Yargıç adayları ile yargıçlar ve Cumhuriyet savcılarının fişlenmesi ile ilgili basın açıklaması,

15.1.2003 tarihinde çıkartılan 4790 sayılı Yasa’nın 4 ncü maddesiyle değiştirilen 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Yasası’nın Ek 1 nci maddesine göre “yargıç ve savcı adayları ile yargıçlık sınıfında olanlar hakkında, hiçbir biçimde arşiv araştırması yapılmaması” gerekmektedir. Bu kurala rağmen Adalet Bakanlığı yargıç aday adayları hakkında arşiv araştırması uygulamasında ısrar etmekte, Adalet Bakanlığının bu konudaki yasaya aykırı taleplerini de EGM karşılamaya devam etmektedir.

Adalet Bakanlığı en son 12.01.2009 tarihli duyurusunda yazılı sınavı kazanıp mülakata girecek adaylardan istenecek belgeler arasında saydığı “Arşiv araştırmasına esas olmak üzere ilgilinin fotoğrafını ve imzasını taşıyan 2 adet Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Formu,” ile yasaya ve hukuka aykırı bu durumu açıkça ikrar ve itiraf da etmiş durumdadır.

Yargıç adaylığı sınavlarının HSYK tarafından yapılması gerekirken, evrensel doğrular gözetilmeksizin Adalet Bakanlığı tarafından yapılmaya devam edilmesi bir yana; yargı kararlarına rağmen, “mülakatlara kamera konulmaması ve adaya göre soru sorulması uygulamasından dönerek, soruların kupadan kurayla çekilmesi” yolundaki başvurularımızı ısrarla uygulamaktan kaçınan Adalet Bakanlığının, yaptığı bu uygulamayla amaçladığının hukuk içinde kaldığını söylemek olanaklı değildir.

Yargıç adaylığı sınavlarına başvuranlardan istenecek bilgi ve belgeler, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Yasası’nın “adaylarda aranacak niteliklere” ilişkin 8 nci maddesinde gösterilmiştir. Bu açık yasal düzenlemeye ve de anılan Yasa’nın Ek 1 nci maddesinde yapılan değişikliğe rağmen, yargıç adaylığına başvuranlar hakkında hukuka aykırı biçimde yürütülen arşiv araştırması uygulamasından bir an önce dönülmelidir.
***
Yargıç adayları hakkında, yapıldığı arşiv araştırması uygulaması ile açıkça ortaya konulan fişleme; yargıç ve Cumhuriyet savcıları için de, iletişimlerinin tesbiti ve bu bağlamda telefonların dinlenmesi yoluyla bizzat Adalet Bakanlığı tarafından sürdürülmektedir.

Yargıç ve Cumhuriyet savcılarının, görevleri sırasında hiçbir biçimde iletişimlerinin tesbitinin ve bu bağlamda telefonlarının dinlenmesi olanaklı olmamasına rağmen, Teftiş Kurulu Başkanlığının baskıcı uygulamaları ile alınan mahkeme kararları ile, yargıç ve Cumhuriyet savcıları üzerindeki bu uygulama ve uygulamanın sonucu olarak fişleme olanca hızıyla sürdürülmektedir.

Adalet Bakanlığı, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı ile ilgili 16.8.2009 tarihinde yaptığı en son açıklama ile bu durumu yine ikrar ve itiraf etmiştir. Teftiş Kurulu Başkanlığının iletişimlerin tesbiti vb konularındaki taleplerinde, bu talepler paralelinde karar vermeyen yargıçlar hakkında da, Teftiş Kurulu Başkanlığı soruşturma açtırabildiği için, bu talepleri alan yargıçlar, aksi yönde karar verememektedirler. Yargıçlık güvencesi ortadan kaldırılmıştır.

Yargıç ve Cumhuriyet savcılarının, görevden doğan veya görev sırasında işlenen suçlarla ilgili kanıt toplama yöntemlerini de düzenleyen 2802 sayılı Yasa’nın 88 nci maddesinde, iletişimin tesbiti ve bu bağlamda telefon dinlenmesine yer verilmemiştir. 2005 yılında yürürlüğe giren CMY’nda, CMUY’nın aksine kanıt toplama yöntemleri arasında gösterilen iletişimin tesbiti, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, teknik araçla izleme, gizli görevli görevlendirilmesi gibi yöntemler, 2802 sayılı Yasa’ya aktarılmamış ve bu Yasa’nın 88 nci maddesine eklenmemiştir. Bu nedenle 2802 sayılı Yasa’nın 88 nci maddesinde sınırlı olarak sayılan kanıt toplama yöntemleri arasında sayılmayan anılan yöntemlere yargıçlar ve Cumhuriyet savcıları hakkında hiçbir biçimde başvurulamaz. Başvurulamaması da, yargıçlar ve Cumhuriyet savcılarının görevleri sırasında izlenememeleri gerektiğinin, dolayısıyla yargıçlık güvencesinin doğal bir sonucudur.

Teftiş Kurulu Başkanlığının yargıç ve Cumhuriyet savcıları hakkındaki soruşturmalarda yetkisi, sadece görevden doğan veya görev sırasında işlenen suçlarla sınırlı olduğundan, bu konularda da iletişimin tesbiti vb gibi yöntemlere başvurulması için talepte bulunma hak ve yetkisi olmadığından; Teftiş Kurulu Başkanlığının, yargıçlar üzerinde baskı oluşturarak sürdürdüğü bu uygulamadan bir an önce vazgeçmesi gerekmektedir. Bu konuda Adalet Bakanlığı görevlileri ile bu yolda karar veren yargıçlar hakkında suç duyurusunda bulunulmuş olup, soruşturma sürmektedir.

Ulusal basında yer alan haberlerle gündeme taşındığı gibi, hiç kimse fişlenerek; dünya görüşü, doğum yeri gibi nedenlerle ayrımcı işlemlere tabi tutulmamalıdır. Yargıç adayları hakkındaki bu uygulamadan da ivedilikle dönülmelidir. Yargıç ve Cumhuriyet savcıları hakkında ise yine fişleme sonucunu da doğuran, Adalet Bakanlığı tarafından hukuka aykırı olarak yürütülen iletişimin tesbiti, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, gizli görevli görevlendirilmesi, teknik araçla izleme gibi yöntemlerin kullanılmasından ivedilikle dönülmelidir.

Adalet Bakanlığı, bir hukuk devletinde işlemleriyle hukuku ihlal eden birinci kurum olmaktan çıkmalıdır. Bu tablo yargı bağımsızlığının ve hukuk devletinin ne durumda olduğunu göstermektedir. Hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu ve varlığı, yargı ve yargı bağımsızlığına bağlıdır. Fişlenen ve fişlenerek etkisizleştirilmeye çalışılan yargı, bu sürece elbette dur diyecektir. Hiç kimse güdümlü bir yargı yaratma projesi içinde olmamalıdır.

Saygılarımla.

Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU
YARSAV Başkanı