Kamuoyuna 22.07.2011

HSYK Kanunu\´nun 3. maddesi şunu der; “Hakimler ve Savcılar Kurulu   görevlerini yerine getirirken ve yetkilerini kullanırken bağımsızdır. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, Kurula emir ve talimat veremez.

 Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ile hâkimlik ve savcılık teminatı esaslarını gözeterek adalet, tarafsızlık, doğruluk ve dürüstlük, tutarlılık, eşitlik, ehliyet ve liyakat ilkeleri çerçevesinde görev yapar.”

Bu Kurul;

Asıl amacın, yargıyı dönüştürme ve ele geçirme olduğunu defalarca haykırdığımız halde,  yapısında  demokratik meşruiyet ve geniş tabanlı temsili sağlamak söylemleri ile  yapılan Anayasa değişikliğinin ardından, Adalet Bakanlığının bir liste ile girdiği ve yine  listenin kazanmasının Bakanlık eliyle gerçekleştirildiği bir seçimin ardından oluşturulmuştur.

Siyasi iktidar eliyle şekillenen HSYK, göreve başladığı 25 Ekim 2010 tarihinden bu güne kadar geçen  yaklaşık sekiz aylık bir sürede 3049 yargıç ve savcının görev yerini değiştiren   üçü yaz kararnamesi  kapsamında  yedi ayrı kararnameye imza atmıştır. İlk dört ayın sonunda da yüksek yargıya 211 yargıç atamıştır. Yapılan tüm atama ve görevlendirmelerde de HSYK\´ya çalışma esaslarını düzenleyen 3. madde değil siyasi iktidarın iradesi, rehberlik etmiştir.

Yargı halledilecek, kendi yargıları yaratılacaktı, yargıç ve savcı camiasında büyük bir  göç furyası başlatılmış, şekillendirmeden yüksek yargı da nasibini alırken, adalet arayanlarda bu kez göçün ve tasfiye sürecinin tamamlanmasını beklemeye başlamışlardır.

Yüksek yargı, sadece altısı kadın olan 211 yeni üyenin seçilmesinden sonra, alınan talimatlarla hareket eden BLOK OY uygulaması ile tanışmış,  bu oylarla dairelerin oluşumu, görev dağılımı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Yargıtay ve Danıştay Başkanlarının seçimi gerçekleştirilmiş bu operasyonlarda siyasi iktidar tarafından alkışlanarak takdir edilmiştir. Artık yeni bir “al gülüm ver gülüm” dönemi başlamıştır.

Adını aldığı siyasi iktidarın gölgesi altında görev yapan HSYK, en son 19.6.2011 tarihli “Yaz Kararnamesi” ile yargıda bir kıyım ve tasfiye operasyonuna daha imza atmıştır.  Kendisinden olmadığını düşündüğü yargıç ve savcıları diz çöktürmeye   and içmiş olan HSYK, bugün vardığı son noktada bu ülkede demokrasi, insan hakları ve hukukun geri dönülemeyecek kadar ağır darbeler aldığını, yargı bağımsızlığı, yargıç teminatı gibi kavramların tarihe gömüldüğünün müjdesini vermiştir.

19.6.2011 tarihli yaz kararnamesi bir kıyım operasyonudur:

HYSK, hiçbir aykırı yargıç ve savcıya tahammül edemediğini, üstelik, hiçe saydığını göstererek, Türkiye’deki yargıç ve savcıların ilk örgütü olan YARSAV’ı tam bir kıyıma tabi tutmuş, YARSAV’ın başta kurucu başkanı olmak üzere kurucu üyeleri ve yürütme organlarında yer alan yöneticileri, MEDEL ve İAJ temsilcileri  talepleri dahi olmadan başka şehirlere atanmışlardır.

Güdümlü HSYK’nın yargıç ve savcı örgütlenmesine yönelik kıyımı bununla yeterli kalmayıp, Türkiye’de YARSAV\´ın başlattığı örgütlü mücadelenin diğer kahramanları  Yargı-Sen ile Demokrat Yargı da kıyımdan nasibini almıştır.

HSYK seçimlerinde Bakanlığın sözünü dinlemeyerek Bakanlık Listesinin karşısında aday olanlar sürgüne tabi tutulmuşlardır. Siyasi iktidarın bir şekilde kendini taraf gördüğü davalarda, iktidar lehine ve onların kamuoyuna deklare ettiği görüşleri doğrultusunda karar veren yargıç ve savcılar başsavcı, mahkeme başkanı olarak atanarak ödüllendirilirken yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkeleri ile hareket eden, olması gereken hukuku uygulayan yargıç ve savcılar cezalandırılmıştır.

Kamuoyunun sık sık gündemine gelen Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi tamamen şekillendirilmiştir.

Yaz kararnamesi öncesi açıklanan atama prensipleri ile idari vesayetin yolu açılmış, kınama ve üzeri ceza alan yargıç ve savcılar yer değiştirme cezası yaptırımına tabi tutulmuşlardır.

Gözden kaçmayan bir diğer husus da, cezalandırma ve sürgünde diğer meslektaşlarından ayrık tutulmayan kadın yargıç ve savcılar, ödüllendirmelerden nasiplendirilmedikleri gibi ünvanlıların bu ünvanları da ellerinden alınmıştır.

Yargıyı şekillendirmenin yerel mahkemeler düzeyinde de tamamlanması için evrensel objektif hukuk kurallarının ihmal edebilen, kendisinden olmadığını düşündüklerini ötekileştirerek özel prensipler ihdas edip, bunlar çerçevesinde atama ve yetkilendirmeye tabi tutan, örgütlenme özgürlüğünü askıya alan, takip eden dönemlerde de HSYK seçimlerinde Bakanlık Listesinin karşısında aday olacakların yok edileceğini, siyasi otoritenin beklentisine uygun karar verilmesi zorunluluğunu  ilan eden  Kurul\´a “Özel Yetkili HSYK” tanımını kullanmak yanlış olmayacaktır.

Bilinmelidir ki;  yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğüne inan yargıç ve savcılar, hangi ünvan altında ve yurdun hangi bölgesinde olursa olsun adalet dağıtmaya devam edeceklerdir. Bertaraf edilme tehdidi yıldırmayacak, halkımızın evrensel hukuk ilkelerine uygun bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanabilme hak ve özgürlüğünün mücadelesini, huzurunun, aile birliğinin ve sağlığının bozulma tehlikesini göze alarak sürdürecektir.  

Yine bilinmelidir ki YARSAV, bu \"dar-ül harp günler\"inde Mustafa Kemal\´in laik Türkiye Cumhuriyetinin  ilkelerine  ve hukuka sonuna kadar bağlı kalarak yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü mücadelesine devam edecektir.  Son söz olarak; HSYK’yı Kanununda yer alan ilke ve esaslara uygun çalışmaya davet ediyoruz. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

YARSAV YÖNETİM KURULU