Korunması gerekli kültür varlığı olan Taksim Gezi Parkı’na yönelik alınan kararlar ve yapılan çalışmalar, Birliğimiz tarafından kaygıyla izlenmektedir. Taksim Gezi Parkı’yla ilgili davanın sonucu dahi beklenmeksizin ısrarla uygulanmak istenen proje kapsamında, ağaçların kesilmesine ve AVM yapılmasına karşı yaşanabilir çevre hakkından ve hukuk devleti ilkesinden hareketle başlayan Taksim Gezi Parkı protestolarına yönelik haksız, hukuksuz, keyfi ve ölçüsüz müdahalelerin yapıldığına üzülerek tanık olduk.
İdare Mahkemesinin konuya ilişkin yürütmeyi durdurma kararına rağmen örneğini defalarca kez gördüğümüz yargı kararını hiçe sayan ve yargıya talimat verme fütursuzluğuna düşen siyasi iktidar, bu kez yalnızca hukuksuzluklar karşısında adaletin yanında olan yargıyı değil, bu adaletsizliği yüreğinde hisseden halkı karşısında bulmuştur. Bağımsız yargı yalnız değildir ve olmayacaktır.
Doğa için başlayan “Taksim Gezi Parkı” direnişi, uzun süredir yaşanan hukuka aykırı ve antidemokratik uygulamalara karşı dışa vurulmuş bir öfke halini alarak ülke genelinde aydınlanmacı bir halk hareketine dönüşmüştür. Nasıl ki doğa kendi içinde bir kurnazlık barındırarak kendisine karşı olan tüm tuzaklardan kurtulabiliyorsa, adalet duygusu da kendisine saygısız olan uygulamalara karşı öfke barındırır ve kendisine karşı olan tüm karar ve uygulamalardan kurtulmanın yollarını arar. Gelinen noktada, adaletin öfkesini paylaşan her türden siyasi görüşe sahip duyarlı insanlara karşı yapılan müdahalelerde ise adaletten uzak bir öfkenin bulunduğu görülmektedir.
Siyasi uygulamalar ve kararlar ile adalet arasındaki uçurum görmezden gelinemez bir hal almıştır. Hukuka aykırı karar ve uygulamalara karşı yazısız bir evrensel kuralı, direniş hakkını kullanan duyarlı insanlara silahlı güçler tarafından yapılan ölçüsüz ve keyfi müdahalelerde binlerce kişi yaralanmış, gözaltına alınmıştır. Tanık olunan manzara karşısında, temel görevi bireylerin hak ve özgürlüklerini koruyarak, güvenliği, asayişi ve kamu düzenini sağlamak olan onurlu ve saygın kolluk gücü tabiri yerine silahlı güçler tabirini kullanmak daha uygundur. Zira kolluk birimlerinin hedefi toplumun talep ve ihtiyaçlarına odaklanarak halkın memnuniyetini arttırmak, bu suretle toplumun saygı ve güvenini kazanmaktır. Tartışılmazlık zırhına bürünmüş iktidarın hukuka aykırı karar ve uygulamalarına karşı çıkan halk kitleleri en küçük olaylarda bile silahlı güçler tarafından tartaklanmakta, gözaltına alınmakta, rejimin boyunduruğu ve adaletsizlikleriyle gün geçtikçe Ortaçağ artığı siyasal ve toplumsal bir düzene sürüklenmektedir.
Adaletsizlik çok somut biçimde kapılarımıza dayanmıştır. Hal böyle olmasına rağmen yaşananları görmezden gelmenin de ötesinde çarpıtan, sözde medya kuruluşlarının varlığı da bir kez daha görülmüştür.
YARSAV olarak kuruluşumuzdan itibaren bakışımız hep şudur: Hukuk devletine karşı olan her türlü uygulamayı reddetmek, bağımsız bir basın ihtiyacını ifade etmek, yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlamak… Savunduğumuz değerler ise tehlikelerle karşı karşıyadır. Adaletsizliğe karşı durmanın ülkemizi işgal eden bir silahlı güce karşı durmaktan çok daha zor olduğunun bilinciyle, bu rezil tehlikelere karşı durarak, bu tehlikelere teslim olmayı da reddediyoruz.
Hiçbir dogma, hiçbir kurum kutsal ve dokunulmaz değildir. Adalet bilinci, insan hak ve özgürlükleri doğrultusunda toplumun kurtuluşunu ve mutluluğunu da hazırlar. Hukuk devletinde yaşama arzusunda olan her insan ise insanlık dışı tedbirlerin ve cezaların yanı sıra her türlü hoşgörüsüzlüğe karşı da savaşma gücünü bulur. Hukuka uygun olmayan her uygulama ve karar ise bir şekilde mahkum edilir. Adalet, mücadelesini bütün cephelerde verir. Hukuksuz uygulamalara karşı duruş sadece uluslararası metinleri ve mevzuatları hatırlatmak olmayıp; bu konuda verilen eylemli mücadeleye destek şeklinde de olabilir. YARSAV olarak, hukuk devleti ilkesini, insan hak ve özgürlüklerini etkileyen, zedeleyen her uygulama ve karara karşı varlığını tartışmasız kabul ettiğimiz direniş hakkını ve bu hakkın bir sonucu olarak başlamış olan eylemli mücadeleyi destekliyoruz. Bununla birlikte, bu onurlu direnişe karşı yapılan ölçüsüz müdahalelere karşın, toplumsal felaketlerin yaşanmaması için provokatif yaklaşımlardan kaçınılması gerektiğinin üzerinde duruyoruz.
Hukukun evrensel değerlerine göre hükümetler yargılanabilir. İnsanlık tarihinin kazanımlarının başında İnsan Hakları Evrensel Bildirisi yer alır. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, insanlığın bağımsızlık savaşının kazanımıdır ve bu kazanımın sürdürülmesi gerekir. Bu anlamda, “İnsanın zorbalık ve baskıya karşı son çare olarak başkaldırmak zorunda kalmaması için, insan haklarının hukukun egemenliğiyle korunmasının önemli olduğunu” göz önüne alarak ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Taksim Gezi Parkı direnişinin nedenlerini ve haklılığını açıklamaktadır.
Barışçıl bir halk protestosuna kullandığı ölçüsüz şiddet ve kimyasal silahlarla yanıt veren ve kendi varlık sebebini bununla inkar eden polis terörü ve bunun arkasındaki siyasal iktidar, hukuki meşruiyetini yitirmiştir. Bu demokratik ve barışçıl hareket karşısında “adam toplama “ iddiası yani iç savaş tehdidi ile cevap veren siyasi iktidar derhal ve acilen demokratik halk hareketinin çağrısına kulak vermelidir.
YARSAV olarak, her türlü hukuksuzluğun karşısında olmaya devam edeceğimizi bir kez daha belirterek, Taksim Gezi Parkı direnişinin ve bu direniş özelinde başlamış olan halk hareketinin her platformda takipçisi ve destekçisi olacağımızın sözünü veriyor, bu vesileyle iktidarın silahlı gücü tarafından yaralananlara da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
YARSAV YÖNETİM KURULU
YARSAV © 2011 Tüm Hakları Saklıdır. Sitede yayınlanan tüm içerik telif hakları ile korunmaktadır. Kopyalamak ve izinsiz paylaşmak yasaktır. Detaylı bilgi için gizlilik ilkesini inceleyebilirsiniz. Siteye üye olmadan önce kullanıcı sözleşmesini okumalısınız.