HSYK Üye Seçimlerine İlişkin Açıklama

2010 Anayasa deşikliği ile getirilen kurallar gereği, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 10 asıl 6 yedek üyesinin belirlenmesine yönelik, adli ve idari yargıdan toplam 13.993 yargıç ve savcı meslektaşımızın seçmen olarak yer aldığı seçimler sonuçlanmıştır.

Kuşkusuz demokratik olgunluk; itiraz ve eleştiri hakkını saklı tutarak, bu sonucun saygı ile karşılanmasını, meşru ve geçerli kabul edilmesini gerektirmektedir. Aynı demokratik olgunluk, seçilenlerle oluşan iradeye, demokrasinin ruhuna aykırı olarak, çoğunlukçu anlayışla "diğer"lerinin hak ve özgürlüklerine özen göstermeme, yargı yetkisinin bağımsızlık ve tarafsızlık değerlerine uygun kullanılmasını gölgeleme, nitelik ve liyakati gözardı etme hakkı da vermemektedir. Özellikle son 4 yılda yanlışlar limitini fazlasıyla dolduran, yargı dışı odakların güç savaşında bir haksızlık aracına dönüşen ve varlığı anlamsızlık türbülansında olan HSYK için,  aksi yaklaşım ve işleyişin artık olanaklı olmadığını vurgulamak isteriz.

HSYK seçim sürecinin başında; ilke ve değerlerimize dayalı olarak, meşru yargı örgütleri dışında hiçbir odakla birlikte irade geliştirmeyeceğimizi ve hareket etmeyeceğimizi belirtmiştik. Bu seçim stratejimiz çerçevesinde, hedef ve duyarlılıklarımız bakımından "ortaklık" paydası kurduğumuz Yargıçlar Sendikası ile birlikte, HSYK seçim sürecini (yargı dışı tüm odaklardan) bağımsız olarak yürütme kararı aldık. Bize yöneltilen teklif ve tehditleri değerlendirmeye dahi almadık. Yakıştırılan türlü birliktelikleri, ucuz seçim taktik ve manevraları olarak, meslektaşlarımızın hukukla iç içe vicdanlarının takdirine bıraktık. Bir meslek örgütünün, meslek temsilcilerinin seçimle belirlendiği bir süreçte, ilke ve düşüncelerini ifade etme ve bunları desteklediği adaylarla somutlaştırma hakkından feragat edemeyeceği gerçeğini, neye ve kime yaradığı spekülasyonuna feda edemezdik, etmedik ve etmeyeceğiz. Doğrularımızın ve adaylarımızın liyakatinin, ayrıca  "kazanma" koşuluna bağlanmasını, kazananların her yaptığının doğru olduğu kabulünü de içermesi itibariyle, sakıncalarını toplumsal düzeyde iliklerimize kadar yaşadığımız eksikli demokrasi anlayışının yansıması olarak görüyoruz.

Yargı dışı odakların, YARSAV - Yargıçlar Sendikası ve desteklediğimiz adaylarla ilgili hiçbir somut bilgi ve belgeye dayanmayan, psikolojik savaş dilinin hakim olduğu, ciddiyetten uzak, gülünç dahi olmayan, iftira niteliğindeki iddialarının, biz ve meslektaşlarımız açısından hiçbir değer taşımadığını ifade ettik ve ediyoruz. Hukuk ve demokrasiye uzaklıkları, baştan beri bizim, şimdi tüm dünyanın malumu olan yapıların uzantısı olanları asli aktörmüş gibi ciddiye alarak, yargıyı, debelendikleri ideolojik ve çıkar bataklığına çekmelerine izin veremeyiz.

Bu süreçte; katılımcı demokrasinin gereklerini harfiyen ve sonuna kadar yerine getirdik. Desteklenecek adayların, olabildiğince geniş, katılımcı bir düzlemde belirlenmesine büyük özen gösterdik. YARSAV ve Yargıçlar Sendikası olarak; adayları, ilkeleri ve seçim sonrasına ilişkin somut önerileri belirleme amacıyla yaptığımız bölgesel toplantılar sonucunda, bu toplantılara katılan, katılamayıp görüşlerini bildiren tüm yargı mensuplarının görüşlerini irdeleyip değerlendirdik. Bölge ve ülke düzeyinde temayül yoklamaları, anketler yaptık. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, liyakat, dürüstlük gibi temel değerlerde ve Tüzüklerimizde yer alan ilkelerde uyuşmayı esas kabul ettik. Bu şekilde ismi öne çıkan meslektaşlarımızın Yönetim Kurullarımızda tartışılıp değerlendirilmesi sonucunda, aday olan 11 adli yargı ve 3 idari yargı adayının desteklenmesine karar verdik.

Aday belirleme sürecinde benimsediğimiz demokratik doğrunun kanıtı olarak, desteklediğimiz ve meslek kamuoyunda ilk günden itibaren heyecan uyandıran adaylar, kısıtlı maddi olanakları ve zamanlarına karşın, insanüstü bir çaba ve özveri ile tüm meslektaşlarımıza gerek bizzat ziyaretlerle gerekse sosyal medya araçları üzerinden düşünce paylaşımı ve mesajlarla ulaştılar. Seçim sürecinin gerginliğini demokratik sınırlar içinde tutamayarak, üslup ve tavır kontrolü yapamayan, ihmal edilebilecek çok küçük bir kesim dışında, meslektaşlarımızdan olumsuz hiçbir tepki almadılar. Aksine, desteklediğimiz adayların değer ve kaliteleri konusunda, muhatapların gerek tavır gerekse dışa yansıyan beyanları itibariyle tam bir oydaşma olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Bu vesileyle, adaylarımıza gösterilen sıcak ilgi ve evsahipliği, nezaket ve destek nedeni ile tüm meslektaşlarımıza teşekkürlerimizi sunarız.

Seçim sonuçlarına göre kabul etmek gerekir ki, söz ve davranışlarla adaylarımıza yöneltilen ilgi ve takdir, oya dönüşmemiştir. Yanlarında yer almadığımız iki tarafın; ortamı kutuplaştırdığı, diğerinin kazanması durumunda felaket senaryolarının yaşama geçeceği propagandası ile korkuyu hakim kıldığı, panik havası içinde herkesin güçlü olan bir tarafı tercihe itildiği, demokratik özgür iradenin ortaya çıkmasına elverişli olmayan anormal seçim zemininde başka bir tablonun ortaya çıkması da mümkün gözükmemektedir. 2010 ve 2014 seçimlerinin ortak noktası, yürütmenin forması ve armasını taşıyanların belirgin üstünlük kurmalarıdır. Cemaat, kendisine sunulan imkânların bakiyesi ile sınırlı başarı elde etmiştir. Değerler ve ilkeler değil yargı dışı aktörler belirleyici olmuştur. Siyasal iktidar ve başka iktidar odaklarının etki ve baskılarına karşı direnç gösterebilmek üzere özel üye kompozisyonu öngörülen ve bu nedenle ağırlıklı kısmını meslektaşlarımızın seçimle belirlemesi benimsenen HSYK, hükümet cemaat sarkacına asılmıştır. Seçim sonuçları, meslek sosyolojisi ve meslektaş psikolojisi açısından bilim adamlarının da katkı sağlayacağı çok yönlü değerlendirmeyi hak etmektedir.

Seçimin adaleti konusunda, siyasi iktidarın Yargıda Birlik Platformu olarak kurduğu yapının desteklediği (doğal olarak siyasi iktidarın onayından geçen) adaylar lehine yürütmenin tüm olanaklarının seferber edilmesi karşısında ve geçen seçimde de aynı olgunun varlığı göz önüne alındığında, daha da kötüye gidişin olduğu açıktır. Bu konuda çözüm mercii olan Yüksek Seçim Kurulunun, tâbi olduğu mevzuatı olabildiğince dar yorumlayarak, işin esasına girmemeye çaba sarfetmesi, itiraz yoluyla hukuksal bir çıkış yolu olanağı sunmadı. Başsavcı ve komisyon başkanlarının tüm ekipmanıyla seferber olduğu, zayıf kalınan yerlerde mülki amirlerin devreye girdiği, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Adalet Bakanı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, Adalet Bakanı Basın Müşaviri ve bilumum yandaş medyanın açıkça sahada olduğu bu seçime de, hukuk adına müdahale edilmemesini, YSK yolunun etkisizliğine karine olarak görüyoruz.

Seçime girerken "Ne cemaat ne hükümet" dedik ve aynı duruşumuzu koruyoruz. HSYK, yargı dışı odakların kontrol ve yönlendirmesi altında olamaz. Ülkemizde kötü niyetle asitlenmiş "seçmen-millet iradesi" ve "demokratik meşruiyet" kavramları üzerinden, bu seçimden de benzer bir çıkarımda bulunularak, toplumsal mühendisliğe ve gizli ajandalara hizmet eden yapı olarak kullanılamaz. Olumsuz 2010 tecrübesinin acı ve telafisi çok zor sonuçlarını halen yaşamakta iken, bu durumun algı düzeyinde bile varlığı, ne meslektaşlarca taşınabilir, ne toplumca benimsenebilir, ne de uygar dünyaya açıklanabilir. Toplumsal çözülmenin ayak seslerinin kulakları sağır ettiği bir atmosferde, farklı tüm aidiyetlerden sıyrılınarak yargının "herkesin" olmasını sağlamak, artık en küçük hata lüksü bulunmayan yeni HSYK´nın en acil gündem maddesidir.

Hükümet temsilcilerine "kazandık" sevinci yaşatması, seçimin bağımlı HSYK tablosunu değiştirmediğinin göstergesidir. Varlık nedenimiz ve ilkelerimiz, mücadelemizin daha güçlü ve daha kararlı olarak devamına bizi mecbur kılmaktadır. Hem gelecekteki kuşaklar hem de uygar dünyada asgari saygınlık görebilmek için, demokratik her türlü yolu kullanarak bir karşıkoyuş ve doğruyu haykırışa devam edeceğiz.

HSYK´nın yargıç ve savcıları temsilen seçilen yeni üyelerini kutlar, sonucun yargı camiası, toplumumuz ve ülkemiz için yararlar getirmesini dileriz.

YARSAV & YARGIÇLAR SENDİKASI