Yargıtay Yasası’nın 29. maddesi uyarınca Yargıtay’da boşalan üyelik sayısı en çok 10’ u bulunca en geç 2 ay içinde seçim yapılması zorunlu olmasına karşın, söz konusu seçim işleminin tıpkı adli yargı güz kararnamesi gibi henüz sonuçlandırılamadığı anlaşılmaktadır.
Bu konuya ilişkin olarak Yüksek Kurul’un başkanı olan Adalet Bakanı’nın kendisine kontenjan tanınması gerektiğinden bahisle, Yüksek Kurul’un yüksek hakim üyelerince hazırlanan taslak listeyi oylamaya sunmadığı, adli yargı güz kararnamesi çalışmalarının da seçim süreci sonuçlandırılamadığı için yapılamadığı olguları basına yansımıştır.
Güz kararnamesinin çıkartılamaması nedeniyle belirli bölgelerde görev süresini tamamlayan ve atama beklentisi içinde bulunan ve adli yargıda görevli yargıç ve cumhuriyet savcılarının ağır mağduriyetinin bir an önce giderilmesi, Yargıtay’daki bugün itibariyle 34’e ulaşan üye eksikliğinin de bir an önce tamamlanması gerekmektedir. Bu sorunlara bağlı olarak, ayrıca terfi incelemesi bekleyen yargıç ve cumhuriyet savcılarının durumu da belirsizliğini korumaktadır.
Üye eksiği yüzünden dairelerde heyetlerin oluşturulamadığı, sorunun diğer dairelerden yapılan geçici üye görevlendirmeleri yoluyla aşılmaya çalışıldığı Yargıtay Başkanı Sayın Hasan Gerçeker tarafından “…üye eksikliği nedeniyle müzakere yapamıyoruz!..” biçiminde açıklanmıştır. Eğer basına yansıyan bilgiler doğru ise, tarihin tekerrür etmekte olduğu, tıpkı 2007 Yargıtay üyelik seçimi ve 2009 yaz kararnamesinde yaşandığı üzere, Adalet Bakanı’nın, bizatihi başkanı olduğu Yüksek Kurul’un çalışmalarını kilitleyerek çalışamaz hale getirmek ve yargıyı yargıya bırakmamak konusundaki kararlılığını sürdürdüğü sonucu ortaya çıkmaktadır.
Yargıtay ve dolayısıyla da adli yargının çalışamaz hale gelmesi, hangi çevreleri memnun eder? Yurttaşların dava dosyalarının sürüncemede kalması, ceza davalarının zamanaşımına uğraması, gecikme nedeniyle adaletin adalet olmaktan çıkması kimin işine yarar? Bu soruların yanıtı verilmelidir.
Yaşananlar göstermektedir ki, Yüksek Kurulun bu şekilde çalışamaz hale getirilmesi, bazı çevrelerin Yüksek Kurul’a Türkiye Büyük Millet Meclisince, yani siyasilerce üye seçilmesi yolundaki uğraşılarına zemin hazırlamak amaçlıdır. Ancak, Yüksek Kurula doğrudan siyasilerce üye seçilmesinin yaratacağı sakıncaları ortaya koyması bakımından da dikkat çekicidir.
Siyasi bir kimliği olan Adalet Bakanın ve müsteşarının Yüksek Kurul’da olmaması gerektiği yolundaki itirazlarımızın, ne yazık ki, bir kez daha haklılığı ortaya çıkmıştır. Sayın Adalet Bakanını, yürütme gücünü yargı üzerinde kullanmaktan vazgeçmeye ve sorumluluğa davet ediyoruz.
YARSAV YÖNETİM KURULU
YARSAV © 2011 Tüm Hakları Saklıdır. Sitede yayınlanan tüm içerik telif hakları ile korunmaktadır. Kopyalamak ve izinsiz paylaşmak yasaktır. Detaylı bilgi için gizlilik ilkesini inceleyebilirsiniz. Siteye üye olmadan önce kullanıcı sözleşmesini okumalısınız.