YARSAV, Anayasa taslağını basından öğrendi, 22.03.2010

BASIN AÇIKLAMASI

Son günlerde yargıya karşı artık ağız bozma düzeyine varan saldırıların arttığı ve Anayasa taslağının basına yansımasıyla da eyleme dönüştüğü süreçte; Uluslararası Yargıçlar Birliği üyeliğinden sonra iki gün önce de Avrupa’nın en saygın yargıç örgütü olan Demokrasi ve Özgürlük İçin Avrupalı Yargıçlar Birliği’ne (MEDEL) üyeliği oybirliğiyle kabul edilen, tüm dünyadaki yargıya yönelik baskıları ve evrensel gelişmeleri günü gününe takip eden, Türkiye’nin en geniş tabanlı yargıç-savcı örgütü YARSAV olarak bu gelişmeyi basın aracılığıyla öğrenmekten duyduğumuz üzüntü ve şaşkınlığı siz sayın basın mensupları aracılığıyla tüm kamuoyuyla paylaşıyoruz.

Bugün Anayasa paketinin siyasal iktidar tarafından muhalefet partilerine götürülmesiyle, sözde yeni bir süreç başlamış gözüyor. Paketin hazırlanış sürecindeki, daha önce dile getirdiğimiz sakatlık ve anayasa ihlali savımız kesinlikle ortadan kalkmamıştır.

Anayasanın 175. maddesine göre anayasa değişikliklerinin TBMM’nde yapılması gerekirken, bu sürece dahil olan hazırlık çalışmalarının yürütme organınca yapılması sonra da tek parti tarafından ortaya çıkarılması demokratik hukuk devleti ilkesine bu nedenle de Anayasa’ya açıkça aykırıdır. Bu süreçte ağırlıklı olarak yargı üzerinde oynandığı göz önünde bulundurulduğunda, yapılan anayasal kuvvetler ayrılığı ilkesine de açıkça aykırıdır.

Siyasal iktidarın yargıda karşılaştığı her engeli anayasa değiştirerek aşmaya kalkışması, tepkisel bir yargıyı ele geçirme girişimidir.

Anayasal kurumlar üzerinde değişiklik yapılırken bu kurumların görüşü alınmamış, hazırlanan metin deyim yerindeyse görücüye çıkarılmıştır. Buna katılım denilemez. Katılım, görüşme, uzlaşma süreci çalıştırılmadan; muhalefetin, demokratik kitle örgütlerinin, üniversitelerin katılımı sağlanmadan hazır bir metin üzerinden görüş istenmesi sadece bir dayatmadır. Darbe  anayasasının  aynı darbeci  anlayışla  değiştirilmeye  çalışılmasıdır.

Demokrasinin çoğulculuk değil çoğunluk esasına dayanması üzerine kurulu her anayasa değişikliği toplumda güvensizlik ve kuşku yaratır. Oysa pakette hedefe konulan bağımsız yargı kuşku kaldırmaz. Daha hazırlık aşamasında ortaya çıkan bu kuşku, adil yargılanma hakkına, hak arama özgürlüğüne, bağımsız ve tarafsız yargıya açıkça kastetmektedir. Bu kuşku sadece yargının değil demokratik toplum düzeninin tehdit altında olduğunu göstermektedir.

Daha ortada bir metin yokken basında 184 imzanın toplandığı ileri sürülen bir ortamda zaten hangi güvenden söz edilecektir? Bu şekilde toplanan imza ile Anayasa’nın 175. maddesinin gerçekleştiği mi ileri sürülecektir? Böyle bir teklif ancak milletvekillerinin değil tek adamın teklifi olabilir. Anayasa değişikliğini muhalefetin ve kamuoyunun inceleme ve araştırmasına kapatan bir anlayış, imza sahiplerinin de inceleme ve araştırmasına kapatmayacak mıdır?

Bu bizi ileriye değil geriye götüren bir anlayışın ürünüdür. Kendinden olan ve olmayanın izlerini taşımaktadır.

Birbirinden tamamen bağımsız maddeler birlikte oylanarak halkın kandırılması ve tuzağa düşürülmesidir. Referandum süreci kısaltılarak toplumun aydınlatılmasının engellenmesidir.

Geçici 15. madde değişikliği hukuksal sonuç doğurmayan, diğer değişiklikleri kamufle etmek için kullanılan sanal bir düzenlemedir. Yüksek Kurul ve dolayısıyla yargı 12 Eylül sömürüsüyle, hukuksal sonuç doğurmayan bir madde ile yeni bir darbeye maruz kalmaktadır. YARSAV  üniformalı ya da  üniformasız tüm  darbelere  karşıdır.

12 Eylül Anayasası’nın getirdiği, Yüksek Kurul’un kendi Başkanvekilini seçme hakkını dahi ortadan kaldırmaktadır.

Yakın geçmişte Yüksek Kurul’un Başkanının hükümet sözcüsü olduğu, HSYK’nın suç duyurusunda bulunduğu müsteşarın kurul başkanı olduğu süreçler yaşanmıştır. Yapılan, aynı bakan ve müsteşarın daha güçlü bir biçimde konumlandırılmasıdır. Sivil meslek örgütlerinin tamamen devre dışı bırakılmasıdır.

Yargıç ve Cumhuriyet Savcılarının kurul ve adalet teftiş sistemiyle iki kademeli bir teftişe tabi kılınması ve yürütme kıskacına alınmasıdır.

Avrupa Birliği istişari raporlarında ısrarla belirtilmesine karşın Adalet Bakanı ve Müsteşarının yargıyı kilitlemesine devam kararlılığıdır.

Adı baştan belirlenmiş  ama kamuoyuna açıklanmamış adayların yargıyı biçimlendirme projesidir.

Yürütmenin kendine tabi ve zinciri elinde bir yargı yaratma hırsının dışavurumudur. Yargıya bir hiza bombasıdır.

Anayasa’nın yargı bölümünde hukuk ve hukukçu en aza indirgenerek, hava seyrü seferinde hiç ilgisi olmayan kişileri görevlendirip uçağın düşmesine yol açmaktır.

Bu, toplumun temeli sakat bir binada oturmaya zorlanmasıdır.

YARSAV olarak basın aracılığıyla öğrendiğimiz bu metin, içerik ve hazırlanış yöntemi itibariyle Anayasa’yı ihlal ettiği için bizatihi Anayasa’nın tebdil, tagyir ve ilga girişimi olup ıslahı mümkün değildir  ve  bağımlı yargının  en  iyi  ifade  ediliş tarzıdır.22.03.2010

YARSAV  YÖNETİM  KURULU