Yargıtay Yasa Tasarısı Hakkında Basın Açıklaması 20.2.2007

TBMM Adalet Komisyonunda görüşülmekte olan “Yargıtay Yasasında Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yasa Tasarısı”, siyasi iradenin “yargıya bakışı ve beklentilerine göre” biçimlendirilmiştir. Bu tasarıya yürütme organı tarafından eklenen hükümlerle Yargıtay, siyasi müdahalelere açık hale getirilmektedir.

Söz konusu tasarının taslak çalışmaları Yargıtay’da başlamış ise de, bu çalışmalar “bölge adliye mahkemelerinin” 5235 sayılı Yasa uyarınca en geç 01.6.2007 tarihinde faaliyete geçirileceği düşüncesiyle yapılmıştır. Oysa bölge adliye mahkemelerinin 01.06.2007 tarihinde faaliyete geçirilemeyeceği ve erteleneceği artık neredeyse kesinlik kazanmıştır. Bu süreçte Yargıtay’ın kurumsal görüşü de bölge adliye mahkemelerinin en erken 01.06.2010 tarihinde faaliyete geçirilebileceği biçiminde tezahür etmiştir. Dolayısıyla 2010 yılından önce üzerinde çalışılmasının ve gündeme alınmasının hiçbir hukuksal dayanak ve gerekçesi kalmayan bu tasarı da ısrar edilmesi, Yargıtay’ın kurumsal kimliğine müdahaleyi amaçlayan, köklü siyasal beklentilerin olduğuna işarettir.

Tasarı, Yargıtay’ın yüksek mahkeme kimliğini zedelemektedir ve Anayasaya da açıkça aykırıdır. Şöyle ki;

· Bölge adliye mahkemelerini, yasada belirtilen sürede faaliyete geçirecek elverişli bir zaman diliminin kalmaması, dolayısıyla bu mahkemelerin faaliyete geçme tarihinin ertelenmesi gereği karşısında, bölge adliye mahkemeleri konusundaki sorun ve aksaklıkları giderecek mevzuat çalışmaları yerine, Yargıtay Yasa Tasarısı üzerindeki çalışmalarda ısrar edilmesi, dikkat çekici ve düşündürücü olup, bu yaklaşım hukuksal saiklerle açıklanamaz.

· Bölge adliye mahkemelerinin faaliyetinden sonra bile Yargıtay’daki iş yükünün uzunca bir süre değişmeyecek olmasına rağmen, bu durum tasarıda göz ardı edilmekte, Yargıtay üyelik seçimleri yaklaşık 2013 yılına kadar durdurularak, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun iradesine ve Anayasal yetkisine müdahale edilmektedir.

· Tasarıdan hareketle Yargıtay’daki üyelik seçimlerinin yapılmasına engel olunması, boşalan kadrolar nedeniyle, Yargıtay çalışmalarında kısmi yavaşlama yaratmıştır. Biriken iş yükü karşısında her geçen gün zamanaşımı gibi nedenlerle davaların düştüğü, makul sürede yargılanamama gibi nedenlerin kamu vicdanını zedelediği unutulmamalıdır. Bu nedenle tasarı, Yargıtay ve HSYK üzerinde baskı unsuru gibi kullanılmamalı, yargı bağımsızlığı ve kamu vicdanını zedeleyen yaklaşımlardan uzak durulmalıdır.

· Yargıtay üyeliği seçimlerinin durdurulmasına yönelik tasarı maddesi, halen boş olan ve HSYK Başkanı sıfatıyla Adalet Bakanı tarafından gündeme alınmayan Yargıtay üyeliği kadroları için, siyasi irade tarafından baskı unsuru olarak kullanılmaktadır.

· Tasarıyla Yargıtay üye ve daire sayısı azaltılırken, “dairesi olmayan daire başkanları” yaratılmaktadır. Süresi biten daire başkanlarının Anayasaya aykırı olarak tekrar seçilme hakları ellerinden alınmakta, daire başkanları, uzmanı ve başkanı oldukları dairelerin dışında görevlendirilebilmektedir.

· Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na Yargıtay’dan seçilecek asıl ve yedek üyeliklere ilişkin aday belirleme yöntemi konusunda getirilen düzenlemeler, bu seçim sürecini kısaltsa bile, bu düzenleme ile hukuksal olmayan yaklaşım ve beklentilere zemin yaratılmaktadır.

· Tasarı ile Yargıtay’ın işlerinin en az % 80 i bölge adliye mahkemelerine devredilerek Yargıtay etkisiz hale getirilmekte, savunulduğunun aksine, kalan sınırlı ve dar bir alan içerisindeki görevinde ise “içtihat mahkemesi” kimliği de olanaksızlaşmaktadır.

· Tasarı ile Yargıtay Birinci Başkanlığı’na yüksek mahkemenin bağımsızlığı ile bağdaşmayacak hiyerarşik yetkiler tanınmaktadır.

· Tasarı ile kurum içinde idari birimlere ağırlıklı olarak yer verilmekte, Yargıtay’ın yüksek mahkeme kimliği ikinci planda kalmaktadır.

Ülkemizdeki yargıç ve savcıların ilk ve tek sivil kuruluşu olan Yargıçlar ve Savcılar Birliğinin tasarı üzerinde yaptığı incelemelerden çıkardığı sonuç; tasarının sakıncalarının bu ana başlıklarla da sınırlı olmadığıdır.

Bu nedenlerle YARSAV; tasarıya gerekçe yapılan bölge adliye mahkemeleri faaliyete geçmediği sürece, Yargıtay Yasa Tasarısının ele alınmasının ve bu yolla Yargıtay’ın tartışmaların içine çekilmesinin yargıya zarar verdiği düşüncesindedir.

Yargı ve Yargıtay’ın geleceğini ilgilendiren, adli yargıdaki var olan sorunları artırarak kaos ortamı yaratması kaçınılmaz olan, Yargıtay’ı siyasi müdahaleye açık hale getiren, Yargıtay’ın kurumsal bakışını yansıtmayan, Adalet Bakanı ve Müsteşarının bünyesinde yer alması nedeniyle yürütme organı müdahalesi bile artık yeterli görülmeyerek, yasama müdahalesiyle HSYK’nın Anayasal görevlerine kısıtlama getiren, hukuksal olarak izah edilemeyecek böyle bir tasarıya “meslek örgütü olarak YARSAV, hayır demektedir.”

Adalet Bakanı ise bu konuda “Yargıtay Birinci Başkanının” imza ve görüşüne önem verdiğini ifade etmekte, tasarının son şeklinin Yargıtay’ın kurumsal görüşünü yansıtmadığını dolaylı yoldan kabul etmektedir. Yargıtay’ın kurumsal görüşünü yansıtmayan bu tasarının yasalaşmasına, Yargıtay Birinci Başkanı da Yargıtay’ı temsilen destek vermemelidir.

Yargıtay Birinci Başkanı tarafından 2006 adli yıl açılış konuşmasında ifade edilen, “bölge adliye mahkemelerinin kuruluşunun 01.06.2010 tarihine ertelenmesi” yolundaki Yargıtay’ın kurumsal görüşü de gözetilerek, Yargıtay Yasa Tasarısı geri çekilmelidir. Bu konuda başta Yargıtay Birinci Başkanı ve Adalet Bakanı “tarihi bir görev ve sorumluluk” içindedirler.

Kamuoyunun bilgisine saygı ile sunulur. 20.02.2007

Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU

Yargıçlar ve Savcılar Birliği Başkanı