Yargıç Ve Savcılar İle Yargı Kurumlarının Hukuka Aykırı Biçimde Dinlenmeleri Konusunda, 25.11.2009

Türk yargıç ve savcılarının ilk ve tek sivil meslek örgütü YARSAV’ın yaptığı özverili çalışmalar sonucu, Anayasal yargı  erkini kullanan yargıç ve savcıların hukuka aykırı biçimde Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu soruşturmacı müfettişlerince bazı mahkemelerden alınan kararlarla dinlenildikleri kamuoyunun gündemine taşınmıştır

Bugün gelinen süreçte, terör örgütü ve örgütsel suç soruşturmalarını yürüten Başsavcılar, Ağır Ceza Mahkemesi başkanları, Yargıtay Cumhuriyet savcıları, adli ve idari yargıda görevli birçok yargıç ve savcı, hukuk devleti ilkesinin geçerli olmadığı totaliter rejimlerde rastlanabileceği biçimde, dinleme ve teknik araçlarla izleme işlemine tabi tutulmuşlardır. Bu durum, TC Anayasasının 2. maddesinde yeralan hukuk devleti ilkesine açık saldırı niteliğindedir. Yürütmenin yargı erkini bağlı hale getirme çabasıdır.

Yetkili yetkisiz herkesin dinlendiğini belirttiği, hiçbir çağdaş demokratik  ülkede örneğine rastlanmayan bu  kaotik ortamda YARSAV yargıç ve savcıların hukuka aykırı biçimde dinlenmesi yolunu açan ilgililer hakkında hukuk çerçevesinde gereğini yapmaktaki kararlılığını ortaya koymuştur. YARSAV’ın Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Yönetmeliğinin bu konuya ilişkin 97 ve 98. maddelerinin iptali yolundaki isteminin haklılığı bu süreçte bir kez daha ortaya çıkmıştır. Ayrıca bu bağlamda birinci sınıf olmayan müfettiş ve başmüfettişler ile Telekomünikasyon İletişim Başkanı, diğer ilgililer ve yargıcın memurlaştırılması sürecinin parçası olarak kendi telefon numarasının  yeraldığı dinleme istemlerini dahi kabul eden ve bu yolda karar veren yargıçlar hakkında  Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na  suç duyurusunda bulunulmuş,  adalet müfettişliği yoluyla talep edilen dinleme, izleme ve kayda almaya yönelik kararların, Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından (TİB) getirtilerek, yöntem ve hukuka aykırılık taşıyan işlemlerde   sorumlulukları bulunan  kişiler hakkında soruşturma yapılması istenmiştir. Bu soruşturmalar kamuoyunun bilgisindedir. Soruşturmaların  evrensel hukuk ilkeleri doğrultusunda tamamlanması ve Türkiye’nin karakutusu TİB’in  tüm engelleme girişimlerine karşın açılması, sadece YARSAV’ın değil hukukun, bireylerin temel hak ve özgürlükleri ile yargı bağımsızlığının  zaferi olacaktır. YARSAV  bu alandaki hukuka aykırılıkları kamuoyunun bilgisine sunma konusunda dün olduğu gibi bugün de üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmekte kararlıdır.

Bu gelişmelerin ardından her ne kadar Adalet Bakanlığı’nca  yapılan açıklamada, Adalet müfettişlerince yapılan soruşturmaların azaldığı belirtilmişse de, özellikle son 3 yılda yargıç ve savcıların sistematik bir şekilde dinlenildiği gerçeğinin ifade edilmediği, baskı yönteminin biçim değiştirdiği anlaşılmaktadır.

Adalet Bakanlığınca 56 yargıç ve savcı için  dinleme isteminde bulunulduğu, istemlerin mahkemelerce kabul edilerek dinleme kararı verildiği, inceleme sonucunda aralarında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının da bulunduğu 46 yargıç ve savcı hakkında  soruşturmaya geçilmesine yer olmadığının teklif edildiği belirtilmiştir.Böylece 56 yargıç ve savcının telefonlarını dinleyen Adalet Bakanlığınca, hiçbiri hakkında ilişkilendirildiği soruşturmaya yönelik tespit yapılamadığı ve dolayısıyla  ilgililerin büyük çoğunluğu hakkında herhangi bir kanıt bulunamadığından soruşturmaya dahi geçilemediği anlaşılmaktadır.Açıklamadan, dinleme kararının verilebilmesi için CYY’nın 135. maddesinde öngörülen ve önkoşul olan “kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde etme imkanının bulunmaması” hali dahi aranmadan yargıç ve savcılar hakkında ve hatta yüksek mahkeme santrali de dahil olmak üzere yönteme uygun görüntüsü verilerek hukuk dışı dinleme kararlarıyla yargıç ve savcıların temel hak ve özgürlüklerinin hiçe sayıldığı, bu yolla baskı altına alınmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Hukuka aykırı dinleme kararları hakkında  yasa yararına bozma girişiminde dahi bulunulmamış olması bu biçimdeki dinleme kararlarının Adalet Bakanlığınca onaylandığının ve hukuk dışı bu yola  devam edileceğine dair iradesinin de bir göstergesidir. Hukuka aykırı olarak elde edilen özel bazı görüşmelerin de bir suç olgusuna işaret ediyormuşcasına ve etik dışı bir yaklaşımla bir kısım basın yayın organlarında yer aldığı, hukuk dışı dinleme kararları meşru gösterilmeye ve kamuoyunun tepkisizleştirilerek, adeta hukuk dışılıklara alıştırılmaya çalışıldığı gözlenmektedir. Bu bağlamda, sayın Başbakanın  “biz de dinlendik” biçimindeki sanki yasa dışı dinlemeler demokrasilerde olağan kabul edilmeliymiş gibi yorumlanabilecek nitelikteki ve hukuka güven duygusunu zedeleyici açıklamaları hukuk devletine ağır zarar tehlikesi içermekte olup, sorumlu makamdakilerin  yakınma değil, çözüm üretme ve ilgililer hakkında gereğini yapma yükümlülükleri bulunduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Ülkenin Başbakanının dinlendiği konusundan haberdar olduğunu açıklayan kamu görevlilerinin de, suç sayılan bir eylemi adli mercilere bildirme yükümlülüğünün ihlali niteliğindeki eylemlerinin 5237 sayılı TCY’nın 279. maddesinde suç olarak tanımlandığını bilmeleri gerektiği de unutulmamalıdır. YARSAV olarak bu nitelikte açıklama yapan kamu görevlileri hakkında suç ihbarında bulunuyoruz.

Ayrıca YARSAV olarak soruyoruz : Dinleme ve izleme kararı verilen bu kurumlar yasa dışı silahlı terör örgütü karargahı mıdırlar ki, böylesine ağır bir tedbire başvurularak dinlenmelerine karar verilmiştir? Kuvvetli suç şüphesi altında bulunan kişilerin son derece önemli soruşturmaların yürütülmesinde görev yapmaları nasıl açıklanabilir?

Kamuoyunca bilinmeli ve özümsenmelidir ki, hukuka aykırı dinleme kararları bir magazin malzemesi değildir. AİHS ve Anayasanın güvence altına aldığı temel hak ve özgürlüklerin açık ihlalidir. Hukuka güven duygusu azaltılarak korku toplumu yaratmanın ve demokrasinin çoksesliliğinin yok edilmesinin, en kaba, en kestirme ve en vahşi metodudur.  Türk ulusu adına yargı yetkisini kullanan yargıçlara karşı fütursuzca bu ve benzeri girişimlerde bulunulması, tüm yurttaşların bu konuda ne denli güvencesiz ve tehdit altında olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Türk yargıç ve savcıları kendileri üzerinden toplumun  hukuksuzlaştırılmasına hukuk çerçevesinde izin vermeyeceklerdir. Türk yargıç ve savcılarının sivil sesi YARSAV  hukukun üstünlüğüne olan saygısı ve inancı ile yargıya yöneltilen saldırılara karşı hukuk içindeki mücadelesini sürdürmekte kararlıdır. Kamuoyuna saygı ile duyurulur. 25.11.2009