15.01.2015 Tarihli Adli ve İdari Yargı Kararnameleri Hakkında Açıklama

15.01.2015 tarihinde HSYK tarafından toplam 888 meslektaşımızı kapsayan adli ve idari yargı kararnameleri yayınlanmıştır. Bu kararnameler, 18.12.2014 tarihli Yargıtay tetkik hakimleri ve Yargıtay Cumhuriyet savcılarına yönelik kararnameyle birlikte değerlendirildiğinde;

Meslektaşlar açısından her an her şey olabilir güvencesizliğinin devam ettiğini,

HSYK üye seçimlerinde rakip olarak ortaya çıkanların, sandığın rövanşı olarak kararname ile etkisiz kılınma geleneğinin sürdüğünü,

2010 yılında başlayarak devam eden süreçte yaşandığı üzere, Anayasal yetkilerin intikam ve gözdağı aracı olarak kullanılma saplantısının gelenek halini aldığını,

Atama döneminin meslektaşların eş ve çocuklarının özel durumları (iş, eğitim, sağlık, vs.) ile uyumsuzluğunun yol açacağı mağduriyete dair kaygıların, kararnamelerin hazırlanışı sırasında dikkate değer bulunmaması duyarsızlığının genel geçer bir ilke halini aldığını,

Hakim ve Cumhuriyet savcılarının HSYK seçim sürecindeki tercihlerine göre, atama kararnamelerinin bir cezalandırma ve taltif yöntemi gibi kullanıldığını,

Mesleki motivasyonun en önemli unsuru olan terfi ve tayine ilişkin olarak objektif kriterler uygulanması gerekliliğinin göz ardı edilme hoyratlığının devam ettiğini,

tüm yargı kamuoyuna bir kez daha göstermiş ve kış ortasında, Anayasal güvence altında olan aile bütünlüğü ve eğitim hakkına saldırı niteliğinde, akla karanın birbirine karıştığı, asıl referansın hukuk olduğu ve mücadelenin hukuk içerisinde yürütülmesi gerektiğinin unutulduğunu etiketleyen kararnameler olarak, 2011 yılı Ocak ayından itibaren aynı mantalite ve amaçla çıkartılan kıyım kararnameleri arasında hak ettikleri yeri almışlardır.

Kararnamelerde dikkat çeken ve kamuoyu vicdanını derinden yaralayan en önemli hususlardan biri de; siyasi iktidarın hoşuna gitmeyeceğini bile bile, her zaman hukukun yanında olduklarını ve olacaklarını kararlarıyla ortaya koymaktan çekinmeyen yargıç ve savcıların görev yerlerinin değiştirilerek pasifize edildiği gerçeğidir.

Sarayın kaçak olduğunu tespit eden yargıçların işi bitirildikten sonra, şu anda siyasi iktidarın en çok mağduriyet ve siyasi rant devşirdiği illegal dinlemelerin, MİT görevlileri tarafından da bağımsız gazetecilere yapılmasının ardından, MİT´in illegal dinleme yapan görevlileri hakkında soruşturma izni vermeyen Başbakan işlemini iptal eden ve illegal dinlemelerin soruşturulmasının önünü açan, Yargıçlar Sendikası´nın kapatılmasına dur diyen, yandaş olmamakta ısrar eden bağımsız medyaya siyasi iktidarın hoşuna gitmeyen yayınları nedeniyle basın özgürlüğü, ifade hürriyeti, haber alma ve verme özgürlüğünü ayaklar altına alarak RTÜK tarafından yağdırılan ve özgür medyayı felç etme potansiyeli taşıyan cezaları kaldıran ve benzer nitelikte kararlara imza atan yargıçlarla ilgili HSYK tasarruflarının, bugün olmasa bile yakın bir gelecekte altına imza atanlar tarafından bile savunulmayacağına olan inancımız tamdır.

Anayasal bir kurum olarak HSYK´nın tasarruflarında, tayin, terfi ve yetkilendirmelerinde kendisine yakın olanlar kategorisi oluşturarak, onları ödüllendirmesi, diğerlerini de ötekileştirerek cezalandırması düşünülemez. Böyle bir durumda asıl hakaretin cezalandırılanlara değil, yargı iktidarına yakın olduğu zannıyla haksız olarak yandaşlık yaftası vurularak “ödüllendirilenlere” yapıldığı akıldan çıkartılmamalıdır.

HSYK´nın mevcut hareket tarzı, tüm yargıç ve Cumhuriyet savcılarını, “acaba yarın da benim tayinim çıkar mı?” endişesi altında meslek icrasına zorlamakta, unvanlı görevlere atamalarda kıdem, liyakat ve deneyimin değil sadakatin gözetildiği, özveri ve başarı ile çalışan insanların bir kez daha küstürüldüğü bir atmosfer yaratmaktadır.

HSYK;

Anayasal konumuna uygun olarak, keyfiliği akla getirmeyecek ciddiyet içinde, siyasi iktidara hizmet sunan bir görünümle “güçlüler hukuku” yaratma eğiliminde olmadan,

Meslektaşlarımızı hukukun gerekleri ile havuç-sopa ikilemi arasında ne yapacağını bilemez halde bırakmadan, kendi yarattığı her fırsatı yargıyı yıpratmak için kullanan siyasi iktidar, HSYK eliyle kendi yargısını oluşturuyor, dikensiz gül bahçesi inşasını tamamlıyor imajı vermeden,

Yargı örgütü yöneticilerini tayin terfi silahıyla etkisizleştirme çabası içinde olmadan, tasarruflarını gerçekleştirmek zorundadır.

Çünkü siyasi iktidar tarafından yaratılan devlet krizinin ortaya çıkardığı zihni kirlilik ile yaşananlar, şu anda doğru değerlendirilemese bile, bu süreçte atılan adımlar ile yargı mensuplarının topluma karşı sorumluluğunun gerekleri arasındaki uyumun tarih önünde yargılanacağı, dünyada yaşanılan benzer örnekleri ile bir realitedir.

YARSAV ve Yargıçlar Sendikası, misyonları itibariyle, her hukuksuzluğu ve haksızlığı kimden gelirse gelsin ve kime yapılırsa yapılsın ortaya dökmeye, namuslu ve vicdanlı yurttaşlarımızın ve onurlu yargıç ve Cumhuriyet savcılarımızın sağduyusunu temsil etmeye devam edeceklerdir. Bu süreçte yaptığımız incelemeler sonucunda hazırlayacağımız detaylı raporların uluslararası kuruluşlarla paylaşıldığı ve paylaşılmaya devam edileceği de bilinmelidir.

Bu bağlamda; kendisine teslim edilen onurlu görev bayrağını eğmeden ve indirmeden, hiçbir leke ve şaibeye bulaştırmadan, olağanüstü bir özveri, başarı ve yetkinlik ile taşıyan tüm meslektaşlarımıza şükranlarımızı sunar, yeni görevlerinde başarılar dileriz.

YARSAV & YARGIÇLAR SENDİKASI