HSYK tarafından 03.01.2011 tarihinde İdari Yargı Kararnamesi, 06.01.2011 tarihinde Adli Yargı Kararnamesi Üzerine, 10.01.2011

HSYK tarafından 3.1.2011 tarihinde İdari Yargı Kararnamesi, 6.1.2011 tarihinde Adli Yargı Kararnamesi yayınlanmıştır.

9. yılına giren sorumluluğunu inkar ederek, yargıdaki işyükünün, geciken adaletin, hatta neredeyse ülkemizde bir sel felaketi olsa bunun da sorumlusunun yargı olduğu söylemleriyle önüne gelen veya kendi yarattığı her fırsatı yargıyı yıpratmak için kullanan  kendilerince parlak bir fikir olan İstinaf Mahkemelerinin atamalarının yapılmamasını ise- yetkinin kağıt üstünde de olsa HSYK’ya ait olduğunu unutup-   “kış ortasında tayin olmaz, mağduriyet doğurur diye yapmadık” masalı ile izah eden iktidar sözcülerinin; Ocak ayının sadece güney yarıkürede yaz aylarına dahil olduğunu dahi bilmedikleri anlaşılmaktadır ki, kışın ortasında bazı meslektaşlarımızı görev değişiklik istekleri olmadığı ve süreleri de dolmadığı halde başka bölgelere atayabilmişlerdir. Bakanlık mutfağında hazırlanan 142 ve 410 kişinin atanmasına ilişkin kararnamelerin bugünlerde Bölge toplantıları ile oldukça meşgul olan HSYK tarafından bu kadar kısa sürede sonuçlandırılması da merak konusu olmuştur.

Kararnamelere ilişkin yaptığımız tesbitlere göre:

1- HSYK’nın yargıç ve savcı camiasına taahhüdü ve verdiği bir söz olarak tanımlayabileceğimiz ilke kararlarına aykırı atamalar yapılmış, kendileri tarafından önceden açıklanan ilkelere uyulmamıştır. Görev yaptıkları yerler için öngörülen süreler tamamlanmadığı ve hiçbir zorunluluk bulunmadığı halde meslektaşlarımızın isteğine değil, Adalet Bakanlığında bürokratlık deneyimleri yüksek üyelerin isteğine göre atamaların yapıldığı anlaşılmaktadır. Atamalar, belli davalara bakan mahkemelerin dizayn edildiği duygusunu/izlenimini doğurmaktadır.

10.11.2010 tarihli ilke kararında, “2010 yılı Sonbahar kararnamesine girmek isteyen ilgililerin, daha önce talepte bulunmuş olsalar dahi, 24 Kasım 2010 tarihine kadar taleplerini yenilemeleri gerektiği,  taleplerini yenilemeyenlerin önceki taleplerinin de dikkate alınmayacağı” belirtilmiş olmasına karşın, 2010 yılının Mart ayında verdiği tayin talebi kabul görmediği için eşi ve çocuğu ile İstanbul’da yaşama kararını veren ve lojman başvurusunda da bulunan Beşiktaş Adliyesinde görevli yargıç Oktay Kuban,  Kurul’un haksız tasarrufuna maruz kalmış ve bu dönem talebi olmadığı halde Eskişehir’e atanmış, verdiği kararların siyasi irade tarafından onay görmemesi nedeniyle cezalandırılmıştır. Kurulun daha ilk günden aldığı kararların ardında yatan dinamikler gereğince verdiği sözlerde durmadığı, kendi ilke kararlarına uymadığı anlaşılmaktadır. Bu da kurula ilişkin kuşku ve güvensizliği derinleştirmiştir.

2- Teftiş Kurulu özellikle isteğe aykırı atamalara zemin hazırlama organına dönüşmüş, imzasız ihbar mektupları dayanak gösterilerek ve yargıç için masumiyet karinesi yok sayılarak açılan soruşturmalar sonucu meslektaşlarımız uzun yıllardır görev yaptıkları ve kurulu düzenleri olan şehirlerden alınarak cezalandırılmışlardır. Müfettişlerin denetimleri adeta atama ve yetki dizaynlarına yarar hale gelmiştir. İptal edilen hal kâğıtlarına, denetime olanak vermeyecek biçimde düzenlenen müfettiş raporlarına dayanılarak kıdem ve uzmanlıklar, kazanılan deneyimler gözardı edilerek görev yerleri coğrafi teminat gözetilmeden değiştirilmekte, yetkileri de bu anlayış üzerinden düzenlenmektedir. İmzasız ihbarlara dayalı henüz tamamlanmamış soruşturmalar nedeniyle istek dışı atamalar yapılmakta, meslektaşlarımız bir çeşit sürgüne gönderilmektedirler. Örneğin; görevinde henüz iki yılını doldurmuş İstanbul Vergi Mahkemesi Başkanı Yıldız İlter isteği dışında İstanbul Bölge İdare Mahkemesi üyeliğine atanmıştır. Nazilli Yargıcı Seval Akkaş, süresi dolmadan Erzurum’a atanmıştır. Pasaportu dahi olmadığını ifade eden Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Kenan Seyran’ın lüks yurt dışı gezileri yaptığı yolundaki asılsız iddialara dayanılarak, ünvanı elinden alınmış, Zonguldak’a yargıç olarak atanmıştır. Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Kenan Atakan ile Adana Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Ayhan Ünal’ın görev yerleri de benzer biçimde ve istekleri dışında değiştirilmiş, sırasıyla Şanlıurfa yargıçlığı ile Elazığ Cumhuriyet Savcılığına atanmışlardır.  Aynı şekilde Adalet Bakanlığına karşı dava açtığı bilinen İstanbul Cumhuriyet Savcısı Fikret Ünalan ile çocuğu kronik şeker hastası olup, sürekli tedaviye muhtaç olan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Murat Yiğit talepleri olmaksızın Sivas ve Malatya Cumhuriyet Savcılıklarına gönderilmişlerdir.  Sağlık nedenleri ile yakınlarının büyük merkezlerde tedavi zorunluluğu bulunanların bu mazeretleri göz ardı edilmiştir.

Bu uygulamalar, HSYK seçim sürecindeki tercihlerine göre,  atama kararnamelerinin bir cezalandırma ve taltif yöntemi gibi kullanılmaya başlandığına delalet etmektedir. Adalet Bakanlığının listesinden seçime giren ve HSYK yedek üyesi olan bir yargıç ödüllendirilip, mahkeme başkanı yapılırken, YARSAV’ a desteği bilinen meslektaşlarımız adeta tenzile uğratılarak ve kariyerleri üzerinde oyunlar oynanarak bir “temizlik harekatı” başlatıldığı anlaşılmaktadır. Anayasa değişiklik sürecinde de HSYK’nın tüm kararlarına karşı neden yargı yolunun açılmadığının gizemi de böylece açığa çıkmıştır. Soruşturmaya tabi kılınarak atama işlemlerine maruz kalan meslektaşlarımızın bir şaibe altına sokulduğu da muhakkaktır. Ancak belirtmek gerekir ki AİHS’nin 6/2 maddesi hükmü ve AİHM içtihatları uyarınca masumiyet karinesi, sadece mahkemeleri değil idari makamları da bağlar.

3- Kararnamelerde dikkat çeken bir diğer yön ise uzmanlık, kıdem, liyakat ve deneyimin hiç dikkate alınmamasıdır. Bir yerde kapatılan mahkemeler yargıcı olmayan başka mahkemelerle birleştirilerek iş sayısını bir yargıcın altından kalkamayacağı sayılara ulaştırarak, mahkemenin çalışmasını olanaksız kılacak hale getirmek suretiyle adil yargılanma hakkı açıkça ihlal edilmekte, başka bir yerde ise kapatılan mahkemeler müstemir yetkili hakimi bulunan mahkemelerle birleştirilip iki yargıçlı mahkemeler oluşturulmakta, aynı nitelikteki mahkemelere yeni yargıç görevlendirilmektedir. Nasıl bir tesadüf ise yetki düzenlemeleri sırasında aleyhine davranılanlar ise hep YARSAV üyeleri olmaktadırlar. Örneğin, 6,5 yıl İdare Mahkemesi Başkanlığı, 3,5 yıl Bölge İdare Mahkemesi Başkanlığından sonra yargıç Çetin Aday’ın hangi saiklerle,  hangi etik ve liyakat ilkelerine göre Bölge İdare Mahkemesi üyesi yapıldığı izah edilmelidir. Öte yandan 12 yıllık İdare Mahkemesi üyesi olan bir yargıç Vergi Mahkemesi üyeliğine atanmış, uzmanlık süreci ve birikimi hiçe sayılmıştır. Bu sadece mahkemeleri işlemez hale getirmemekte, makul süreleri de ihlal etmektedir. Yine ilahi bir tesadüf olarak Adalet Bakanlığında bürokrat olarak görev yapan yargıç ve savcılardan bir kısmı daha kıdemsiz oldukları halde tam da istedikleri yerlere atanmışlardır. Doğaldır ki, bu kadar tesadüfün bir arada olması ancak delil olabilir. Adalet Bakanlığı bürokrasisi ve teftiş kurulunda görev yapanların büyük bölümünün Ankara, İstanbul ve İzmir Mahkemelerine atanmaları da ayrıca dikkat çekici bir husustur.

Kararnamelerdeki bu zaaflar ve özellikle kararnamenin tamamı, bizatihi HSYK kararlarının şeffaflaşmamış olduğuna açık bir karine teşkil etmektedir. HSYK sadece kendisini seçenlerin kurulu değildir. Tüm camianın kuruludur. Bu nedenle, sadece kendisini seçenlerin değil tüm yargının sorumluluğunu taşımak ve sorunlarını çözmek durumundadır. Yeniden inceleme ve itiraz istemleri olan meslektaşlarımızın başvuruları bu süreçte takip edilecek, yaptığımız incelemeler sonucunda hazırladığımız rapor, TBMM, siyasi partiler ve tüm yargı kurumlarına bildirilecektir. Uluslararası kuruluşlara yaşananlar aktarılacak ülkemizde Sırbistan’da yaşanan tasfiye sürecinin yaşatılmasına izin verilmeyecektir.

Anayasa değişikliği ile kurula demokrasi getireceğini söyleyip dün gece bir TV kanalında liste pazarlığına ilişkin malumun ilan edilmesinden de anlaşılacağı üzere HSYK’yı kendilerine bağlayan, kurul kararlarını şeffaflaştıracakları vaadinde bulunup yapmayan, AİHM uygulamalarına rağmen kurulun tüm kararlarına karşı yargı yolunu açmayanların bu uygulamalardaki ısrarlarının ardındaki dinamikler bugün teker  teker ortaya çıkmaktadır.

Aslında YARSAV üyesi ya da değil, tüm yargıç ve Cumhuriyet savcılarının bu ülkenin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine her ilçesinde, her koşulda şerefle görevlerini sürdürecekleri konusunda kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Tüm meslektaşlarımızın, halkımızın her zamankinden daha çok ihtiyacı olan adalet dağıtma sorumluluğu ile bir an önce görev yerlerine, kürsülerine koşacağından da kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Bu ülkenin her şeyden çok adalete gereksinimi vardır. Bunu gerçekleştirecek olanlar da bellidir.  Sorun, adaleti gerçekleştirenlerin karşılaştıkları adaletsizliklerle mücadele ruhunu güçlü tutmaları sorunudur. Çünkü adaletsizliklerle mücadele edemeyenler adalet de dağıtamazlar.

Öte yandan yargıda çözmek istemeyip nemalandıkları her sorun ve çıkamadıkları her açmaz üzerine hukuk içindeki mücadelesine karşı YARSAV’a saldıran, geliştirdikleri “YARSAV ağzı” söylemi ile ağzından çıkanları kulağı duymayan, hukuk devletinin tanımından haberi olmayan kişilerin sözlerini de kale almadığımızı tüm enerjimizle işimize, yargının ve yargıcın sorunlarına odaklandığımızı bildiririz. Senelerdir yapa yapa bitiremedikleri yargı reformlarını Anayasa’yı dahi değiştirmelerine rağmen, hala YARSAV yüzünden yapamadıklarını söyleyen reformperver  “tipler” e de naçizane,  bu yıl da yargıya ayırdıkları yüzde 1.4 payı ve bununla neyi nasıl denkleştirecekleri konusunu hatırlatmak ister ve bu konuda uzun uzun düşünmelerini öneririz. Yargıtay üyelerini seçme ve yargıçları atama yetkisi olan HSYK’yı dönüştürmeden önce, 8.11.2007’de meclise gönderdikleri Yargıtay yasası gerekçesinde “istinafları kuracağız“ diye 250 olan Yargıtay üye sayısının 150’ye indirilmesi gerektiğini söyleyenlerin bugün hem istinaf kurulmalı, hem Yargıtay üye sayısı arttırılmalı biçimindeki yaklaşımları ile ortaya koydukları yargının dizaynı konusundaki akıl karışıklıklarını da artık gidermelerini öneririz. “YARSAV olmasaydı şu yargıyı da ne güzel idare edecektik” diyenler bilmelidir ki, “YARSAV ağzı”,  uyguladıkları hukuksuzluklar karşısında hukuk içinde kalarak onları hep rahatsız edecektir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.        10.01.2011

YARSAV Yönetim Kurulu