12 Eylül Referandumu sonucunda Anayasa değişiklikleri yürürlüğe girmiş, HSYK’nun yapısı tamamen değiştirilmiştir.
Kurul seçimlerine ilişkin adaylık başvuruları sona ermiş, seçim sürecine girilmiştir. Dünya Yargıçlar Birliği ve Avrupa Yargıçlar Birliğinin üyesi olan ve Avrupa’da özellikle meslek örgütlerinin bazı ülkelerde doğal kota ile yüksek kurullarda temsil edildiğinin bilincinde olan YARSAV olarak biz de bu sürece dahil olduğumuzu düşünüyoruz.
Bu bağlamda Anayasa değişikliğine ilişkin ilgili yasaların bir an önce çıkartılması ve hazırlıkların kamuoyu ile paylaşılması talebinde bulunmuştuk. Adalet Bakanlığınca HSYK kanun tasarısının hazırlanıp ilgili birimlerden görüş istendiği medya aracılığı ile öğrenilmiş, Adalet Bakanlığı yine ve ısrarla yargıda meslek örgütlenmesine karşı önyargısını bir kez daha ortaya koyarak YARSAV’dan herhangi bir görüş isteminde bulunmamıştır.
Taslak üzerinde yaptığımız inceleme sonucunda hazırladığımız görüş ve önerileri siz basın mensuplarına ileteceğiz, ilgili kurumlara da göndereceğiz. Ancak burada özellikle vurgulanması gerekir ki referandum sürecinde dile getirdiğimiz görüşlerin ve öngörülerimizin gerçekleşmesinden memnuniyet duymamaktayız. Çünkü yargıçlar ve savcılar üzerindeki Adalet Bakanlığı etkisinin çok daha ağır bir boyuta ulaştığını hazırlanan taslakta izlemekteyiz. Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek üye kompozisyonu ve dairelere dağılımı da gözetildiğinde bu etki oranın daha da ağırlaşacağı anlaşılmaktadır. Özellikle 17. maddenin Adalet Bakanı eliyle yargı ve adalet üzerinde susturucu etkisi yaratacak bir düzenleme olduğu görülmektedir. İdari bir görev yapan müfettişlere bu yasa ile verilen yetkilere ilave olarak Ceza yargılama yasası ile Cumhuriyet savcılarına verilen tüm yetkileri kullanabilme olanağının tanınması dikkat çekicidir. Bu da yargıç ve savcıların yönetmelik hükmü ile dinlenebilmelerinin yolunu açan ancak YARSAV’ın girişimi ile yargı kararı buna engel olduğunda da “başka yöntemler geliştireceklerini” belirten Adalet Bakanı ve dolayısıyla siyasal iktidarın gerçekten susturucu nitelikte olan bu yeni yöntemi geliştirdiği anlaşılmaktadır. Ceza Yargılama Yasası ile gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcılarına arama, elkoyma, iletişimin tesbiti, dinlenmesi, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme, ayrıca tutuklamaya sevk ve iddianame tanzimi yetkileri verilmiştir. Cumhuriyet savcısına ilişkin tüm yetkilerin bir idari görevli tarafından kullanılması ve yargıç ve savcılar üzerinde bu geniş yetkilerin baskı aracı olarak kullanılacağının açık bir göstergesidir. “Düğmeye neden basıldığı” da net olarak ortaya çıkmaktadır. Anayasal yargıç güvencesine aykırı olduğu gibi yargı görevlisine ait tüm yetkilerin bir idari görevliye devredilmesi itibariyle de anayasaya aykırılık oluşturmaktadır.
Öte yandan dairelerin oluşumuna ilişkin olarak üye dağılımında özellikle atama ile yetkili birinci dairede, uzmanlık alanı bu konu olan Danıştaydan bir üyenin bulunmaması, onun yerine hiçbir uzmanlığı bulunmayan müsteşarın bulunması dikkat çekicidir.
Üyelerin özlük haklarının yönetmelikle düzenleneceğine ilişkin hüküm Anayasanın 128. maddesine açıkça aykırıdır.
Kurula sekreterya mali özerklik ve bütçe öngörülmesi olumlu bir değişiklik olarak değerlendirilebilirse de buna ilişkin yapılanmanın hangi sürede gerçekleştirileceği belirsiz olduğundan kurulun hafızasının ve kararname ve diğer çalışmaların ucu açık biçimde Adalet Bakanlığı tarafından yapılacağı ve taslağın 2. maddesinde de açıkça vurgulandığı gibi kurulla “ilişkili” bakanlığın yani vesayet makamının Adalet Bakanlığı olarak kalacağı Adalet Bakanlığı tarafından işletilen ve denetlenen UYAP tarafından da kuşatılacağı anlaşılmaktadır.
İşte tüm bu nedenlerle referandum sürecindeki yargının yürütme tarafından kıskaca alınacağı, baskıların ve kadrolaşmanın artacağı yolundaki endişelerimizi teyid eden bir tablo ile karşı karşıyayız. Siyasal iradenin amacının yargı reformu ve Türk halkının adalete erişimini sağlamak olmayıp, yargıyı kendisine bağlamak olduğu açıkça anlaşılmıştır. Eğer aksi düşüncede olunsaydı, yargısal süreçlerin kısaltılması ve yargıda iş yükünün azaltılması yolunda da bir çabaya tanık olunurdu.
Oysa bugün sizinle paylaşacağımız ve ardında yoğun bir çalışma bulunan raporumuz da göstermektedir ki, Türkiye’de yargıç ve savcılar işyükü altında ezilmekte, yıpranmakta çocukları ile bir ortak hafıza dahi yaratamadan gece, gündüz hafta sonu, bayram demeden çalışmaktadırlar.Yüzde 90’a yakını evine işini taşımaktadır. Meslektaşlarımızın hastalıklarının tedavisini bile işlerini aksatmamak adına adli tatile erteledikleri bir gerçektir. Yargı sorunları çözülmediği için, siyasi irade buna yanaşmadığı için gün gün yıpranmaktadır, ama yıpranan sadece yargı değil toplumdur. Adaletin dağıtılmasının önündeki engelleri kaldırmak gibi bir asli görevi yapmayan, tek yaptığı yargıyı denetim gücünden yoksun kılmak olan siyasi iradenin bu konudaki artık gizlenemeyen zaafiyetini gözden geçirmesi gerektiğini, Anayasa değişikliğine onay veren yurttaşlarımızın da beklentisinin bu yönde olduğunu değerlendiriyoruz.
Raporumuz göstermektedir ki, yargı yıpranıyor. Yargıç ve cumhuriyet savcıları hem de onulmaz biçimde yıpranıyor. Her yıl açılan dava sayısı bir önceki yıla göre büyük artış gösteriyor. Bazı meslek mensuplarına yaptıkları işin gereği “Yıpranma Payı” adı altında sağlanan yasal hakkın 8 saatlik çalışma esasına bağlı olmadan çalışan yargıç ve savcılara da verilerek, 5510 sayılı Yasa’nın 40.maddesinde sayılan meslek grupları arasına yargıç ve savcıların da alınması için gerekli yasal değişikliğin bir an önce yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
Ayrıca ülkemizdeki dava sayısına nazaran yargıç ve savcı sayısındaki yetersizliğinin iş yükü ve ağır çalışma koşulları üzerindeki etkisi gözetilerek askerlik hizmetinin görev sırasında yapılmış sayılmasına ilişkin yasal düzenlemelerin de bu bağlamda değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu konulara ilişkin olarak Adalet Bakanlığı ve Meclisin duyarlılık göstermesi ve çalışmalara başlaması gerekmektedir.
Bu düşüncelerle değerli yargıç ve cumhuriyet savcılarımızın YARSAV’ın bu konulardaki çabaları ile önümüzdeki süreçte en çok gereksinim duyacağımız yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesinin güçlenmesi yolundaki çalışmalarına destek vereceklerini umuyor, HSYK seçimlerine aday olan meslektaşlarımıza başarı diliyoruz. 08.10.2010
YARSAV © 2011 Tüm Hakları Saklıdır. Sitede yayınlanan tüm içerik telif hakları ile korunmaktadır. Kopyalamak ve izinsiz paylaşmak yasaktır. Detaylı bilgi için gizlilik ilkesini inceleyebilirsiniz. Siteye üye olmadan önce kullanıcı sözleşmesini okumalısınız.