MEDEL YÖNETİM KURULU TOPLANTISI (POLONYA) DEĞERLENDİRME RAPORU (15-16 MART 2013)

 

DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜKLER İÇİN AVRUPALI YARGIÇLAR BİRLİĞİ (MEDEL) 2013 Olağan Yönetİm Kurulu ToplantIsI Değerlendİrme Raporu

(15-16 MART 2013)

15-16 Mart 2013 tarihleri arasında Polonya/Gdansk´ta Demokrasi ve Özgürlükler İçin Avrupalı Yargıçlar Birliği (MEDEL) tarafından olağan yönetim kurulu toplantısı Polonya Yargıçlar Birliği (IUSTITIA) ev sahipliğinde gerçekleştirilmiştir. Yönetim Kurulu Toplantısında YARSAV, Yönetim Kurulu Üyemiz Murat DURMAZ tarafından temsil edilmiştir.

MEDEL´e üye ve üyelik sürecindeki ülkelerden katılan yargı örgütleri temsilcileri tarafından kendi ülkelerine ait yargı bağımsızlığı ile ilgili konularda sunumlar gerçekleştirilmiştir.

Türkiye ile ilgili olarak yapılan sunumda;

-Hukuki metinlerin sözü ile pratik arasındaki büyük farklılık, 

-Yürütmenin yetki alanını sınırlayan kontrol mekanizmalarının ve yargı bağımsızlığının teminatı niteliğindeki garantilerin var olmasına rağmen işler olmadığı,

-Yürütmenin yasama üzerindeki hakimiyeti ile yasama ve yürütme arasındaki farklılığın ortadan kalkması, kuvvetler ayrılığının bu iki kuvvet bakımından var olmadığı,

-Yürütmenin de bir partiden değil bir kişiden (e.g. Başbakan) ibaret olduğu, dolayısı ile gerek yürütmenin gerek yasamanın bir kişinin kontrolü ve iradesi altında hareket ettiği, kuvvetler ayrılığının önlerindeki en büyük engel olduğunun bizzat başbakan tarafından dile getirildiği,

-Yasamanın, yargı bağımsızlığının garantisi değil tehdidi haline gelmesi, Başbakanın Parlamento üzerinde otoritesinin örnekleri; Şike Davası, (soruşturma sırasında çok kısa sürede gerçekleştirilen yasa değişikliği ile cezalarda indirime gidilerek yargı sürecinin içinin boşaltılması ve sürecin yönlendirilmesi) KCK-MİT Davası (çok kısa sürede yasama yetkisi kullanılarak Başbakan tarafından yargı sürecine yön verilmesi),

-Yürütmenin yargıya keyfi müdahalesinin önündeki en büyük engel ve yargının koruyucusu olması gereken Parlamentonun, yargı sürecini etkilemek, yön vermek, sonucunu etkilemek için kullanılması ve Parlamentonun koruyuculuk vasfının ortadan kalkması,

-HSYK´nın kuruluşu ve işleyişi ile ilgili hukuki metinler ile pratik arasındaki fark, HSYK´nın bu konudaki hukuki metinlerin gösterdiğinin aksine çoğulcu bir yapısının bulunmaması, HSYK’da yargının en geniş anlamda temsilinin sağlanamamış olması, Kurula hakim olan yapının yürütmeye yakınlığı, dolayısıyla HSYK´nın yürütmenin her türlü etkisine açık olması,

-HSYK´nın, Danıştay ve Yargıtay’ı tamamen yeniden şekillendirmesi ile bu kurumların da yapısı itibariyle yürütmenin etkisine açık hale gelmiş olması, Anayasa Mahkemesi üyelerinin Cumhurbaşkanı ve Meclis eksenli seçimi sayesinde aynı durumun bu kurum için de geçerli olması,

-HSYK´nın önemli davalarda savcıları görevden alarak yargılama sürecine yön vermesi, Deniz Feneri örneği, soruşturmanın içinin savcıları görevden almak suretiyle boşaltılması ve tüm savcılara bu şekilde gözdağı verilerek yürütmeye karşı etkisiz hale getirilmeleri,

-Yeni anayasa çalışmaları ve Başkanlık sistemi önerileri ile durumun daha da vahim hale gelmesi, yargının bu süreçte yeniden şekillendirilmesine ilişkin Yürütme tarafından getirilen önerilerin ortaya çıkarma ihtimali olan durum,

Avrupalı meslektaşlarımıza aktarılmıştır.

Gerek toplantı sırasında gerekse toplantıya verilen aralarda ve yemek sırasında Avrupalı muhataplarımıza ülkemizdeki durumun detayları ile ilgili olarak bilgiler verilerek fikir alışverişinde bulunulmuştur.

Toplantının sonunda Avrupa ölçeğinde, özellikle Avrupa Birliği içinde yargı bağımsızlığı ile ilgili olarak genel geçer bir standart olmaması ve yargı bağımsızlığının AB içinde etkin şekilde korunacağı mekanizmalardan yoksun bulunulması nedeniyle bu konuda AB´ye çağrı yapılmasına ilişkin bildiri hazırlanarak onaylanmıştır. Yargı ile ilgili olarak özellikle; yargı erkinin idaresi, savcılık müessesesinin rolü ve otonom özelliği ve parasal haklar üzerinde duran bu bildiri kısaca şöyle özetlenebilir;

Avrupa Kurumlarına MEDEL Memorandumu: Yargı Bağımsızlığı-Minimum Standartlar ve Ortak Kurallar Belirlenmesi Konusunda Acil İhtiyaç

Avrupa Birliği üye ülkeler arasında yargısal eş güdümü güçlendirmiş, ancak AB çatısı altında yargı bağımsızlığına ilişkin olarak ortak kurallar belirlenmemiştir. Bu durum değişik ülkelerde yargı bağımsızlığı ile ilgili çeşitli problemlere yol açmaktadır. Bu nedenle AB ölçeğinde yargı bağımsızlığı konusunda ortak standart, kurum ve kuralların belirlenmesi ve bu standart ve kurallara uygunluğun AB seviyesinde denetiminin sağlanacağı bir mekanizmanın kurulması gerekmektedir. Birliğe üyelik kriteri olarak yargı bağımsızlığına ilişkin ortak kriterlerin hayata geçirilmesini ve üye olduktan sonra da bu kriterlerin işlerliğinin gözden geçirilmesini sağlayacak mekanizmaların varlığı şarttır. Yargının bağımsızlığı, idaresi ve organizasyonu konusunda ortak standartların asgari düzeyde belirlenmemiş olduğu, yargının bağımsız otonom bir yüksek konsey tarafından idare edilmediği, yargıç ve savcıların parasal haklarının garanti altına alınmadığı, bunun yasama ve yürütmenin tek yanlı müdahalelerine açık bırakıldığı, parasal hakların yasama ya da yürütmeden bağımsız olarak otomatik güncellenmesinin söz konusu olmaması ve savcılık teminatının sağlanmamasının AB hukukunun ihlali anlamına geldiği ve AB kurumlarının böyle bir durumda derhal harekete geçmesi gerektiği ifade edilmektedir.

Toplantıya katılan diğer bazı ülkelerin yaptıkları sunumlar şöyle özetlenebilir;

Almanya

(Neue Richtervereinigung NRV),   (Bundesfachausschuss Richter und Staatsanwälte in Vereinigten Dienstleistunggewerkschaft VER.DI)

Almanya’da yargıçların bağımsızlığı mevcut olmasına rağmen yargı bağımsızlığından söz etmek mümkün değildir.  Federal Anayasa Mahkemesi haricindeki tüm mahkemeler Bakanlığa bağlıdır ve yürütmenin hiyerarşik yapısı içerisinde bulunmaktadır. Mahkeme başkanları başkanlık görevlerini idari yönüyle yerine getirirken memur statüsünde yürütmenin kontrolü ve emirlerine açık durumdadırlar. Yargıçlık kariyeri Bakanlığın içerisinde şekillenmekte, bunun yanında görev yeri değişikliği, atama, olağanüstü izin verme vs. gibi kararlar Bakanlık içinde alınmakta, bu nedenle yargı dolaylı fakat çok ciddi bir yürütme etkisine açık durumda bulunmaktadır. Yargıçların iş yükü dağılımı gibi çok önemli kararlar tamamen Bakanlık bünyesinde idari temelli olarak alınmaktadır.

Almanya’da yargı; genel yargı (medeni ve ceza yargılaması), idari yargı, finans, (vergi ve gümrük tarifeleri) iş, sosyal (sosyal güvenlik kurumu ile olan davalar) olmak üzere beş bölüme ayrılmıştır. Bu bölümler federe devletlerde yürütmenin çeşitli kanatlarına bağlıdır. Örneğin Bavyera’da idari yargı İçişleri Bakanlığına bağlıdır ve böylece yüksek yargı yargıçları yürütmeye bağlı bir birimde görev yapmaktadırlar. Yargıyı temsil eden ve onun adına konuşabilecek yargıç ve savcılığın yargısal bağımsızlığı bulunmamaktadır. Savcılar kamu görevlisi, memur statüsündedirler ve Bakanlıkta son bulan bir hiyerarşinin parçasıdırlar. Hatta bazı davalarda savcıların soruşturması Bakanlıktan sürekli gelen soruşturma ile ilgili rapor istekleri ile kesintiye uğramaktadır. 2009 yılında Almanya’ya bu duruma son vermesi için Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi tarafından çağrı yapılmıştır. Her ne kadar mesleki örgütler reform çağrısı yapsalar da genel olarak savcı ve hakimlerin bu yapısal problemin farkında oldukları söylenemez çünkü kurulu düzen 100 yıldan beri devam etmektedir. Politikacılar da bu durumdan yararlanmaktadırlar ve bu konuda yapılacak reformu bilinçli bir şekilde yargıya bırakmaktadırlar. Yargıçlar arasında da bu konuda kuvvetli bir örgütlenme olmadığından sonuç alınamamaktadır. Yargının ve savcılığın yürütmeye eklemlenmiş olması açıkça Anayasada yazmamakta fakat Federal Anayasa Mahkemesinin içtihatları ile bu durum korunmaktadır. 2013 yılında muhalefet partisi tarafından bu konuda anayasa değişikliği önerilmiş ama başarı şansı bulunmamaktadır.

AİHM içtihatlarına cevap olarak yargı hizmetinin gerektiği şekilde işlememesi nedeniyle ortay çıkan zararın tazmin imkanı 2011 yılında kabul edildi. Fakat bu tazminat konusu, ilgili hakime rücu sorununu da beraberinde getirdi. Bu durumda yargıçların üzerinde mali bir baskıya sebep olabilir. Örnek bir olayda mahkeme başkanı (idari yetkisine dayanarak- ki bu şu anlama geliyor Bakanlık tarafından kontrol edilebilir) yetersiz sayıda dosya sonuçlandırdığı, emsallerinin üçte ikisinden daha az işe baktığı için bir yargıca disiplin cezası veriyor ancak aynı zamanda başkan bu hakimin yeterli saat çalıştığı ve kaliteli kararlar çıkardığını da kabul etmektedir. Yargıçların maaşları memurlar gibi parlamentoya bırakılmış durumda,  eyaletler kendi bünyelerindeki yargıç maaşlarını belirleme yetkisi aldılar. Bu da tüm ülkede çapında ücret farklılığı anlamına gelmektedir. Ücret güncellemesi uzun süredir yapılmamıştır. Yargıç ücretleri genel olarak diğer ücretlerin gerisinde kaldı, bu konu ile ilgili Federal Anayasa Mahkemesinde dava bulunmakta fakat olumlu netice pek beklenmiyor.

Alman yargıçlarından, devletin ekonomik durumunu kavraması ve bu mali durumu göz önüne alarak karar vermeleri beklenmekte, bu da İş Hâkiminin yeni endüstriyel ilişkiler karşısında güçsüzleşmesi, Sosyal Mahkeme Hâkiminin artan yoksulluğu engelleyememesi, medeni hukuk yargılaması yapan Hâkimin, sadece tüketicilerin kamu borçlarını ödemek zorunda bırakılmalarının önüne geçememesi anlamına geliyor. Tasarruf tedbirleri yargıçları etkilemiş durumda. Şu anda iyi yargıç çok çalışan ve çok ucuz bir şekilde fazla masrafa sebep olmadan yargılamayı bitiren yargıç olarak algılanmakta. (az duruşma, bilirkişi incelemesi yok. vs.). Kalite değil sayı önemli hale geldi, yargıç genelden az iş çıkarıyorsa disiplin cezasının muhatabı oluyor ki bu da yargıcı endüstriyel bir robot haline getirmektedir.

Çek Cumhuriyeti

(Soudconvska Ceské Republiky),         (Unie statnich zastupcu Ceske republiky)

Yargı erkinin idaresinden sorumlu otonom bir konsey bulunmamakta, mahkemelerin idaresi ve yargıçların atanması konularında Adalet Bakanlığı yetkili bulunmakta, ekonomik kriz nedeniyle yargıç maaşlarında indirime gidilmiş ancak Anayasa Mahkemesi tarafından söz konusu yasa iptal edilmiş, hakimlerin emekli maaşı çalıştıkları sırada aldığı son maaşın %20´sine tekabül etmekte, yargıçların atanması ve eğitimi ile ilgili olarak objektif bir kriter bulunmamakta, yürütme bu konudaki kuralları rahatlıkla değiştirebilmektedir.

Yunanistan

(Eteria Elinon Dikastikon Litourgon Gia ti Demokratia ke tis Elefteries)

Politikacılar (Başbakan, Bakanlar, Milletvekilleri) Anayasal olarak yargısal kontrole karşı korunmaktadırlar. Yolsuzluğun çok yaygın olmasının sebeplerinden biri Meclis tarafından alınacak bir kararla ancak bu kişilerin haklarında soruşturma açılabilmesidir.

Yüksek yargı başkan ve başkan yardımcıları hükümet tarafından atanmakta, yargıçların disiplin soruşturmalarında görev alanların da başkan yardımcılarının arasından atandığı göz önüne alındığında yürütmenin yargı üzerindeki ağırlığı ortaya çıkmakta, maaşlarda yarı yarıya bir düşüş yaşanmış, yasalar çok sık bir şekilde ve konu ayrımı yapılmadan ilgili ilgisiz tüm değişikliklerin bir torba yasa halinde parlamentoya getirilmesi suretiyle yapılıyor, yargıçlar çoğu zaman olaya uygulanacak iç hukuk normlarının tespitinde zorlanıyor, usuli hükümler çok fazla ve gecikmelere sebep oluyor, yargıçların iş yükü yapılan bir değişiklikle Yüksek Mahkemeler tarafından belirlenir hale geldi, (eskiden her mahkemenin genel kurulu bu işe bakıyordu) bu da işlevsel bağımsızlığın ortadan kalkması anlamına geliyor, yüksek lisans eğitimi için yılda ancak 3 kişiye izin veriliyor, bu da 3000 yargıcın olduğu yerde 1000 yıl beklemek anlamına geliyor, davacılar ve avukatların hakaret içeren kötü davranışlarıyla sıklıkla karşılaşılıyor, yargıçları bu aşağılanmadan koruyacak bir mekanizma yok, disiplin soruşturmalarının da çok yaygın olduğu bir ortamda tarafsız ve huzur içinde karar vermek zorlaşıyor, Yüksek Yargı Konseyi sadece yüksek mahkeme yargıçlarından oluşuyor ve rolü yargıçların transferi ve disiplin soruşturmaları ile sınırlı, transfer konusunda da açık belirli kriterler yok, transfer gerekçeleri zayıf, yürütme yargı kararlarına açıkça uymama iradesi ortaya koyuyor, spesifik bazı davalarda mahkemenin verdiği kararın uygulanmayacağı yürütme tarafından açıkça deklare ediliyor.

İtalya

(Magistratura democratica Md), (Movimento per la Giustizia)

Ekonomik durgunluk, mali kriz ve tasarruf tedbirleri yargıda da krizler oluşturmuş, yargı kendisini çok kompleks problemlerin, sosyal gerilimlerin içinde bulmakta. Örnek olarak bir davada Taranto şehrinde çelik işinden dolayı çevresel ve insan sağlığına verilen zararlar nedeniyle başlatılan soruşturmada önleyici tedbir alınmadığı görülerek yargı tarafından söz konusu işyeri ile ilgili verdiği el koyma kararları sonrası, 6500 işçi için işten çıkartılma prosedürü başlatılmış ve bu nedenle işveren tarafından yargı kararı ve bu süreç çok ciddi şekilde eleştirilmiştir.

Sayıştay tarafından 60 milyar euronun yolsuzluğa gittiği tespit edilmiş, bu kapsamda yargı tarafından gerçekleştirilen çok ciddi şok edici soruşturmalar politikacılar tarafından acımasızca eleştirilmiş, yolsuzluk konusundaki yeni yasa da bu suçla ilgili ciddi cezalar ve caydırıcı önlemler getirmekten uzaktır.

Yargının etkinliği konusunda ciddi bir kriz var bu da kendini uzun yargılama süreleri ile artan iş yükü ile gösteriyor. Bu durumun çözümü ancak istikrarlı bir siyasi yapıdan geçiyor ki bu istikrarlı yapıya siyaset bir türlü ulaşamadı, yargının problemlerinin çözümü bütüncül bir yaklaşımı gerektirdiği halde istikrarsız siyasi yapı nedeniyle probleme bütüncül yaklaşılıp öncelikler belirlenerek sorunlar çözülememekte.

Hapishanelerin aşırı dolu olması ayrı bir problem, AİHM’in 2013 Ocak’ta verdiği kararda aşırı doluluk tekrar tescil edilmiş.

Polonya

(IUSTITIA-Polish public prosecutors association)

Polonya Anayasasına göre yargıç görevden alınamaz, başka bir şehirdeki başka bir mahkemeye rızası olmadan gönderilemez, bunun tek istisnası disiplin cezasıdır. Diğer istisna ise Adalet Bakanı tarafından mahkemenin kaldırılması ya da bölgenin sınırlarının değiştirilmesidir. Bu son durum bu yıl gerçekleşti. 2013 Ocak ayında Adalet Bakanının kararı ile 79 mahkeme tasfiye edildi ve diğer mahkemelerin sınırları genişletildi. Yüzlerce yargıç rızaları olmadan diğer mahkemelere kaydırıldı, Adalet Bakanının bu hareketi Anayasanın bypas edilmesi şeklinde yargıçlar arasında yorumlandı. Birçok yargıç Yüksek Mahkemeye başvurdu. Yüksek Mahkeme, Bakanın düzenlemesi ile ilgili Anayasa Mahkemesi karar verene kadar kararın yürürlüğünü durdurdu, sonuç bekleniyor.

İspanya

(Jueces para la democracia -JpD)

Yakın zamanda gerçekleştirilen reformlarla yargıçların izin günleri azaltıldı, iş yükleri arttırıldı, hakim adaylarının gerçek yargıç görevleri üstlenebilmesinin yolu açıldı, satınalma gücündeki azalmaya rağmen maaşlarda kesintiye gidildi, 1/14 oranında bir düşüş oldu.

Yargı Genel Konseyi ile ilgili reform ile çok önemli yetkilerin Adalet Bakanlığına geçmesi planlanmakta. İspanya yargı organizasyonu 19. yüzyılda dizayn edilmiş, 21. yüzyılın ihtiyaçlarına uyarlanması gerekiyor, kişi başına düşen hakim oranı (47.000.000 da 5.000) yetersiz, bir çok mahkeme aşırı iş yükü altında eziliyor, gecikmelere sebep olunuyor, yargı organizasyonunun modernize edilme planı bir kenara atılmış durumda, yeni yargıç ta alınmıyor, yargı işlevini yerine getirememekte, 2013 bütçesinde yargının payı %1 den az, kriz bu oranı daha da aşağıya çekiyor, ek yargı harçları konulması gündemde.

Neoliberal politikalara göre ceza hukuku sosyal problemlerin çözülmesi amacıyla kullanılıyor. Halk tarafından yapılan mitingler, grevler, sosyal hareketlilik kamu düzeni sorunu olarak görülüp bu fiillerin suç olarak belirlenmesi eğilimi bir politika olarak ortaya çıkıyor, halbuki yapılanlar sadece en temel hakların kullanılması niteliğinde, toplumsal olaylarla ilgili bazı suçların cezaları arttırılıyor, toplumsal olayları engellemek amacıyla, vergi kaçıranlar için af yasası onaylanırken mala verilen zararlara ilişkin cezalar arttırılıyor, eğer ceza kanununda yapılması planlanan son değişiklik te hayata geçerse 17 yıl içinde ceza kanununda yapılan 28. reform olacak.

Romanya

(Uniunea Naţională a Judecătorilor din România)

Hakimler Yüksek Kurulu´nun (Superior Council of Magistracy) üyeleri arasındaki çekişmeler nedeniyle Kurul ciddi bir şekilde politize oldu, Kurul´un Başkan ve Başkan yardımcısının Kurul üyeleri tarafından yapılan genel kurulda görevlerine son verilmiş, çünkü üyeler bu iki kişinin artık kendilerini temsil edemeyeceği düşüncesindeler, ancak bu oy verme süreci birçok sıkıntıyı beraberinde getirmiş, Başkan ve Başkan yardımcısına açıkça muhalefet eden ve görevden alınmalarını isteyen iki önemli isim hakkında ceza soruşturması başlatılmış, sürecin çok hızlı işlemesi ve muhalif olduklarını seslendirmelerinin ardından başlatılan bu süreç yargı örgütü tarafından kuşkuyla karşılanmakta, gözdağı verme niteliğinde görülüyor.

Yeni medeni usul yasası yürürlüğe girmiş olsa da bu yeni yasanın hayata geçirilmesi için gerekli idari hazırlıklar yapılmamış, iş yükü çok önemli şekilde arttı, yeni usul yasasının gerektiği şekilde uygulanabilmesi için gerekli altyapı oluşturulmamış, bu nedenle yargıçlar aşırı iş yükü ve yeni hükümler hakkında gerekli inceleme vakti olmaması baskısı altında eziliyorlar.

Son olarak, Parlamento çoğunluğu anayasa değişikliği yapma niyetinde, bu konudaki tartışmalar ya da nasıl bir anayasa değişikliği istenildiği çok açık değil henüz, ancak yargı bağımsızlığı güvencelerinin arttırılması noktasında olmayacağı endişesi var.

Gürcistan

(Gözlemci olarak katılmıştır)

Yapılması planlanan değişiklikle, Yüksek Yargı Konseyi (yargı erkinin idaresinden sorumlu) yeniden şekillendiriliyor. Önerilen yeni yapı yargı bağımsızlığını zedeleyecek nitelikte, yargısal konseyde yapılacak değişiklikle diğer iki kuvvetin yargısal alana müdahalesi daha da artacak, Konseyin karar alma çoğunluklarında değişikliğe gidilerek sistem yargıçlık mesleğinden gelmeyenlerin daha da etkin olduğu bir hale getirilmek istenmekte, yargısal hataların incelenmesi için Komisyon kurulması için yasa tasarısı hazırlanmış, tasarıdaki bazı detaylar yargı bağımsızlığını ciddi şekilde tehdit eder nitelikte, yasa tasarısında ceza yargılamaları için yapılacak başvurunun kabul edilebilir bulunması için mahkumiyet kararının açıkça temelsiz olması kuralı getirilmiş, bu şekilde Komisyona mahkeme kararının hukuki yorumunu yapma yetkisi verilmiş, özel mahkemeler Anayasa ile yasaklanmasına rağmen, yasa tasarısında Gürcistan Yüksek Mahkemesinin içerisinde Komisyonun kararlarını inceleyecek özel bir daire kurulması önerilmiş, bu daire özel, siyasallaşmış ve geçici statüsü ile özel bir mahkeme hüviyetine bürünmüştür.

Bir sonraki Yönetim Kurulu Toplantısı 22 Haziran 2013’te Almanya/Berlin´de gerçekleştirilmesi kararı alınmıştır.

Değerli üyelerimize saygıyla duyurulur.    05.04.2013

 

Murat DURMAZ

                                                                                                                             YARSAV Yönetim Kurulu Üyesi