Deniz Feneri Basın Açıklaması

            Deniz Feneri e. V soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcıları Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz ile ilgili olarak HSYK Başkanvekili tarafından yapılan açıklamada müfettişlerin adı geçen cumhuriyet savcılarının mahkeme kararında şüphelilerin mal varlıklarına el konulması kararının yanında, ortağı oldukları şirketlerin malvarlıklarına el konulmasına ilişkin talebin reddine karar verilmesine dair kısmı kapatmak suretiyle tahrifat yaparak şirketlerin malvarlığına da el konulmasını sağladıklarından bahisle haklarında yapılan soruşturma sonunda, işlemlerinde hukuka aykırılıklar tespit edildiğini, bu nedenle  savcılar hakkında disiplin yönünden cezalandırılmaları ve cezai yönden de kovuşturma yapılması, ayrıca haklarında ´geçici tedbir uygulanması´ gerektiği yönünde kanaat belirttikleri, HSYK 2. Dairesi tarafından yapılan inceleme sonunda da savcılar hakkında geçici tedbir uygulanması talebinin reddine, kovuşturma yönünden ise konunun incelemeye alınmasına karar verildiği belirtilmiştir.  

            Aynı zamanda HSYK Başkanı da olan Adalet Bakanı ile HSYK Başkanvekili Sayın Ahmet Hamsici, birkaç gün önce de ayrı ayrı, müfettişler eliyle tüm dosya zaptedilip soruşturmaya vakıf olunmasını müteakip, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı tarafından soruşturmadan el çektirilen savcıların yaptıkları işlemlerde hukuka aykırılıklar olduğunu ve Başsavcının kararında isabetsizlik bulunmadığını açıklamışlardı. 

            Hemen belirtmek gerekir ki, zikredilen, savcılar hakkında soruşturma sebebi sayılan işlemler sabit olsa dahi basit bir itiraz ile her zaman ve kısa bir süre içinde giderilebilir işlemlerdendir. Diğer yandan, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kararı veren Mahkemeye iletilmeyen fakat şikayet dilekçesi ekinde bulunan itiraz dilekçesinin neden işleme konulmadığının ise izah edilmesi gerekmektedir. Yoksa, soruşturmanın siyasi iktidara yakın kişilere ilişkin olduğu gözetilerek ‘soruna temelli bir çözüm’mü bulunmak istenmiştir! Görünen odur ki; savcıların müzekkerelerin ekinde mahkeme kararını da göndermeleri nedeniyle tedbiri uygulayacak olan merciin mahkeme kararında yazılı olandan başka bir tedbiri uygulama olanağı da bulunmamakta, bu şekilde bilgi kirliliği yaratılarak Deniz Feneri e. V soruşturması sulandırılmak, sonuçsuz bırakılmak istenilmektedir.   

            Adalet Bakanı ile HSYK Başkan vekilinin henüz sonuçlanmayan, hala sürdürülen bir soruşturma ile ilgili açıklamaları, evrensel ceza hukuku ilkelerinden olan masumiyet karinesinin ihlali niteliğinde olduğu gibi aynı zamanda görevleri itibariyle ihsas-ı rey niteliğindedir. Yapılan açıklama ile de  HSYK üyeleri baskı altına alınmakta, ileride verilecek kararlar konusunda Kurul töhmet altına sokulmaktadır. Mevcut Kurulun vereceği kararlar şimdiden şaibeli hale getirilmiştir. 

            Adalet Bakanı ile HSYK Başkan Vekilinin bu açıklamalarının HSYK’ya duyulan güveni tartışılır hale getirmesi yanında Deniz Feneri e. V soruşturmasıyla görevlendirilen ve aynı zamanda HSYK yedek üyesi olan Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili ile diğer Cumhuriyet Savcılarını da baskı altına alır nitelikte olduğu unutulmamalıdır. 

            Bütün bu açıklamalar Adalet Bakanlığının ve HSYK’nın bu soruşturmaya ne kadar müdahil olduğunun da bir ifadesidir ve Türk Ceza Yasasının 288.maddesi kapsamında  adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunun oluşup oluşmadığının takdiri ise kamu adına dava açma yetkisini elinde bulunduran Cumhuriyet savcılarımıza ve yüce Türk Milleti adına karar veren yargıçlarımıza aittir. 

                 Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

 

                                                                                              YARSAV YÖNETİM KURULU