendirilmesi de bir diğer sorundur;  

Bilgi Edinme Yasası çerçevesinde yargıç ve savcıların gizli sicillerine ulaşmaları sonrası idari yargıda açılan pek çok davada Adalet Müfettişleri tarafından düzenlenen hal kağıtlarının çoğunlukla “yargıç ve savcıların kademe ilerlemeleri, derece yükselmeleri, birinci sınıfa ayrılma ve birinci sınıf olmaya ilişkin işlemleri hal kağıtları dikkate alınmak suretiyle yapıldığı gibi, ilgililerin özel ve ailevi yaşantılarına ilişkin değerlendirmeyi de kapsayan hal kağıtlarının gizli sicil dosyalarında saklanmak suretiyle yargıç ve savcıların atama ve yer değiştirme işlemlerinde de her zaman dikkate alındığı, bu haliyle de hal kağıtlarının hakim ve savcıların çalışma hayatını ve mesleki onurunu etkileyecek nitelikte belgeler olduğu...” belirtilmek suretiyle gerekçeleri ortaya konulmadan düşük not takdir edilen hal kağıtlarının iptal edildiği görülmektedir. Gerekçesiz hal kağıdı iptallerinin yargı uygulamasında istikrar kazandığı gözetildiğinde, Yüksek Kurul tarafından da iptali için dava açılmayan ve orta ya da zayıf notu içeren hal kağıtlarının, notların gerekçelendirilip gerekçelendirilmediği gözetilerek dikkate alınması uygun olacaktır.

İhtiyacın gereklerine uyulması sorunu;

Yüksek mahkemelere seçilecek yargıç ve savcıların, görev alabilecekleri dairelerin özel görev alanları dikkate alınarak, ilgili alanlardan seçim yapılmasına özen gösterilmelidir. Örneğin ceza dairelerinin ihtiyacı kadar, ceza yargıcı ya da savcı, hukuk dairelerinin ihtiyacı kadar da hukuk yargıçları arasından atama yapılması sağlanmalıdır. Böylece yargıcın uzmanlaşmış olduğu konularla görevli dairede görev yapması kararların niteliğini güçlendireceği gibi yargısal sürecin de hızlanmasını sağlayacaktır.

Seçimin zamanlaması;

Yargıtay ve Danıştay üyelik seçimi için ancak belirli sayıda üye kadrosunun boşalmasının beklenmesi yerine boşalan her kadro için ilgili konuda uzmanlaşmış yargıçların başvurusunu sağlayacak biçimde ilan ve seçimin yapılması dairelerin eksik kadroyla çalışmasını önleyeceği gibi, üyeliği boşalan daire gereksinimine uygun, uzmanlaşmış, deneyimli yargıç ve savcıların seçilmesi olanağı doğacak, bu durum hem temyiz incelemelerinin nitelikli, adil ve isabetli olmasını sağlayacak hem de bu yönde gelişecek toplumsal algıyı, dolayısıyla yargıya olan güveni güçlendirecektir.

Yaş kriterinin yarattığı sorunlara bakış;

Yargıç ve savcılık mesleğinin uygulamada geçirilen süre ile paralel olarak geliştiği, birikimin bu süreçte yetkinleştiği tartışmasız bir gerçektir. Yargıçlık sadece somut olay ve olgulara hukuk kurallarını uygulamaktan ibaret değildir. Öncelikle uyuşmazlığın saptanması, sonra da uygulanması gereken kuralların belirlenmesi, bilgi yanında yaşam deneyimlerini kullanmayı, toplumu iyi analiz etmeyi de gerektirir. Mesleğe çeşitli nedenlerle geç başlayan bir yargıç ya da savcı yargılama deneyim ve kültürü kendisinden daha fazla olan, yargısal faaliyetle uğraşan, meslekte geçirdiği süre uzun olmasına rağmen yaşı tutmadığı için üye seçilme yetkinliğine sahip fakat yaş engeli bulunan meslektaşlarının önüne geçebilmektedir. Bu sorun dikkate alınarak, üyelik seçiminde yaşın değil, meslekte geçen sürenin öncelikli olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bir diğer sorun belirlenecek yeni kriterlerin kimlere uygulanacağıdır;

Bazı kriterler, ilgililer açısından ancak çok uzun zamanlı bir öngörü ve planlama ile sağlanabilir. Kriterler belirlenirken bu husus mutlaka gözetilmeli, geçiş dönemi mağdurları yaratılmamalıdır. Kriterler belirlenirken, daha önce yazılı olmayan ancak varlığı bilinen ilkeleri geri götürecek nitelikte değil, aksine olumsuz ilkeleri giderici nitelikte olmalıdır.  Ayrıca anayasal eşitlik ilkesi gözetilmeli, örneğin, yargıç ve savcı eşlerin eşit yarışma koşullarına aykırı olarak üyeliklerinin önünün peşinen kapatılması gibi çağdışı ve özellikle de kadın yargıçlar aleyhine sonuç doğuran bir yaklaşımdan uzak durulmalıdır.

Üye seçimleri sürecine başvuru yöntemi;

Yargıtay´a üye seçilme yasal koşullarına sahip olan yargıç ve savcıların aday olduktan sonra yetkili Yüksek Kurul üyelerini tek tek ziyaret etme, kendini tanıtma ve referans verecek kişilere ulaşma çabaları zaman kaybına neden olmanın yanı sıra yargıçlık ve savcılık mesleğinin onuru ile bağdaşmayan görüntü ve algılara neden olduğundan bu uygulamadan bir an önce vazgeçilmesi gerekmektedir. Bu uygulama yerine yazılı başvuru yolunun açılması, adayların referans niteliğindeki araştırma, inceleme ve kararlarını içeren, özgeçmişini özetleyen dilekçeler ile taleplerini Kurul´a iletmeleri ilkesi benimsenmelidir.

15.2.2011

YARSAV YÖNETİM KURULU