Fetih SAYIN
Danıştay Tetkik Hakimi
YARSAV Yönetim Kurulu Üyesi
Ülkemizde, özellikle 2000´li yılların başında gündeme giren, 2992 sayılı "Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun"a 15.05.2001 tarih ve 4674 sayılı Yasanın 7. maddesi ile 22/A maddesi eklenmek suretiyle Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı Kurulmasından sonra ivme kazanan ve TÜSİAD tarafından iki yıl arka arkaya en başarılı proje ödülü alan Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) Adalet Bakanlığı tarafından yürütülmektedir.
Uzun bir süre boyunca kamuoyuna bu proje ile ilgili olarak sürekli olumlu yönde tek yönlü bir bilgi akışı olmuştur. Bu projenin olumsuz yanları pek dillendirilememiş, eleştiriler ise hak ettiği değeri bulamamıştır.
Olumsuz yönlerinin kamuoyuna çok fazla yansımamasının temelinde; bu projenin Adalet Bakanlığı´nca amacını aşar biçimde sahiplenilmesi, sistemi kullananların sistemin geneline yönelik eleştirel yaklaşımlarına kulakların tıkanması, eleştiride bulunacak kişilerin bazı sıkıntılar yaşayabileceği yönünde yayılan psikolojik hava, sistemin Dünya´da bir örneğinin bulunmaması (bizdeki kapsamda olmamak kaydıyla sadece Singapur ve İsrail´de benzer bir sistemin olduğu iddia edilmektedir), bir başka ifadeyle daha önce olumlu veya olumsuz yönleri belirlenmiş, değerlendirilmesine imkan verecek hiçbir veri veya kriterin elde edilememiş olması, yargıç ve savcıların özel hayata yer bırakmayan ağır mesleki koşullar nedeniyle bilişim teknolojileri ile tanışmadaki geç kalmışlıkları, gibi pek çok etken bulunmaktadır.
2008 yılında tamamen bu sisteme geçilmesi planlanmasına rağmen geçen sürede yargısal faaliyetin kolaylaştırılacağı, hızlandırılacağı, vatandaşlara, özellikle avukatlara mahkemelere gitmeden dava açma, dosyalarını inceleyebilme imkanı tanınacağı şeklinde ileri sürülen vaatlerin gerçekleşmesi bir yana tam aksi sonuçların doğduğu, Bakanlığın bir başka ifadeyle yürütme erkinin yargısal faaliyeti kolaylaştırmaktan öte yargı erkini oluşturan bağımsız mahkemelerin yargı yetkisine müdahale boyutuna ulaşan bir düzenleme ve dayatma içinde bulunduğu görüldükçe, eleştiriler daha yüksek tonda dile getirilmeye başlanmıştır.
Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) tarafından UYAP´ın yargıya destek olacak bir proje olarak geliştirilmesi, işletiminin yürütme erki yerine bağımsız bir üst kurulca sağlanması, yürütme organınca yürütülen projenin, yargısal yetkinin kullanımı ile ilgili faaliyetleri kapsamaması gerektiği, bu yönde gerekli düzenlemelerin yapılması, sistemin bu haliyle işletilmesine son verilmesi talebiyle Adalet Bakanlığı´na başvuruda bulunulmuş olup, bu başvuruya cevaben Bilgi İşlem Daire Başkanlığı´nca gönderilen ve ayrıntılı açıklamalar içeren yazı ile endişelerimiz giderilememiş, talebimize olumlu yanıt verilmemesi nedeniyle başvuru dilekçemizde belirtildiği şekilde projenin işletilmesinin iptali talebiyle Danıştay 10. Dairesi´nde dava açılmış bulunmaktadır.
UYAP ile ilgili sorunların tespitinde; meslektaşlarımızdan ve barolardan tarafımıza iletilen veya medyaya yansıyan bilgiler yanında, Sayıştay´ın internet sitesinde yayımlanan Haziran 2006 tarihli, "e-Dönüşüm Türkiye Projesi Çerçevesinde Yürütülen Faaliyetler^´ ve yine aynı tarihli "e- Devlete Geçişte Kamu Kurumları İnternet Siteleri"[1] konulu performans Denetim Raporları, Devlet Planlama Teşkilatı Bilgi Toplumu Dairesi´nce yayımlanan eserler, özellikle "e-devlet Proje ve Uygulamaları" isimli 2004 tarihli rapor içeriğinde yer alan bilgi ve belgeler ve Büro Emekçileri Sendikası (BES) bünyesinde görev yapan Adliye çalışanlarınca iletilen bilgilerden faydalanılmıştır.
UYAP SORUNLARI:
Bu bölümde yaşanan sorunlar ana başlıklar halinde aktarılmaya çalışılacaktır.
A- Sistemin Oluşturulması ve Kabullenilmesi Aşamasında Yaşanan Sorunlar:
Bilindiği üzere tüm projelerin başarısı uygulayıcılarınca benimsenmesine bağlıdır.
UYAP´ın oluşumu ve gelişimi aşamalarında ise bu konuda ciddi sıkıntılar bulunmaktadır.Adalet Bakanlığı´nca anılan projeye bu boyutta öncelik ve hız tanınmasının gerekçeleri arasında Avrupa Birliği´ne (AB) giriş sürecinde yerine getirilmesi gereken yükümlülükler ileri sürülmekte iken, yukarıda yer verdiğimiz Sayıştay raporları ve DPT kaynaklarından edinilen bilgi ışığında; gerek AB´nin kendisi için belirlediği üç yıllık e-Avrupa 2002 eylem planı ve e-Avrupa 2005 eylem planlarında, gerekse aday ülkeler için belirlediği e-Avrupa+ Eylem planlarında öncelik verilen konular arasında adalet hizmetlerinin yer almadığı görülmektedir. DPT tarafından hazırlanan yukarıda bahsi geçen yayım içeriğinde "AB´nin Kabul Ettiği 20 Temel Kamu Hizmeti Bazında Ülkemizdeki e-Devlet Uygulama Durumu Özet" başlığıyla yer alan karşılaştırmalı tablodaki 20 temel kamu hizmetinden 13 adedinin ülkemizde Internet ortamında henüz sunulamadığı, geri kalan 7 adedinin ise yetersiz olduğu vurgulanırken bu 20 temel hizmet arasında yer almayan UYAP´a verilen önem ve öncelik kafaları karıştırmaktadır.
AB ilerleme raporlarında ısrarla üzerinde durulan ve eleştiri konusu yapılan; hakim-savcı adaylığına alınmada, özellikle mülakat sınavlarında Bakanlığın etki ve ağırlığı, Adalet Akademisinin yeterli özerkliğe kavuşturulmamış olması, Bakanlığın Akademideki ağırlıklı rolü, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu´nda (HsYk) Adalet Bakanı ve Müsteşarının bulunması, HSYK´nın kendisine özgü binası ve sekreteryasının bulunmaması, Teftiş Kurulu Başkanlığı´nın HSYK yerine Bakanlığa bağlı olması gibi pek çok konuda hiçbir değişiklik yapılmaz iken - ki bu ısrarlı tutum Adalet Bakanlığı´nca Hazırlanan Yargı Reformu Strateji Taslağı´nda da aynen korunmaktadır- UYAP gibi yeryüzünde bir örneği bulunmayan projeyi, AB uyum süreci ile ilişkilendirmek çok gerçekçi görülmemektedir. AB tarafından her yıl yapılan incelemeler sonucunda yayımlanan "Türkiye İlerleme Raporları"nda 2001 yılından itibaren UYAP ile ilgili olarak yer verilen ifadeler ise, Avrupa Birliği´nin hiçbir üyesinde bulunmayan bu proje ile ilgili olarak yapılan tespitlerden ibarettir.
Bu projenin Dünya´da bilgisayar alanında lider konumunda olan, başta ABD, Japonya olmak üzere başkaca bir ülkede yargısal faaliyet alanında denenmiş bir örneği bulunmamasına rağmen bizde bu boyutta yaygınlaştırılmaya çalışılması da çeşitli tereddütlere yol açmaktadır.
Projenin başlangıcında pilot iller belirlenerek bu illerde bir süre denendikten sonra adım adım tüm Ülkede yaygınlaştırılması amaçlanır iken, yeterli süre geçirilmeden, pilot denemeden elde edilen olumlu ve olumsuz veriler kamuoyu, yargı yerleri ile paylaşılmaksızın, anlamsız bir acelecilikle yaygınlaştırılma çabası da bu sistemin sindirilmesi ve sahiplenilmesinin önünde ciddi bir engel oluşturmaktadır.
Adalet Bakanlığı´nca UYAP´ın oluşturulmasındaki acelecilik ve önceliğin nedenleri arasında sayılan bir başka husus; Anayasa´nın 141/son maddesinde yer alan; "Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir." hükmüdür.
Bilindiği üzere Anayasamızın "Yargı Yetkisi" başlıklı IX. Bölümünde yer alan 9. maddesinde açıkça; "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır." hükmüne yer verilmiştir.
Bu hükümler açıkça şunu göstermektedir ki; yargı yetkisi denildiğinde anlaşılması gereken kurumlar sadece ve sadece bağımsız mahkemelerdir. Oysa ki Adalet Bakanlığı´nca her türlü çalışması yürütülen UYAP´ın açılımı "Ulusal Yargı Ağı Projesi"dir. Projenin adında yargı bulunmakla birlikte maalesef ön çalışmalarında, geliştirilmesinde ve kullanımında yargı organlarından hiçbir katkı alınmamış olup, önce sistem kurulmakta, zaman zaman değişiklikler yapılmakta, sonrasında ise gerek doğrudan genelgelerle, gerekse 24.01.2007 tarih ve 26413 sayılı Resmi Gazete´de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren "Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Yönetmeliği" ve ekinde yer alan hal kağıtları ile bu konuda teftişte değerlendirme zorunluluğu getirilerek dolaylı yoldan yargıç ve savcılara bu sistemi kullanmaktan başka seçenek bırakılmamaktadır.
Öte yandan yukarıda yer verilen 2992 sayılı Yasanın anılan 22/A maddesinde Adalet
Bakanlığı Bilgi İşlem Daire Başkanlığı´nın ayrıntısıyla sayılan görevleri arasında Mahkemelerin yargı yetkisini kullanmaları ile ilgili herhangi bir düzenleme yapma yetkisi tanınmamış olup, tamamen destek faaliyeti kapsamında mahkemelerle işbirliği yapılacağı belirtilmiştir.
Oysa ki uygulama bundan çok farklı yürümekte olup, yürütme erkinin bir unsuru olan Adalet Bakanlığı ve onun alt birimi olan Bilgi İşlem Daire Başkanlığı´nca kelimenin tam anlamıyla meslektaşlarımıza karşı tek yönlü bir dayatma yaşanmaktadır.
B- Güvenlik Sorunları:
Yukarıda yer verdiğimiz tüm raporlardan ve AB eylem raporlarından çıkarılan sonuç şudur ki e-Devlet uygulamasına geçmek için öncelikle; tüm ülkeyi kapsayan bir mastır planın, tüm kurumlar bakımından bir eşgüdüm ve iş akışı planının yapılması, ancak hepsinden önemlisi bilgi ve iletişim güvenliğinin tam anlamıyla sağlanması gerekmektedir.
Bizdeki e-Devlet çalışmalarında ise bu eşgüdüm ve güvenliği sağlayacak yetki ve kabiliyet ile donatılmış bir kurul bulunmaz iken AB´ye üye ülkelerin 11´inde bu konuyla ilgili doğrudan başbakana bağlı bir birim, dördünde ise bu iş için özel olarak kurulmuş bakanlık bulunduğu bir gerçektir.
Sistem ciddi güvenlik zafiyeti taşırken dosyalardaki tüm belgelerin sanal ortamda depolanmasının, Cumhuriyet savcılarınca gizli olması gereken soruşturmalarda ifadelerin sistem kullanılmak suretiyle alınmasının, her türlü yazışmanın sistem üzerinden yapılmasının dayatılması, mahkemelerin ise kararların yazımı da dahil olmak üzere her türlü faaliyetini Adalet Bakanlığı´nın ve bu projeyi kuran Şirketin kontrolündeki bir merkezden kontrol edilen sistem kapsamında yapmaya zorlanması, yargının bağımsızlığı ilkesi; bu ilkenin getiriliş amacı olan davanın taraflarına; hukuksal güvenlik, koruma ve eşit koşulların sağlanması yönünden ciddi tehlike içermektedir.
Bu husus, başvurumuz üzerine bizzat Bilgi İşlem Daire Başkanlığınca verilen yanıtta; "Gelişmiş ülkelerde kamu bilişim sistemlerinin güvenliği, bu amaç için kurulmuş kurum veya kuruluşlar tarafından denetlenmektedir. Örneğin Almanya´da İçişleri Bakanlığı´na bağlı Bilgi Güvenliği Kurumu (BSI) tüm kamu kurumlarının bilişim sistemlerini bilgi güvenliği açısından denetlemekte ve denetim sonuçlarını kamuoyuna açıklamaktadır. Türkiye´de de bilişim sistemlerinin güvenliğinin arttırılması için benzer yapılanmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Asıl bu tür çözümler için çalışmalar yapılması gerekmektedir." şeklindeki ifadelere yer verilerek belirtilen zafiyet bir bakıma itiraf edilmiştir.
Bakanlığın daha mevcut sorunlar çözülmemiş iken, bu kez elektronik imza uygulamasına geçileceği, tüm yazışmaların elektronik ortamda yapılacağı, yazılı metinler ile sanal alemde mevcut belgeler arasında bir çelişki olduğunda sanal alemdeki bilgi ve belgelerin esas alınacağı yönündeki dayatması, bu belgelerde ve kararlarda değişiklik yapılma imkanın her zaman bulunması karşısında yargıya müdahalenin kapılarını açan, tüm yargıç ve savcılarda, görevlerini yaparken attıkları her adımın hangi amaçla kullanılabileceği kestirilemeyen bir şekilde sürekli izlendiği duygusunu, psikolojik bir baskı ortamını yaratan bir özellik taşımaktadır.
Bakanlığın bu tutumu karşısında ağır mesleki koşulları nedeniyle bilişim teknolojilerine uyum sağlamakta zorlanan bazı meslektaşlarımızca yargısal faaliyetin eski usulde yürütülmesine karşın, kendilerine ait şifre kalem personeline verilmek suretiyle tüm işlemler UYAP üzerinden yürütülüyormuş izlenimi verildiği, bunun da bir güvenlik zafiyeti doğurduğu, Bakanlığın eleştirilere sıcak bakmaması sonucu, resmi yoldan yansımayan bu durum nedeniyle görünüşte UYAP´ın başarıyla uygulandığı belirtilen pek çok yerde aksi bir durumun mevcut olduğu bilinmektedir.
C-Verimlilik ve Yargısal Faaliyete Katkı Bakımından Yaşanan Sorunlar :
UYAP söylenilenin aksine yargısal faaliyetleri kolaylaştırmak ve hızlandırmak yerine tam tersi sonuçlar doğurmuştur.
Bu konuda İstanbul Barosu Başkanınca yapılan açıklama ve medyaya yansıyan haberlerden avukatlar arasında UYAP´ın AYIP (Avukatlara Yargıda Istırap Projesi) olarak adlandırılmaya başlandığı, sıradan bir davayı açmak için sistemde kilitlenme olduğu an saatlerce kuyrukta beklemek zorunda kaldıkları, aynı şekilde duruşma anında sistemdeki bir aksamanın
duruşmanın yapılamamasına yol açtığı şeklinde pek çok eleştiriye yer verilmiştir.
Aynı sorunlar meslektaşlarımızı ve adli personelimizi de derinden etkilemekte olup, sistemdeki kilitlenmeler bütün iş programını aksattığı gibi yargı mensupları ile hizmet sunmakla yükümlü oldukları vatandaşlar arasında gereksiz ve anlamsız münakaşalara yol açmaktadır.
Bu sorunlar henüz aşılamamış olup, sistemde oldukça sık karşılaşılan uzun süreli kilitlenmeler mevcut iken; bizzat Bilgi İşlem Daire Başkanlığı´nca meslektaşlarımıza gönderilen bir elektronik posta ile çözüm yöntemi olarak; Avukatlar ve vatandaşların sistemi kullanma saatlerinde kısıtlama yoluna gidildiği, UYAP kullanıcılarının yoğun kullanılan 09.00-12.00, 13.3017.00 arasında sisteme girişlerinin, böylelikle mesai saatlerinde sistem üzerinde bir yük oluşturmalarının engellendiği belirtilerek, bu düzenleme sonucunda avukatlar ve vatandaşların UYAP´ı internet üzerinden 17.00-09.00 ile 12.00-13.30 arasında kullanabildiği, buna rağmen sorunun giderilemediği anlatılarak meslektaşlarımıza mesai saatlerinden sonra evde çalışmaları önerilmiştir.
Oysa ki herkes tarafından bilinen bir gerçektir ki; normal mesai süresi hiçbir zaman meslektaşlarımıza yeterli gelmemiş, her zaman hafta sonu ve bayram tatilleri de dahil olmak üzere mesai saatleri dışında büyük fedekarlık ve özveriyle çalışılmıştır. Büyük gelişme olarak sunulan UYAP sonrasında artık mesai dışında çalışma zorunluluğu kalmaksızın işin işte bitirilmesi arzulanırken, tam aksi bir durum ortaya çıkmış ve meslektaşlarımız mesai içinde yeterli ve verimli çalışma imkanından yoksun hale getirilmiştir.
Bütün bunların yanında UYAP´la kalemce yapılması gereken pek çok usuli işlemin bizzat yargıç ve savcılar tarafından yapılması zorunlu kılınmış, meslektaşlarımızın asli işine ayırdığı zaman dilimi bu şekilde de daraltılmıştır.
Ayrıca Bakanlıkça Temmuz ayında tam anlamıyla uygulamaya geçilecek Doküman Yönetim Sistemi (DYS) ile ilgili olarak; fiziksel dosyalama ve gönderimin ortadan kalkmadığı, klasik yöntemlerle yapılan işlemler dışında artı bir yük getirildiği; bu sistem kullanılmadan önce Adalet Bakanlığı´nda 50 dosya çıkan bir bürodan şu anda aynı sürede 10 dosya çıktığı, işlerin daha ağır yürüdüğü, sistemde bu yoğunluğu kaldıracak yeterli alt yapının bulunmadığı, dolayısıyla yeni eklenen her uygulamanın sistemde daha büyük aksamaya yol açtığı bilinmektedir.
Bütün bu olumsuz yönlerine rağmen, Adalet Bakanlığı´nca çalışması devam eden kanun tasarıları arasında yer alan "Yargı Bilişim Kurumu Kanunu Tasarısı" ve aynı paralelde düzenlemeler yapılmasını hedefleyen "Yargı Reformu Strateji Taslağı" şunu göstermektedir ki; Bakanlıkça, yukarıda yer verdiğimiz eleştirilere karşı takınılan duyarsız tutumda hiçbir değişiklik bulunmamaktadır. Daha da vahimi, dayatma politikası farklı bir şekil alarak; oldukça isabetli bir kararla bu proje kapsamında yer almayı reddeden Danıştay ve Anayasa Mahkemesi´nin yasa zoruyla sistem kapsamına alınması yoluna gidildiği, görünüşte ayrı bir kurul oluşturuluyormuş havası verilmesine rağmen tasarıda bu kurulun Adalet Bakanlığına bağlı olarak faaliyet göstermesinin planlandığı, gerçekte değişen hiçbir şeyin olmadığı görülmektedir.
Sonuç olarak; UYAP, oluşum ve uygulanış şekliyle yargısal faaliyete destek ve vatandaşlara bu yönde kolaylık sağlamaktan çok; hukuk güvenliği ilkesinde ciddi zafiyete, yargı çalışanları üzerinde pek çok psikolojik sorunlara yol açan, yargısal faaliyeti mekanik bir hale, kontrolü ve fişi yürütme erkinin elinde olan ruhsuz bir makineye dönüştüren, güvenliksiz, verimsiz, sağlıksız bir sistem olup, acilen bu projenin en başında ve her aşamasında ihmal edilen ayrıntılı bir analizinin yapılması, bu haliyle işletimine son verilerek, yukarıda belirttiğimiz eleştirel yönleri giderilmek suretiyle bilgi ve iletişim teknolojilerini yargı erkinin hizmetine sunacak şekilde yeniden yapılandırılması artık kaçınılmaz bir gereklilik olarak karşımızda durmaktadır.
[1] ) http://www.sayistay.gov.tr/rapor/rapor2.asp?id=280