12.06.2015 Tarihli Adli ve İdari Yargı Kararnameleri Hakkında Açıklama

12.06.2015 tarihinde, HSYK tarafından, toplam 2666 meslektaşımızı kapsayan adli ve idari yargı kararnameleri yayınlanmıştır. Bu kararnameler; HSYK üye seçimi sonrası, kazananlar için ganimet paylaşımının sürdüğünü, yenilenler için ise burnunu sürtme ve cezalandırma politikasının hoyratça devam ettiğini göstermektedir.

Yargı erkinin niteliğini ve kıdemi, liyakati, ehliyeti dikkate almayan, ödül/ceza mantığı ile hareket edilerek hazırlandığı açık olan kararnameler, siyasi iktidarın devlet yönetimindeki hareket tarzını HSYK eliyle yargı alanına taşıdığının tanıklığını yapmaktadır. Bu yönüyle hukuki değil siyasi bir yaklaşım tarzının kararnamenin hazırlanışında başat unsur olduğu görülmektedir.

Bu kararnameler, yargıyı dizayn etme işinin taşeronu olmayı kararlı şekilde sürdüren HSYK’ya yaptırılan müdahalelerin arkasındaki siyasi anlayışın, yargıyı ne denli kuşattığının acı bir göstergesi ve paralel yapıyla mücadele adı altında kendi taraftarlarının payelendirilmesini, tüm muhalif düşünenlerin ise yok edilmesini amaçlayan, akla karanın birbirine karıştığı bir operasyon olarak zihinlere kazınmıştır.

Bu kararnameler;

Meslektaşlarımızın yarınına dair belirsizliğin ve güvencesizliğin devam ettiğini,

HSYK üye seçimlerinde rakip olarak ortaya çıkanların, kararname ile etkisiz kılınma geleneğinin sürdüğünü,

2010 yılından başlayarak devam eden süreçte yaşandığı üzere, Anayasal yetkilerin intikam ve gözdağı aracı olarak kullanılma saplantısının gelenek halini aldığını,

Hâkim ve Cumhuriyet savcılarının HSYK seçim sürecindeki tercihlerine göre, atama kararnamelerinin bir cezalandırma ve taltif yöntemi gibi kullanıldığını,

Hiçbir liyakat, kıdem vb. objektif kriterin uygulanmadığını,

Ortaya koyarak 2010 yılından bu yana aynı mantalite ve amaçla çıkartılan kıyım kararnameleri arasında hak ettikleri yeri almışlardır.

Kararnamelerde dikkat çeken ve kamuoyu vicdanını derinden yaralayan en önemli hususlardan biri de; siyasi iktidarın hoşuna gitmeyeceğini bile bile, her zaman hukukun yanında olduklarını ve olacaklarını kararlarıyla ortaya koymaktan çekinmeyen yargıç ve savcıların görev yerlerinin değiştirilerek pasifize edildiği gerçeğidir.

Son HSYK seçiminde idari yargıda YARSAV’ın desteklediği bir adayın, süreçte her türlü mobbinge rağmen ilkeli duruşundan taviz vermemesinin karşılığı olarak yıllardır emek verdiği Danıştay’da kendi kıdemindeki meslektaşlarının neredeyse tamamının ve daha kıdemsiz meslektaşlarının Danıştay savcılığına atanmasına karşılık, tetkik hâkimliğinde bırakılması,

YARSAV Yönetim Kurulu Yedek üyesi ve aynı zamanda Uluslararası Yargıçlar Birliği (IAJ) Yargının Statüsüne ilişkin Birinci Çalışma Komisyonu’nun da başkan yardımcısı olan meslektaşımızın, ulusal ve uluslararası platformdaki çalışmalarından duyulan rahatsızlıkla, hiçbir tayin talebi ve disiplin soruşturması olmaksızın daha 2014 yılında İstanbul’dan Mersin’e atanmışken bir yıl sonra Şanlıurfa’ya atanması,

Yargıtay Tetkik Hâkimi olan YARSAV Yönetim Kurulu üyemizin, sürekli tedavi ve bakıma muhtaç çocuğuna rağmen gerekçesiz bir şekilde Kırıkkale’ye atanması,

Müstemirren Ticaret Mahkemesi Başkanlığına yetkilendirilen tüm meslektaşların ataması yapıldığı halde, YARSAV’ın bir il temsilcisi olan meslektaşımızın atamasının yapılmaması,

Yine, 17- 25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarıyla ilgili kararlara imza atan hâkimlerin,

Deniz Feneri e.V sanıklarından Zahit Akman hakkında \\\\\\\"görevi kötüye kullanma\\\\\\\" suçundan ceza veren hâkimin,

Suriye’ye silah taşıyan tırlarla ilgili yaptıkları soruşturmadan dolayı tutuklanan meslektaşlarına, meslektaşlık hukuku kapsamında destek veren yargıçların sürgün niteliğinde tayinlere maruz bırakılması,

Ve daha sayamayacağımız nicelikte yer değiştirmelerle birlikte bu kararnameler paralelle mücadelenin sosu olarak muhalif kıyımına dönüşmüştür. Bu tasarruflar, bugün olmasa bile yakın bir gelecekte altına imza atanlar tarafından bile savunulmayacaktır.

Dünyada bunun adı açık bir zulümdür, baskıdır, göz korkutmadır, örgütlü mücadeleye karşı açık bir tavırdır. Bir yargıcın, aile birliğine, bütünlüğüne saldırı; eş ve çocuklarına zulüm, topyekün bir işkencedir.

YARSAV ve Yargıçlar Sendikası olarak, varlık nedenimize uygun bir şekilde, her hukuksuzluğu ve haksızlığı kimden gelirse gelsin ve kime yapılırsa yapılsın ortaya dökmeye, namuslu ve vicdanlı yurttaşlarımızın ve onurlu yargıç ve Cumhuriyet savcılarımızın sağduyusunu temsil etmeye devam edeceğiz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.   16.06.2015

YARSAV & YARGIÇLAR SENDİKASI