sayın müsteşara sesleniyoruz!…görevinizi yapınız, kurul toplantısına katılınız

Yaz kararnamesi kapsamında olan ve adalet bakanlığı tarafından hazırlanarak nihai inceleme ve karar mercii olan yüksek kurula gönderilen ve adalet bakanlığı tarafından geri çekildiği anlaşılan kararname taslağının  bakanlıkça yapılan açıklamada sanki olağan dışı bir yöntemmiş gibi  “ bazı isimlerin gerekirse kararnameye eklenmek üzere teklif edildiği” belirtilerek bu konudaki önerilerin  görülmekte olan davalar ile yürüyen soruşturmalara doğrudan müdahale etme sonucunu doğuracağına işaret edilmiştir.

Kararnameler adalet bakanlığı personel genel müdürlüğü tarafından taslak olarak hazırlanır ve son karar merci ise anayasal yüksek kuruldur. sanki son karar kurula değil, adalet bakanına ait bir yetkiymiş, kurulun bu konudaki yetkisini kullanması bir yetki aşımı ya da suçmuş gibi kamuoyuna yansıtıldığı bu suretle, siyasal iktidarın hem mağduru, hem savcısı olduğunu deklare ettiği bazı davaların aynı zamanda yargıcı olmak konusunda kararlı olduğu anlaşılmaktadır.

Her yıl binlerce yargıç ve savcının elinde yüzbinlerce yürümekte olan dava bulunmasına karşın atamalarının yapıldığı ve bunun da hiçbir şekilde görülmekte olan davalara ve yürüyen soruşturmalara müdahale olarak kabul edilmediği ve edilemeyeceği bilinen bir olgudur. soruşturmaları ismi bilinen savcılar değil cumhuriyet savcılıkları, kovuşturmaları ise adı bilinen yargıçlar değil, mahkemeler yapar ve sonuçlandırır. soruşturmalar ve kovuşturmalar hiç kimsenin malı değildir. mahkemeler kadılara mülk de değildir. üstelik kurulca kesintisiz görüşme yapma yolunda karar alınarak gündeme alınan kararnamenin bu gerekçeyle ve yasalara aykırı olarak  geri çekilmesi gerçekte tamamen referandum sonucunda çıkabilecek olası bir evet sonucunda topyekun yargıyı ele geçirme projesinde hiç bir ödün vermemek düşüncesinden kaynaklanmaktadır. tam olarak yapılmak istenen şudur. yargıda  emir ve talimatla hareket eden bir yapı oluşturmak için yüksek kurulun kararname çıkarmasına engel olmak ve “adliyeyi” ele geçirme amacında nihai noktaya gelmek.

Yargıyı bölmek ve zayıflatmak konusundaki kararlılığın tamamen yargı denetiminden muaf tutulmak isteyen bir zihniyetin projesi olduğu son günlerde başbakan tarafından demokrasinin güvencesi yargısal denetimin “cüret” olarak nitelendirilmesinden de açıkca anlaşılmaktadır. yapılan anayasa değişikliği ile de bakan ve müsteşarın varlığı ve yetkileri aynen muhafaza edilerek kurulu istediğinde kilitleme kararlılığı da ortaya konulmaktadır. bu son gelişme, adalet bakanının olası bir eveti bekleyerek oluşacak yeni kurulu istediği yönde kullanma kararlılığının da göstergesidir.

Sayın müsteşara sesleniyoruz!…

Görevinizi yapınız. kurul toplantılarına siz katılmadığınızda toplantının yapılmayacağını biliyorsunuz. siz 1. sınıf bir yargıçsınız. siyasal iktidarın nedense kaldırmayı unuttuğu anayasa’nın 140/6. maddesi ile bakana bağlı olmanıza rağmen kurul toplantısına katılınız. katılmazsanız biliyorsunuz ki, görevinizi ihmal etmiş sayılabilirsiniz. ama biz biliyoruz ki, buna rağmen katılmazsınız, çünkü bakana bağlısınız,  çünkü asıl vesayeti yüksek kurul değil biliyorsunuz ki bakan ve siyasal iktidar yaratıyor. yapılan anayasa değişikliği ile hiçbir güvence verilmeyen ve özellikle idari olarak bakana bağlı bırakılan  birinci sınıf yargıçların kurulda hangi koşullarda çalışabileceklirini bize böylece gösteriniz.

İşte ısrarla bu hükümlerin muhafaza edilmesi aslında kurulu bakanın memurlarından oluşan bir sekreterya yapma kararlılığı da ortaya koyuyor. bugün kriz denilen şey, bakanın dayatmalarına seçilmiş yargıçların karşı çıkmasıdır ki ideolojik yaklaşım aslında bu dayatmadır. siyasal iktidara göre, siyasal iktidarın yörüngesinde kalırsanız kriz yok, ancak yargının kendi içsel dinamikleri işlediğinde kriz vardır.

Türk halkını yapılanları izlemeye davet ediyoruz. referandumun ne için yapıldığını anlamaya davet ediyoruz. bugün iki kişi ile kurulu çalışamaz hale getirenlerin onlarca kişi ile birlikte nasıl bir ortam yaratacağını görmeye davet ediyoruz. krizle beslenenleri, düşünen, üreten, bilgisiyle inandıklarını vakarla dile getiren yargıçları terörle yan yana koyanların, aslında nerde olduklarını ve bir sonraki anayasa değişikliği süreci ile de neyi amaçladıklarını görmeye davet ediyoruz. yargıyı kendi hizmetkarı yapmaya çalışanlara, ülkemizin parçalara ayrılmasına seyirci kalmayanları taşlamaya, linç etmeye, ifade özgürlüğünü kullananları,  “halletmeye”  hazırlanan bu zihniyete izin vermemeye davet ediyoruz.

YARSAV YÖNETİM KURULU