2012 Adli ve İdari Yargı Yaz Kararnameleri Hakkında Basın Açıklaması

Demokratik meşruiyet ve temsil sloganları eşliğinde oluşturulan yeni HSYK’nın genetik olarak tevarüs ettiği aşırı bürokratik ve katı hiyerarşik bakışının izlerini taşıyan ve coşkulu destekçilerine dahi ”değişen ne” diye sorduran icraatlar dizisinin son halkaları olarak 06.06.2012 tarihinde idari ve 13.06.2012 tarihinde adli yargı atama kararnameleri çıkarılmıştır.

Kararnameler incelendiğinde;

1) Adli ve idari yargı kararnamelerinin sayısal büyüklüğü, herkesi haklı olarak şaşkınlığa uğratmakta ve rahatsız etmektedir. Yargı teşkilatının yaklaşık %25’i yeni kararnamelere girmiştir. Son iki yılı dikkate aldığımızda, toplam yargıç ve savcı mevcudunun yarısının yeri değişmiştir. Böylesine hacimli bir değişimin, en azından yavaş işlediği şikâyetlerinin hedefi olan yargı sistemini sekteye uğratacağını ve toplumun yeni yakınmalarına kapı açacağını söylemek herhalde yanlış olmayacaktır.

2) Bazı küçük adliyelerin kapatılması, hem meslektaşlarımızın da isteği olmakla ve yargı hizmetinin yönetim ölçeği açısından optimum olmadığı ve sistemde enerji kaybına yol açtığı eleştirilerine katılmakla birlikte, buralarda görev yapan ve mevcut düzenleri ansızın bozulan meslektaşlarımızdan atama öncesi talep alınmamasını, ciddi bir eksikliğin ötesinde büyük bir haksızlık olarak görüyoruz.

3) Yargıç güvencesi; talebi olmadan ve hakkında başka yere atanmasını gerektiren bir tespit ve/veya disiplin cezası bulunmadan, mevcut yerde göreve devamı gerektirmektedir. Memurlar için bu güvence mevcuttur ve nihai denetleyicisi ve koruyucusu da idari yargıdır. HSYK atamalarında, bu güvencenin var olduğunu söylemek mümkün bulunmamaktadır. Sağlık özürleri, özür sahibi kişilere yöneltilen silaha dönüşmekte, aile birliği-bütünlüğünün sağlanması noktasında yine sorunlar yaşanmaktadır.

4) HSYK, MEDEL’den misafirlerimizin de bulunduğu sırada, adeta bizim yakınmalarımızı haklı çıkarırcasına ve mesnet teşkil edercesine, çıkardığı idari yargı atama kararnamesiyle, meslek yaşamlarında 20 hatta 30 yılı geride bırakan, İdare Mahkemesi Başkanlarını, Danıştay Kıdemli Tetkik Hakimlerini, istekleri dışında başka yer ve görevlere atamıştır. Adli yargı kararnamesinde de gördüğümüz kıdemli hakimlerle ilgili atama tasarrufları, HSYK’nın avadanlığından çıkarılıp kullanılan emekliliğe zorlama manivelasına dönüşmüştür.

5) Olağan teftişler, kararname peşrevlerine dönmüş, tayin sebebi bulma-oluşturma misyonuna dönüştürülmüştür. Bazen bu uğraşı, Samsun’da olduğu gibi 6 ayı bulmaktadır. Kararnameden görülmektedir ki bu çaba da, müfettişlerin ailelerinin bu uzun süren teftişten dolayı uğradıkları mağduriyet de boşa gitmemiş, birçok meslektaşımız, bu el emeği göz nuru raporlara dayalı olarak yer değişikliği tasarruflarının muhatabı olmuşlardır.

6) Unvanlı görevlere atanan meslektaşlarımıza bu yeni görevlerinde başarılar diliyoruz. Nitelikli görevlere atama yapılırken objektif, ortalama herkesin kabul edeceği kriterler uygulanarak daha doğru, yansız ve şaibesiz bir kariyer sistemi oluşturulmasını talep etme, sözkonusu meslektaşlarımıza karşıtlık olarak değerlendirilmemelidir. Zira günümüzde şiddetli gereksinimini hissettiğimiz toplumun yargıya güveni, tüm dünyada olduğu gibi ancak kaliteli ve hakkaniyetli bir seçme ve terfi sistemi ile sağlanabilir.

7) Son kararnamelerde çok fazla ve rahatsızlık verici ölçüde sergilenen, klasik yürütme mantığının yargının yönetimine de sirayet ettiğini parlak biçimde resmeden yeni pratik;  Yargıtay ve Danıştay Başkanları, Başsavcıları veya il başsavcılarının talepleri üzerine gerçekleşen atamalardır. Bürokrasi dünyasında, istediği kişi veya ekip ile çalışma imtiyazına dair doğruluğu hiçbir zaman kanıtlanmasa da en fazla dile getirilen makam, İstanbul Emniyet Müdürlüğüdür. Bu şehir efsanesi, yargı dünyasında gerçeğe dönüşmek üzeredir. Yargı ekipçilik ve dışlayıcılık konsepti ile hareket edemez. HSYK, içinden doğduğu Adalet Bakanlığı modelini, ilk derece yargı yerleri yanında Danıştay´a ve Yargıtay´a da uyarlamaktadır. Yüzyılı aşkın gelenekleri olan bu anayasal kurumlar, değer ve ağırlıkları ile bağdaşmayan uygulama ve işlemlerin muhatabı olmaktadır. Anılan kurumlar, idare kültür ve anlayışı ile hiyerarşik olarak idare edilemezler.

Öte yandan “Yargıçlık Onuru ve Güvencesi” tüm tavır, tutum ve davranışlarda, sorumlu merciilerin gözetmeleri gereken mutlak bir değerdir ve bilinmelidir ki gözardı edilmesi, meslektaşların ve toplumun vicdanında ihmal edeni küçültmektedir. Adalet Bakanlığında dahi personel ile ilgili tasarruflar, böylesine keyfi ve sıradışı olmamaktadır. Bu konuda meslektaşlarımızın tepki ve infialinin tahmin edilenin çok daha üstünde olduğunu ifade etmek isteriz.

8) HSYK´nın özel yetkili mahkemelerle ilgili atamaları, göz boyamadan ibaret olup artık HSYK´dan Başbakan´a uzanan zincirden Adalet Bakanı ve Hükümetin çıkması, devre dışı bırakılması doğrudan Başbakan´ın müdahalesinin sonuçları niteliğinde kabul edilmelidir. Görev sınırlarını aşan yargıç ve savcılara HSYK´nın uyarısı olmayıp fiilen başkanlık sistemini uygulamaya kalkışan Başbakan´ın yargı sistemi içinde yer tutmuş herkesin malumu bir kesime HSYK üzerinden had bildirmesi olarak değerlendirilmelidir. Özel yetkili mahkemelerle ilgili toplumun önemli kesiminin yakınmaları, Başbakan için yalnızca bir fırsat ve bahane değeri taşımaktadır. Başbakan´ın doğrudan, göstere göstere müdahaleleri Deniz Feneri, özel yetkili yargıç ve savcıların atamaları gibi farklı konseptlerde kendini göstermekte olup YARSAV olarak her bir olayı özellikleri ile birlikte ayrı ayrı not etmekteyiz. Başbakan´ın güç denemeleri ve HSYK´nın boyun eğişi bu gelişmeler ışığında dikkatle incelenmelidir. Bugün artık Başbakan ile HSYK arasında Başbakan´ın gücünün kabullenildiği, Başbakan ile malum kesim arasında Başbakan´ın galip geldiği bir denge oluşmuş ve oturmuş vaziyettedir. Bu denge bazen HSYK atama kararnamesi, bazen soruşturmaya müdahale bazen de yüksek mahkemelere üye seçiminde kendini göstermektedir.

9) YARSAV olarak kurucu başkanımız Ömer Faruk Eminağaoğlu üzerinden bedel ödemeye devam ediyoruz. Sayın Eminağaoğlu’nun ceza yargılamasındaki beraatini, yargı yolu kapalı disiplin sürecinde elde etmesinin hukuksal imkansızlığından da yararlanarak, yasa dışı dinleme kayıtlarına dayanarak alınan hukuksuz bir disiplin cezası kararı sonucunda gerçekleştirilen tayin tasarrufuyla HSYK tarafından “ibret-i alem olsun” tavrı sergilenmektedir.

Bu noktada YARSAV olarak, içerde ve dış dünyada muhataplarımıza, bizi dinleyen herkese, gerek bu zulmü anlatma gerekse yargının tüm sorunları ile ilgili uyarıda bulunma ve sorumluluklarını hatırlatma hususunda hiç ama hiç susmayacağız ve asla vazgeçmeyeceğiz. İçeride eldeki muazzam araç ve olanaklarla bize yönelik itibarsızlaştırma, sözümüzü değersiz kılma çabalarının müsebbiplerine, şeffaflık çağında artık hiçbir şeyin gizlenemeyeceği ve ulusal sınırlar içinde tutulamayacağı,  hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı noktasında aynı kaygıları paylaşan birçok uluslararası aktörün var olduğu, haksızlık ve hukuksuzlukların bu aktörlerin objektif gözlem ve tespitleri ile yine ortaya konacağı gerçeğini hatırlatıyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.        15.06.2012

YARSAV YÖNETİM KURULU