HSYK Seçim Bildirgesi
HSYK SEÇİM BİLDİRGESİ
I- GİRİŞ VE GENEL DEĞERLENDİRME
Ülkemizde bazıları yüzlerce yıllık geçmişi olan, kronikleşmiş ve artık normal kabul edilerek kanıksanmış ağır sorunlarla boğuşuyoruz. Bu sorunların çözümünde ortaya konacak irade ve çabaların başarılı ve sonuç alıcı olması, çağdaş ve günümüz gereksinimlerine yanıt verebilecek bir hukuk sistemi içinde sürdürülmesi ile olanaklıdır. Ancak insanı ve adaleti merkezine alan bir hukuk sistemi sayesinde, hak ve özgürlük kazanımları, meşruluk özelliği üzerinden bir değere dönüşür, birikir ve insanca yaşamayı temin eden bir zenginliğe ulaşır.
Kapsamlı, sağlam ve güvenilen bir hukuk sistemi, boş slogan, mitler ve komplo teorilerinin toplumu sinikliğe itici etkisini kıracak; hak ve özgürlük savaşının anlamını canlı tutacak; birleştikçe güçlenen iradelerin arkasında olduğu uygar bir düzen yaratacaktır.
Ülkemiz yargısının, hem yapısı hem işleyişi hem de ürettiği adaletle toplumda karşılık bulduğu güven açısından yaşamsal bir krizin içinde bulunduğu yadsınamaz. Sistemin genelindeki demokrasi ve hukuk bilinci eksikliği, yargının üzerine, bir an önce çözülmeyi bekleyen devasa sorunlar yükü bindirmiştir. Hak etmediği bir başarısızlık tablosu önüne konularak teslimiyeti ve kendisine uygun görülen yeni zayıf role, konuma razı olması beklenmektedir.
Diğer erkler karşısında yargının güçsüzleştirilmesi düşüncesi ve bu düşünden beslenen uygulamalar olumsuz etkilerini eşzamanlı göstermiş, hukuk mekanizması iflas etmiş, yargı içeriği tamamen boşaltılan adalet kavramı üzerinde siyasal kavganın sıradan bir aracına dönüşmüştür. Hukuk kurallarına saygı duymama ve yargı kararlarını tanımama bir norma dönüşme aşamasındadır.
Yargının yürütmenin yedeğinde ergenlik gerilimleri içinde debelenmekten kurtarılması, ona kimlik ve kişilik kazandırılması, belki anayasadan da önce, ele alınması gereken en acil gündem maddesidir. HSYK seçimleri, bu konuda tarihsel bir fırsat olarak dikkatle ve özenle değerlendirilmelidir.
Tüm dünyada yargı kurulları; kuvvetler ayrılığı ilkesine saygı bağlamında "Hukuk Devleti"nin en önemli unsurlarından biri olan “Yargı Bağımsızlığı” ilkesini etkili bir biçimde hayata geçirme, yargıç güvencesini sağlama, adaletin etkinliğini ve kalitesini teşvik etme, yargı sistemine toplumun güvenini tesis etmeye yardımcı olma amacıyla yapılandırılmıştır. Kurulun bağımsızlığının ve tarafsızlığının sağlanması ise, geniş tabanlı bir temsile dayanan, çoğulcu ve şeffaf bir yapıya kavuşturulması, siyasal iktidarın ya da başka paralel güç odaklarının baskısına ya da ele geçirmesine imkân vermeyecek bir hukuksal ve kurumsal çerçeveye oturtulması ile mümkün olacaktır.
HSYK´nın siyasal iktidar ve yürütme ile ilişkilerinde yargı bağımsızlığına uygun bir çizgi izlemesi, evrensel kabul görmüş gereklilik olmanın yanında, ülkemiz açısından bakıldığında bir tercih değil anayasal yükümlülüğüdür. Aksi düşünce, HSYK´yı yürütmenin herhangi bir birimi haline getirecektir. Adalet Bakanlığı tarafından oluşturulan bir HSYK´nın yargı bağımsızlığını yürütmeye karşı koruması ve savunması beklenemez.
YARSAV olarak karşı olduğumuz bir süreç sonunda HSYK’nın yeni yapısında üye kompozisyonunun bir kısmının meslektaşlarımız tarafından seçim mekanizması ile belirlenmesindeki isabetin, ilk uygulamadan sonraki sonuçları ile birlikte değerlendirilmesi, yargının tüm aktörleri tarafından yapılmalıdır.
2010 Anayasa değişikliği sonrasında, yürütme olanaklarının, bazen teşvik ve vaat bazen de tehdit ve gözdağı olarak sınırsız bir biçimde kullanıldığı bir ortamda; adaletsizliği, bugünden bakınca sanıyoruz destekçileri açısından da son derece açık olan bir seçim süreci sonucunda, daha sonraki icraatları ile tartışılmaz bir biçimde görüldüğü üzere Adalet Bakanlığı bürokrasisi ve yönetim anlayışının bel kemiğini oluşturduğu yeni bir HSYK ortaya çıkmıştır.
İlkesi yanında zamanı da belirsiz olup görevdeki yargıç ve Cumhuriyet savcılarının istekli olsun olmasın neredeyse tamamına yakınının görev yerlerinin değiştirildiği kararnamelerle kürsüyü, herhangi bir objektif değerlendirme kriteri olmaksızın mahkeme doldurma planıyla yeni üye seçimleri ile de yüksek yargıyı önce bozup sonra yeniden dizayn eden HSYK, hep süreli bir görevi bir an önce ifa etmenin telaşı ile hareket etmiş ve bu telaşının sonucu olan kaygıyı meslektaşlarımızın temel duygusu yapmayı başarmıştır.
Arkası kesilmeyen tasarruflarla, depremlerin yol açtığına benzer gerilim, kaygı ve moral bozukluğu yaratılan dört yıl sonunda, yargıç ve savcılarımız, alt üst oluşun, başıbozukluğun ve kötüyü de aratan bir sistemsizliğin cenderesinde, mesleğe yönelik derin bir anlam kaybı ve değer krizi içine itilmiştir. Meslektaşlarımız, kim, neden tenzili rütbe ile bir anlamda cezalandırılıyor veya tersine terfi ile ödüllendiriliyor sorusuna, hukuk kaynağı atfı yapılan vicdanlarını asgari ölçüde tatmin edecek yanıt bulamamaktadırlar.
Şimdi önümüzde bu kötü gidişata dur diyebileceğimiz, geçmişin özeleştirisini yapıp, yargının geleceğine dönük yeni bir yol haritası çizebileceğimiz ve yargıç ve savcılar tarafından ortaya konacak iradeyi temsil edecek HSYK’yı belirleyeceğimiz bir seçim süreci bulunmaktadır. İnanıyoruz ki, meslektaşlarımız, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına katkı vereceğine ve yargının sorunlarının çözümünde mesleğin saygınlık ve onuruna uygun bir şekilde rol oynayacağına inandığı temsilcilerini belirleyecek moral ve niteliğe sahiptir. Bu şans doğru ve isabetli değerlendirilirse kazanan yalnızca mensuplarımız değil toplumun tüm kesimleri ve aynı zamanda ülkemiz olacaktır.
II- SEÇİMLERE İLİŞKİN DEĞERLENDİRME
YARSAV ve Yargıçlar Sendikası, tüzükleri ile kişiliğini ortaya koymuş, orada yer verdikleri ilkeler doğrultusunda davranacağı taahhüdünde bulunmuş ve kuruldukları günden bu yana da kendilerini konumlandırdığı bu çizgiye uygun ve tutarlı hareket etmişlerdir. Örgüt kişiliğinin gerektirdiği ilkeliliği ve kararlılığı, hem söylem hem de eylem planında ortaya koymaktan, yalnızca ama yalnızca temsil ettiği meslek sınıfının saygınlığını örselememe kaygısı dışında, asla kaçınmamışlardır. Yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve yargıç güvencesi temel önceliklerimizdir. Dünyada olduğu gibi bizde de bu amaçlar ancak;
-sınırları belli, çoğulcu ve yapıcı anlayışla işleyen erkler ayrımı,
-yasama, yürütme ve kamuoyuna karşı olduğu gibi kendi içinde de sağlanmış bir bağımsızlık nosyonu,
-mesleğin strateji ve hedeflerini belirleme, buna bağlı ihtiyaçları saptayarak giderme, meslektaşların maddi ve manevi varlığını yüceltme işlevlerinin yerine getirilmesi hususu en üst düzeyde kendi kontrolünde olması gereken Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun siyasi gücün etkisi altında kalmaması ile gerçekleştirilebilir.
HSYK seçim sürecinde; ilke ve değerlerimize dayalı olarak, meşru yargı örgütleri dışında hiçbir odakla birlikte irade geliştirmeyeceğimizi ve hareket etmeyeceğimizi belirtiyoruz. Bize göre, yargının bu defa fırsatı iyi kullanmak suretiyle, şiddetle gereksinim duyduğu kurumsal bağımsızlığını elde etmesi, ancak böyle bir duruş ile olanaklı olabilir. “Ne olursa olsun seçimi kazanmak” hedefine kilitlenmenin, taviz, yozlaşma ve teslimiyete kapı açacağının farkındayız. İlkelerimizi temsil eden ve egemen kılan bir Kurul yapısının, meslektaşlarımız ve nihayetinde toplumumuz için getirisi, gözettiğimiz salt kazançtır. Hem ağır baskı ve saldırılar altında çizgisini bozmayan duruşumuz hem de uluslararası bir aktör olarak muhataplarımız nezdinde kazandığımız kredi, bizlere, iç siyasetin yargı alanına da taşınan manevra ve oyunlarında, malzeme hatta “kullanışlı aptal” olma yanılgısına düşme hatası tanımamaktadır. Bu nedenle, görece kısıtlı olanaklarımıza karşın, dayandığımız ilke ve değerlerin her olay ve gelişmede onaylanan gücü, yargının meşru tüzel varlığı olmanın güveni ile HSYK seçim sürecini bağımsız olarak yürüteceğiz.
2010 yılında yapılan HSYK seçimlerinde, gerek ilk kez ve gerekse de kısa bir süre içinde gerçekleşmesi nedeniyle pek çok hata sergilendi. Demokratik kültür eksikliğimizin yansıdığı bu süreçte YARSAV da büyük engellemeler ve zorluklarla başa çıkmaya çalıştı. 2010 sürecine ilişkin özeleştirimizi yaptık ve 2014 yılında yapılacak seçimleri edindiğimiz tecrübe ile yürüteceğiz.
YARSAV ve Yargıçlar Sendikası olarak, yapılacak üye seçimleri öncesinde; adayları, ilkeleri ve seçim sonrasına ilişkin somut önerileri belirleme sürecinde yaptığımız bölgesel toplantılar sonucunda, bu toplantılara katılan, katılamayıp görüşlerini bildiren tüm yargı mensuplarının görüşleri irdelenip değerlendirilmiştir.
Adayların ortaya çıkması ve ortaya çıkan adaylara destek verilmesine ilişkin süreçte, aday belirlenmesinin “yukarıdan aşağıya” değil “aşağıdan yukarıya” yapılmasına büyük özen gösterilecektir. Bu kapsamda;
a) Bölgesel toplantılar yapılarak meslektaşlarımızla gerek doğrudan gerekse üyelerimiz/temsilcilerimiz aracılığıyla temas kurulmaktadır.
b) Bölge ve ülke düzeyinde temayül yoklamaları yapılmaktadır. Doğrudan isim yazılması istendiği gibi internet ortamında yapılan forum ve anketlerle isimler belirginleştirilmeye çalışılmaktadır.
c) Ortaya çıkan aday adayı isimlerin, ülke çapında ele alınması ve tartışılmasına ilişkin ortamlar yaratılacak, her türlü iletişim vasıtası bu amaçla kullanılacaktır.
d) Desteklenecek adayların YARSAV ya da Yargıçlar Sendikası üyesi olması zorunlu koşul olarak öngörülmemektedir. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, liyakat, dürüstlük gibi temel değerlerde ve Tüzüklerimizde yer alan ilkelerde uyuşma esas kabul edilmiştir.
e) Bu şekilde bölgelerinde ve ülke çapında ön plana çıkan adaylara destek açıklanması yöntemi benimsenmiştir.
III- SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Yargı sistemimizin temel sorunları yedi başlıkla ele alınmıştır. Bunlar; mesleğe kabul ve adaylık süreci, atama, terfi, denetim, disiplin işlemleri, unvanlı görevlere ve yüksek yargı organlarına üye seçilme kriterleri ve çalışma koşullarıdır.
Ortaya koyduğumuz her sorunlu alan için aslında çözüm önerilerimiz bulunmaktadır. Ancak bazı alanlarda doğrudan çözüm önerileri getirilmesi yerine, yargı örgütlerinin ve meslektaşlarımızı da dahil olduğu daha geniş katılımlı çalışmalarda çözüm tekliflerinin ele alınması ve böylelikle daha büyük uzlaşma sağlanması önemli görülmüş, bu nedenle bu başlıklar söz konusu olduğunda tüm meslektaşlarımızla birlikte yapacağımız çalışmalara ilkesel planda ışık tutulmuştur.
1. Mesleğe Kabul ve Adaylık Süreci
A. Mesleğe Kabul
- Mesleğe kabul için yapılan yazılı sınav sonucunda, alınacak aday sayısının iki katını geçmeyecek sayıda aday adayı belirlenmelidir.
- Belirlenen aday adayları için yapılagelen ancak yazılı sınavın etkisini azaltan ve hukuksal denetime elverişsizliği nedeniyle subjektifliğe, keyfiliğe kapı aralayan, yargısal denetime olanak vermeyen, Adalet bakanlığı bürokratlarının çoğunlukta olduğu, siyasal etkiye açık, adayların psikolojik durumu, dili kullanma yeteneği, entelektüel birikim ve hukuksal yeterliliğini ölçmekten uzak mevcut mülakat sistemi kaldırılmalıdır. Objektifliğin asgari güvence mekanizmaları oluşturulmalıdır.
- Kurul, insan kaynakları biliminin esaslarına uygun şekilde oluşturulacak aday seçme yöntemlerine ilişkin ilke kararları almalı ve bu kararlara uygun işlem yapılmalıdır. Yargısal denetime olanak sağlayacak bir sınav altyapısı kurulmalıdır.
- Aday adayları ile ilgili olarak yapılacak değerlendirme sonucunda ortaya çıkan kabul veya ret kararları gerekçeleri ile açıklanmalıdır.
B. Adaylık Süreci
- Adaylık sürecinde, yapılacak stajın içeriği, staj sonunda yapılacak sınav konusunda açık, uygulanabilir, takdir hakkını kısıtlayıcı ilke kararları oluşturulmalıdır. Bu ilke kararları, yargı teşkilatının katılımı ile yapılacak çalışmalar ile belirlenmelidir.
- Adayların stajının belli bir döneminin, yurt dışında bulunan yargı sistemleri üzerinde çalışma ve yabancı dil eğitimi alabilmeleri için yurt dışında geçirilmesi sağlanmalıdır. Yurtdışı staj, idare açısından da zorunlu bir evre ve tecrübe olarak görülmelidir.
- Bilimsel ve idari özerklik esasına göre kurulacak olan Adalet Akademisinin yönetiminde, doğrudan söz ve oy sahibi olmak üzere, adaylar arasından seçilecek iki adayın görev yapması sağlanmalıdır.
- Adalet Akademisinin yönetiminde, mesleğe yeni başlayan ve adaylık döneminin sorunlarını yakından tanıyan, meslekte 5 yılını doldurmamış bir yargı mensubunun bulunması da sağlanmalıdır.
- Adliyelerde yapılan stajın gözetimi, denetimi ve verimli yürütülmesi için staj mahkemesi uygulaması etkin ve verimli hale getirilmelidir.
2. Atama ve Yetkilendirme
A. Atama
Coğrafi teminatın, ülke koşulları ve yürütülen adalet hizmetinin gerekleri bağlamında en üst düzeyde sağlanmasına yönelik olarak;
- Çalışma bölgeleri, şehirlerin yapısına, imkânlarına göre gerçekçi şekilde belirlenmelidir. Birbiri ile çok farklı özelliklere sahip şehirlerin aynı bölge içinde değerlendirilmesi anlayışı terk edilmelidir. Bölge sayısı, şehirlerin farklılığını temsil edecek şekilde arttırılmalıdır. Bölgeler yeniden belirlenirken her bölgenin A ve B şeklinde ayrımı yapılmalıdır. Örneğin, Ege bölgesinde bir 3. Bölge 3/A olarak tanımlanırken, Kars’ta bir 3. Bölge ise 3/B olarak tanımlanmalıdır. Bölgelerin belirlenmesi için Adalet Komisyonlarının teklifleri alındıktan sonra taslak ilan edilerek tüm meslektaşlar tarafından geniş katılımlı anket çalışması ile son şekli verilmelidir.
- Belirlenen bölgelerdeki asgari hizmet süreleri ortaya konulmalı, yargı mensubunun isteği dışında bu süreden önce tayin edilmesi engellenmelidir.
- Birinci bölgeye atanma için asgari çalışma süresi belirlenmelidir.
- Bölgeler arasındaki rotasyon sistemi öngörülebilir olmalıdır.
- Birinci sınıf olmuş ve birinci bölgeye atanmış yargı mensubunun, isteği dışında tayin edilmesi engellenmelidir.
- Atama dönemlerinin öngörülebilir olması, gerek yargı mensupları ve aileleri gerekse yargı mercilerinden karar bekleyen kişiler için bir ihtiyaçtır. Bu nedenle, Haziran ayında çıkarılacak ana kararname dışında, Ocak ve Ekim aylarında çıkarılacak ara kararname dışında kararname çıkarılmamalıdır. Ara kararnamelerde haklı mazeretleri olanlar dışında hiçbir yargı mensubu yer değiştirmeye tabi tutulmamalıdır.
- Yargı mensubu sayısındaki yetersizlik ve mahkemelerdeki yoğun işyükü, yargı teminatı, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla bağdaşmayan uygulamalar vb nedenlerle yargı mensuplarının idari birimlerde (Adalet Bakanlığı, özerk kurullar, kamu kuruluşları gibi) çalıştırılması uygulamasına son verilmelidir. Bu birimlerde çalıştırılacak hukukçuların yargı mensupları arasından değil, hukuk eğitimi görmüş diğer kişiler arasından seçilmesi benimsenmelidir. Adalet Bakanlığı, Adalet Akademisi gibi doğrudan adalet hizmetleri ile ilgili birimlerde, yargı mensupları az sayıda ve ancak üst düzey yetkili konumunda (en az daire başkanlığı düzeyinde) çalıştırılmalıdır. Bu gibi yerlerde hukuk eğitimi almış kişilerin yapabileceği idari işlerin yargı mensupları eli ile yapılması uygulamasına son verilmelidir.
- Yargı mensubunun eşi, re’sen atamaya tabi ise ve bu atamaya dava açma imkanı bulunmuyorsa, eşlerin mesleklerine bakılmaksızın otomatik tayinini sağlayan sistem oluşturulmalı ve bunun koordinasyonundan HSYK’nın sorumlu olması sağlanmalıdır.
- Yargıç ve savcıların kendileri ve ailesinin sağlık sorunları atamalarda dikkate alınmalıdır.
B. Yetkilendirme
a) Hâkimler Bakımından
- Müstemir yetkilerin belirlenmesi konusunda HSYK´nın takdir hakkının sınırlandırılması bakımından; ilk görev yeri olarak yapılan atamalar hariç olmak üzere, ikinci bölgeden itibaren yapılacak atamalarda hâkimler, “hukuk hâkimi” ve “ceza hâkimi” olarak atanmalı, bu atamaları isteklerine, geçmiş deneyimlerine, aldıkları eğitimlere göre oluşturulacak ilkelere uygun şekilde yapılmalıdır.
- Ataması yapılan hâkimlerin yetkilerinin belirlenmesinde esas alınacak temel ilkeler yargı mensuplarının katılacağı çalışmalar ile belirlenmelidir.
- Bu çalışmalarda; hâkimin isteği, geçmiş deneyimi, aldığı hizmet içi eğitimlerin konusu ve niteliği gibi kriterler temel alınmalıdır.
- Uzmanlık mahkemelerinde (çocuk mahkemeleri, kadastro mahkemeleri, iş mahkemeleri gibi) çalışacak hâkimler atanmadan önce talepleri alınmalı, atanmalarından sonra meslek içi eğitim yoluyla gelişimine olanak sağlanmalı, bu şekilde göreve başlayan hâkimlerin söz konusu mahkemelerde çalışmaları için asgari hizmet süreleri belirlenmeli, belirlenen süre dolmadan hâkimin yetkisi değiştirilmemelidir. Süresi dolduğunda da yetkisinin değiştirilmesi durumunda hâkimin görüşü alınmalıdır.
b)Cumhuriyet Savcıları Bakımından
- Cumhuriyet Başsavcısının, istediği Cumhuriyet savcısını istediği birimde yetkilendirebilmesi uygulamasına son verilmelidir. Cumhuriyet savcılarının iş bölümü, iş bölümündeki yerlerinin değiştirilmesi konularında ilke kararları oluşturulmalı, yapılacak yetkilendirmeler bu ilkelere uygun olmalıdır.
- Bu ilke kararları, Cumhuriyet savcılarının katılacağı çalışmalar ile ortaya konulmalıdır. Çalışmalarda, Cumhuriyet savcısının mesleki bağımsızlığı esas alınmalıdır.
- Cumhuriyet başsavcılığı tarafından yapılacak yetkilendirmeler, kararname dönemi sonrasında ve yılda bir kez yapılmalıdır.
- Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianame, davaname, talepname, kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararların Cumhuriyet Başsavcısı veya görevlendirdiği vekili aracılığıyla “görüldü”ye tabi tutulması uygulamasına son verilmelidir.
- Cumhuriyet Savcısının yürütmekte olduğu soruşturmalarda soruşturmanın tarafları dışında hiç bir kişi ve birime haber vermek zorunluluğu bulunmamalıdır.
3. Terfi Sistemi
Ağır işyükü altında, uzaklaşılan insanca yaşam için;
- Yargı mensubunun bakacağı azami iş miktarları, iş yüküne, çalışılan bölgenin özelliklerine, istatistiki verilere göre ve gerçekçi şekilde belirlenmelidir. Belirlenen sayının %25’den fazla aşılması durumunda yeni mahkeme kurulması veya başka Cumhuriyet savcısı atanması sağlanmalıdır.
- Devredilen iş üzerinden değil çıkartılan iş üzerinden geçmişle mukayese edilerek performansın değerlendirilmesi kültürü yerleştirilmelidir.
4. Denetim Sistemi
- Yargı bağımsızlığını zedeleyen, bir şekilde yargıç ve savcıların Kurul’un baskısı altında idarenin yargıya yön vermesine yol açan, bir vesayet tesis eden rutin teftiş sistemi tamamen kaldırılmalıdır. Sadece şikâyete bağlı istisnai bir soruşturma yolu işleyişi benimsenmelidir. Mesleğe büyük bir heyecan ve tutkuyla başlayan meslektaşlarımızın, bağımsızlığına darbe vuran uygulamalardan dolayı üzerinde hissettikleri bu baskı nedeniyle motivasyon kaybına yol açan ve mesleğine karşı soğutarak sundukları hizmetin kalitesini etkileyen bu sistemin varlığının, kaldırılmasından ortaya çıkacak olan zarardan daha fazla olduğu düşünülmektedir.
- Gerek teftiş sisteminin işleyişindeki bozukluk gerekse disiplin hükümlerindeki muğlaklık ve esneklik nedeniyle, kaldırılan teftiş sisteminin sicille ilişkili tüm değerlendirmeleri ve bugüne kadar verilen hâl kâğıtları geçersiz sayılmalıdır.
5. Disiplin İşlemleri
- Yargı bağımsızlığına tehdit ifade eden disiplin hükümlerindeki belirsizlik giderilmeli, keyfi değerlendirmeler ile nitelendirmelere kapı aralayan ifadeler ayıklanmalıdır.
- Yargı mensubu hakkında isimsiz veya takma isimlerle yapılan şikâyetler işleme konulmamalıdır.
- Şikâyet işleme konulduğunda veya resen inceleme başlatıldığında, bu durum doğrudan ve derhal yargı mensubuna bildirilmeli, disiplin soruşturmasının her aşamasında ilgilinin dosyaya erişimi sağlanmalıdır.
- Teftiş sisteminin kaldırılması önerildiğinden şikâyetle ilgili soruşturmayı yapacak olan muhakkikin, soruşturulan yargı mensubundan kıdemli olması gözetilmelidir.
- Yargı mensubunun hakkında yapılan soruşturmanın her aşamasında etkin savunma hakkını kullanması, delil ibraz etmesi, delillerinin toplanmasını isteme hakkı güvenceye bağlanmalıdır.
- Disiplin işlemleri sonucunda verilen her türlü karar yargı denetimine açılmalıdır.
- Disiplin soruşturması devam ederken, yargı mensubunun yetkisinin değiştirilmesi, atanması veya açığa alınması gibi işlemler yapılmamalıdır.
- Yapılacak disiplin soruşturmasının, başlangıcı ile nihai kararın verilmesi arasındaki süre 6 ay ile sınırlandırılmalı, bu süre, soruşturmanın genişliği, delillere erişimdeki güçlük gibi nedenlerle en çok 3 ay uzatılmalı, bu süre içinde bir karar verilmediği takdirde yargı mensubu hakkındaki soruşturma ayrıca bir karar verilmesine gerek olmadan zaman aşımı nedeniyle işlemden kaldırılmalıdır.
6. Unvanlı Görevlere ve Yüksek Yargıya Atanma ve Seçilme
A. Unvanlı Görevlere Atanma
Geçmiş dönemde hangi objektif ilkelere dayalı olduğu anlaşılamayan terfi ve nitelikli görevlere atamaların meslektaşlarda oluşturduğu moral bozukluğu ve yılgınlığın, nitelikli olmanın yararsızlığı boşluğunda güce yakınlık tercihi ile baş gösteren bozulma eğiliminin süratle sonlandırılması için;
- Mahkeme Başkanlığı ve Cumhuriyet Başsavcılığı gibi unvanlı görevlere atanacak yargı mensubunun niteliklerine ilişkin açık kriterler önceden belirlenmeli ve ilan edilmelidir.
- Meslek yaşamlarının tüm evrelerinde uygulanmak üzere tamamen objektif ve öngörülebilir bir puan sistemi getirilmelidir. Noterlik kurumunda ve öğretmen atamalarında da benzerlerinin uygulandığı üzere hâkim ve savcıların önceden tespit edilecek kriterlere uygun hesaplanacak puanlarına göre bir üst bölgeye geçip geçemeyecekleri, unvanlı bir göreve talip olup olmayacakları, aynı göreve birden fazla isteklinin çıkması halinde ise puanı en yüksek olanın tercih edileceği şeffaf ve denetime açık bir sistemle bu yönde yapılacak haksız uygulama ve taraflı tasarrufların önüne geçilebilecektir.
- Bu amaçla puan sisteminin kriterlerinin belirlenmesi için ivedi olarak başlangıç ve sonuç olmak üzere yalnızca iki çalışma düzenlenip, bu çalışmalara tüm meslektaşların UYAP ağı üzerinden katılımları sağlanarak uygulama başlatılmalıdır.
- Objektif kurallar belirlendikten sonra her meslektaşın bu esaslara göre puanları hesaplanıp ilan edilmeli ve itiraz imkânı da getirilerek son şekli verilmelidir.
- Adalet Komisyonu Başkanlığı ve komisyon üyeliği görevlerine, o yerdeki hâkimler arasından, adalet komisyonunun yargı çevresi içindeki tüm hâkimlerin katılacağı seçim ile belirlenecek hâkim getirilmelidir. Komisyon başkanı o yargı çevresindeki en kıdemli ve puanı yüksek dört hakim arasından seçilir. Başkan dışındaki diğer komisyon üyelikleri için kıdem esasına bakılmaksızın yargı çevresindeki her hâkim aday olabilir.
- Seçilen hâkimin görev süresi 3 yıl olarak belirlenmelidir.
- İl merkezi ve Cumhuriyet savcısı sayısı 30’u geçmeyen yerler haricindeki yerlerde Cumhuriyet başsavcı vekilliği uygulamasına son verilmelidir.
- İş yoğunluğu ve büyüklük bakımından belirlenecek yerler haricindeki yerlerde vekil sayısı en çok iki olmalıdır. Büyük merkezler için belirlenecek vekil sayısı altıyı geçmemelidir.
- Başsavcı vekilleri, o yerde görevli Cumhuriyet savcılarının kendi aralarında yapacağı seçimle belirlenmelidir. Seçimde, o yerde görevli Cumhuriyet savcılarından en kıdemli olanlarının seçilecek kişinin iki katı sayıda Cumhuriyet savcısı (engel hali bulunmamak koşuluyla) kendiliğinden aday sayılmalıdır.
- Belirlenen Cumhuriyet başsavcı vekilleri üç yıllık süre için seçilmeli, süresi dolmayan vekil, kınama ve uyarı cezasından daha ağır bir disiplin cezası almadıkça veya kendi isteği olmadıkça başka yere atanamamalıdır.
B. Yüksek Yargı Üyeliğine Seçilme
- Yüksek yargı organları içtihat mahkemesi olarak çalışmalı, üye sayısı yüksek mahkeme sıfatına uygun bir şekilde azaltılmalı ve üyelik süresi 9 yılla sınırlandırılmalıdır.
- Yüksek yargı organlarına seçime ilişkin açık ve uygulanabilir kriterlerin belirlenmesi için yargı mensuplarının katılacağı çalışmalar yapılmalıdır.
Bu çalışmalarda aşağıdaki hususlar esas alınmalıdır:
- Yüksek yargı organlarına alınacak üye sayısı ilan edilmelidir.
- Kanunda belirlenen koşullara sahip kişilerin bu görev için başvuruda bulunması hususunda süre tanınmalıdır.
- Başvuru süresi sonunda, başvuruda bulunan adaylar ve bunların açık sicilleri ilan edilmelidir.
- Başvuruda bulunan adayların her biri puanlamaya tabi tutulmalıdır. Puanlamada; meslek kıdemi, önceki terfileri, yayınlanmış eserleri, aldığı eğitimler gibi kriterlerin hangisinin ne kadar etkisi olacağı yapılacak çalışmalar ile belirlenmelidir.
- Yargı mensupları belirlenen puana göre sıralanmalı, bu sıra ilan edilmeli ve alınacak üye sayısının iki katı yargı mensubu aday adayı olarak belirlenmelidir.
- Belirlenen adaylar HSYK tarafından incelenmeli, sicil bilgileri değerlendirilmeli, kendileri ile yüz yüze görüşmeler yapılmalıdır. Görüşmelerden sonuca ulaşılamaması halinde adaylar arasında çekilecek kura ile yüksek yargı üyeleri belirlenmelidir.
- Yapılan çalışmalar sonucunda seçilen ve seçilemeyen adaylar gerekçeleri ile birlikte ilan edilmelidir.
- Verilen kararlar yargı denetimine tabi olmalıdır.
7. Çalışma Koşulları
A. Maaş ve Özlük Hakları
a) Ücrette Adaletin Sağlanması
- Maaş sisteminin erkler ayrımına ve yargı bağımsızlığına uygun olması adına anayasal çerçeve kazandırılması nihai hedefimizdir.
- Yargı mensuplarının maaşları, başka imkanlarla donatılmış olan yürütme makamları (Başbakanlık müsteşarı gibi) yerine, yasama organı üyelerine verilen ücretlere endekslenmelidir.
- Yargı mensuplarının özlük hakları sadece maaş üzerinden düşünülmemeli, çalışma döneminde ve emeklilik dönemindeki tüm sosyal haklar (kira desteği, nöbet ücreti vb.) birlikte ele alınmalıdır.
b)Yıpranma Payı
- Adliyelerin fiziksel koşulları, yargılama faaliyetinin uyuşmazlık ağırlıklı özelliği, sürekli tartışma ve sorun çözmeye yönelik üretim, ağır iş yükü ve sağlık sorunları gibi birçok konu yargı çalışanlarının maddi ve manevi yaşamını etkilemekte, bu olumsuzluklar da hâkim ve savcı güvencesini ve yargı bağımsızlığını zedelemektedir.[1]
- Mevcut çalışma koşullarında artık en doğal hak niteliği taşıyan yıpranma payı (fiili hizmet süresi zammı) süratle yasal düzenleme ile hayata geçirilmeli, 5510 sayılı Yasa’nın 40. maddesinde yapılan değişiklikle maddede sayılan meslek grupları arasına yoğun işyükü ve zorlu çalışma koşulları altında çalışan yargıç ve savcıların da alınması sağlanmalıdır.
c) Lojman
- Lojman dağıtım sisteminin şeffaf ve objektif bir sisteme bağlanması, herkesçe denetlenebilir olması sağlanmalıdır. Bu kapsamda; lojman başvuru ve puanlama ve tahsis internet ortamında yayınlanmalı, lojmanların hukuki statüsü, özellikle ATGV’ye ait olanların durumu netleştirilmelidir.
d) Askerlik
- Yargı mensuplarının yaptığı işin niteliği, yargı mensubu sayısındaki azlık gibi etkenler dikkate alınarak, yargı mensubunun uzun süreli askere alınmasının ortaya çıkardığı sorunlar gündeme getirilmeli, yargı mensubunun temel askerlik eğitimini aldıktan sonraki dönemde mesleğine dönmesi, mesleğinde geçirdiği sürenin askerlikte geçmiş kabul edilmesi benimsenmelidir.
e) Güvenlik
- Yürütmenin yargıya olan bakışı ile birlikte son yıllarda önemli bir soruna dönüşen güvenlik konusu yargı mensuplarının nitelikli şekilde korunmasını acil bir ihtiyaca dönüştürmüştür. Bu korumanın idari takdir ile değil yasal bir sistemle yürütülme esası getirilmelidir. Yargı mensuplarına “ucuz silah temin ederek” kendi kendilerini korumaları beklentisi ve mantığı kabul edilemez.
B. İş Yükü
Mahkemelerin ve Cumhuriyet Savcılarının Bakması gereken Azami İş Sayılarının Belirlenmesi
- Her bir birim için; meslektaşların, akademisyenlerin, sivil toplum örgütlerinin, baroların katılımlarıyla yapılacak çalışmalar sonucunda ortaya konulacak veri ve bilgilere dayalı olarak iş yükü standartları belirlenmelidir.
- Belirlenen azami iş yükünün %25’den fazla aşılması halinde yeni birim kurulmalıdır. Yeni birim kuruluncaya kadar tevzi durdurulmalıdır.
C. Çalışma Ortamı
- Her yargı mensubunun, konumuna, iş durumuna uygun bir çalışma odasına sahip olması sağlanmalı, birden fazla yargı mensubunun aynı odayı paylaşarak çalışması uygulamasına son verilmelidir.
- Yargı mensuplarının, çalışma arkadaşı ve ekibi durumundaki yargı çalışanlarının; sağlıklı, iş yüküne uygun ve saygınlığına yaraşır çalışma odalarına sahip olması sağlanmalı, çalışma ortamları yargı mensubu ile çalışma ekibi arasında fiziki yakınlık esasına göre benimsenmelidir.
- Mahkemede görevli yargı çalışanları ile Cumhuriyet savcısı ile doğrudan çalışan yargı çalışanının görevi, ilgili hâkim veya Cumhuriyet savcısının olumlu görüşü alınmadıkça değiştirilememelidir.
- 657 sayılı Yasa’ya göre belirlenmiş bulunan mesai kavramı da bu çerçevede tartışmaya açılmalı, yargı mensuplarının durumuna ve çalışma şartlarına uygun mesai ve fazla mesai kavramları geliştirilmelidir.
D) Meslektaşlar Arasındaki Dayanışmanın Geliştirilmesi
a) Yardım Vakfı Kurulması
- Ölüm, hastalık, sakatlık gibi nedenlerle zor durumda kalan yargı mensuplarının desteklenmesi için zaman zaman yardım kampanyaları düzenlenmektedir. Bu kampanyalara bazen yeterli ilgi gösterilmemekte, çoğu zaman da yardıma muhtaç durumda olan yargı mensubunun veya ailesinin rencide olması gibi durumlar ortaya çıkmaktadır. Her olay olduğunda, olaya ve kişiye göre kampanya yapılması yerine, mesleki inisiyatifle tüm yargı teşkilatını kapsayacak bir yardım vakfı veya buna benzer bir tüzel kişilik oluşturulmalı, yargı mensuplarının zor zamanlarında dayanışma gösterilmelidir.
b) Mesleki Örgütlenme
- Yargıda mesleki örgütlenme anayasal güvence altına alınmalıdır. Örgütlenme önündeki fiili engeller kaldırılmalıdır.
- Yargının genel işleyişine ilişkin tasarruflar ve düzenleyici işlemler yargı örgütleriyle istişare edilerek uygulamaya geçirilmelidir.
c) ATGV
- Finans gücü ile yargının lokomotifi olan ATGV yönetiminin yürütme hiyerarşisi içerisinde olmayan yargı mensuplarının ağırlıkta olduğu bir yapıya kavuşturulması sağlanmalı, bu kapsamda girişimlerde bulunulmalıdır.
E. UYAP
- UYAP sisteminin işletilmesinde yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkeleri güvence altına alınmalı, HSYK bünyesinde yeni bir birim oluşturularak Adalet Bakanlığının yönetiminden ve etkisinden çıkarılmalıdır.
F. Etik İlkelerin Belirlenmesi
- Etik davranış ilke ve kodları geniş katılımcı bir anlayış çerçevesinde ve yaş itibariyle tüm kuşakların mutlaka temsil edildiği meslektaşların öncülüğünde belirlenmelidir. Belirleme yapılırken herhangi bir idari merciin, etik davranış ilke ve kodları tanımlama tekeli oluşturmasına izin verilmemelidir. HSYK bu konuda yalnızca koordinasyon görevini yerine getirmelidir.
- Etik değerler ile etik davranış ilke ve kodlarının belirlenmesi yeni disiplin kuralları ihdas edilmesi sonucunu doğurmamalıdır.
- Etik Kurulu; HSYK, Türkiye Barolar Birliği, Adalet Akademisi, üniversiteler ve yargı örgütleri tarafından, hâkim ve savcıların çoğunlukta olduğu, yürütme baskısından arındırılmış bir kompozisyonla oluşturulmalıdır.
IV-SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Yargıç ve Cumhuriyet savcılarının, yargı teşkilatının asli unsuru oldukları gerçeğinden hareketle,
Tüm karar ve işlemlerde yargı mensuplarının görüşleri alınmalıdır.
Verilen tüm kararlar şeffaf ve açık olmalıdır. Kararların gerekçesi, “hizmetin gereği” gibi muğlak ve sözde gerekçeler değil, açık ve denetlenebilir gerekçeler olmalıdır.
Verilen tüm kararlar ilan edilmeli ve yargı denetimine tabi olmalıdır.
Bu ilkelerin hayata geçirilmesi farklı çalışma biçimlerini gerektirmektedir. Üstelik ortaya konulan amaçların tümü HSYK’nın yetki alanı içinde de değildir.
Bu nedenle;
1. HSYK’nın yetki alanında olan iş ve işlemlerin HSYK kararına dönüşmesi için HSYK Genel Kurulu nezdinde,
2. Kanun koyucu tarafından yapılması gereken hususlarda yasama organı nezdinde,
3. İdare tarafından yapılacak işlemler için ise İdare nezdinde,
Gerekli girişim ve çalışmalar yapılmalıdır.
Bu çalışmalarda, başta yargı mensupları olmak üzere tüm kamuoyunun desteği talep edilmeli, bu desteği sağlayacak çalışma ve girişimlerde bulunulmalıdır.
Unutulmaması gereklidir ki, yargı mensupları olarak, birlikte ve etkin bir çalışma yaptığımız ölçüde, arzulanan sonuçlar elde edebilecektir.
Bugün meslektaşlarımızın herşeyden öncelikli ihtiyaç duyduğu şey, adına karar verdikleri milletine, herşeye rağmen cesur yargıç ve savcıların mevcut olduğunu göstermek ve kararlı bir sesle birlikte hareket ederek bu gece karanlığı içindeki sis bulutundan el ele vererek kurtulabileceğimiz mesajını vermektir.
Bu nedenle ilk söylediğimizi son söz olarak tekrar söyleyelim;
HSYK hepimizindir.
Şeffaf, liyakati esas alan ve objektif, hesap veren ve öngörülebilen HSYK’yı birlikte oluşturup, birlikte yönetelim.
Hukukun üstünlüğünün inşasında, destekleyeceğimiz adaylara ve seçilen tüm temsilcilerimize, öngördüğümüz hedeflerin gerçekleşmesi için her türlü katkıyı sağlayacağımızı taahhüt ediyoruz.
YARSAV ve Yargıçlar Sendikası olarak, yukarıda yer verilen ilke ve prensiplere bağlılığımızı taahhüt ederek, aday olan ve seçim sonunda HSYK üyesi olan meslektaşlarımızın belirlenen taahhütlere bağlılığının takipçisi olacağız. 07.07.2014
YARSAV YÖNETİM KURULU YARGIÇLAR SENDİKASI YÖNETİM KURULU
[1] Yargıdaki çalışma koşullarının yarattığı sorunlara ilişkin olarak ayrıntılı bilgi için Bkz. “Yargıda Çalışma Koşulları Anket Raporu”, YARSAV Yayını, Ankara, Ekim 2010. Bu çalışmada, YARSAV ve Türk Tabipler Birliği tarafından yapılan çalışmalar sonucunda elde edilen veriler değerlendirilmiş, çözüm önerileri sunulmuştur.