Geçtiğimiz hafta Konya’da; bu ülkenin geleceğine dair endişeler duyan 16 yaşındaki bir çocuğumuzun okuldan gözaltına alınarak CMK´daki tutuklamaya ilişkin hükümlere, AİHS ve Anayasada yer bulan ifade özgürlüğüne, ülkemizin taraf olduğu Çocuk Haklarına dair uluslararası sözleşmelere aykırı olarak tutuklanmasıyla; karargâh mahkemeleri olarak yapılandırılan özel yetkili sulh ceza hakimliklerini ve hukuk vicdanını ağır bir biçimde yaralayan, toplumda yargının totaliter düzenin sopası olarak kullanıldığı algısını güçlendiren ve tüm yargı camiasını zan ve utanç altında bırakan bu kararın vehametini doğru dürüst tartışmaya fırsat bulamadan en az bu karar kadar vahim başka bir uygulama kamuoyunun gündemine düştü.
Konya ve Zonguldak’taki bazı meslektaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde, 17 Aralık’ta Konya’da Cumhurbaşkanı’nın da katıldığı Şeb-i Arus törenleri sırasında, henüz Cumhurbaşkanı tören alanına gelmemişken alanda bulunan bir vatandaşın, “Hırsız var” dediği gerekçesiyle karakola götürüldüğü, ifadesinin alınması sonrasında serbest bırakılması yönünde talimat veren nöbetçi savcının da geçici olarak Zonguldak’a görevlendirildiği öğrenilmiştir.
Meslektaşlarımızdan edindiğimiz bilgiye göre olay şu şekilde gelişmiştir: Cumhuriyet Savcısı Recep Altun’un tutuklamaya sevketmemesi üzerine, daha önce İzmir ve Adana’da örneklerini gördüğümüz üzere, yürüyen bir soruşturmada Başsavcı aramaya alışkın Adalet Bakanı Müsteşarı, Konya Cumhuriyet Başsavcısını arayarak uyarmış ve başsavcı talimatı üzerine gözaltına alınıp tutuklamaya sevkedilmesine rağmen, yüksek makamların notu ile HSYK tarafından geçici görevle ataması yapılmış, bir hafta sonraki kararname ile de Zonguldak’a tayin olması gerektiği notunun gereği yerine getirilmiştir.
Darbe dönemlerinde dahi bu şekilde bir atamanın eşi ve benzeri görülmemiştir. Durum vahimdir, yargı mensupları, muktedirin emir eri olarak mı yoksa hukuk adamları olarak mı tarih sahnesinde yer alacağına karar vermeli, buna göre hareket etmelidir. Yeni HSYK daha iki ayını doldurmadan yaptığı icraatlarla yürütme karşısında teslim bayrağını çekmiş, “majestelerinin yargısı”nın temel dinamiği olduğunu göstermiştir.
Ancak “Yargıçlık Onuru ve Güvencesi” tüm tavır, tutum ve davranışlarda, sorumlu mercilerin gözetmeleri gereken mutlak bir değer olup, gözardı edilmesi, meslektaşların ve toplumun vicdanında ihmal edeni küçültmektedir. Bu konuda meslektaşlarımızın tepki ve infialinin tahmin edilenin çok daha üstünde olduğunu ifade etmeliyiz.
Yargıyı adaletin tesisi noktasında etkisiz, ancak derin siyasi amaçlara yönelik araç kılma, yönlendirme ve kullanmaya teşebbüs fiilleri ile suçun sınırları içinde dolaşan ve hukukun asla himaye etmeyeceği kişi ve kurumların tahribatlarını, yetkililerin ilgisine ve adına karar verdiğimiz toplumun takdirine arz ediyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur. 27.12.2014
YARSAV & YARGIÇLAR SENDİKASI
YARSAV © 2011 Tüm Hakları Saklıdır. Sitede yayınlanan tüm içerik telif hakları ile korunmaktadır. Kopyalamak ve izinsiz paylaşmak yasaktır. Detaylı bilgi için gizlilik ilkesini inceleyebilirsiniz. Siteye üye olmadan önce kullanıcı sözleşmesini okumalısınız.