2016 Yılı Adli ve İdari Yargı Kararnameleri Hakkında Basın Açıklaması

Ölüm kol geziyor güzel ülkemizde. Terörün her türlüsüne alışmamız isteniyor. Trafik kazaları can alıyor, kadınlar, çocuklar hoyratça öldürülüyor, taciz ediliyor, iş kazaları durmak bilmiyor, bombalı araçlar, canlı bombalar hayatımızın ortasında patlıyor. Her yer ölüm. Kaosa son verebilecek temel dinamiklerden birisi ve belki de en önemlisi yargı hızla kan kaybediyor. 
06.06.2016 sabahı yine bir patlamaya uyandık. Bu kez bomba yargıya atılmış, sabaha karşı yayınlanan 2016 yılı adli ve idari yargı ana kararnameleri ile 3746 yargıç ve Cumhuriyet savcısının görev yeri değiştirilmişti. Bomba diyoruz, çünkü bu kararnameler son altı yıldır çıkartılan diğer kararnameler gibi bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerini içselleştirmiş yargıç ve savcıların kıyım kararnamesidir. 
HSYK Birinci Dairesi, göreve başlamasının üzerinden yirmi ay geçmeden son atamalarla birlikte 8720 yargıç ve savcının yerini değiştirerek, yargıç ve savcıların neredeyse dörtte üçüne dokunarak çalışma hızı ile bir rekora da imza atmıştır. 
Yargı erkinin niteliği, kıdemi, liyakatı dikkate almadan ödül ve ceza mantığı ile hazırladığı bu kararnameler, yargıç ve savcıların HSYK seçimlerindeki tercihlerinin ödülünü aldıkları, bedelini ödediklerinin işaretleri ile doludur. Ve yine seçimlerdeki rakiplerin etkisiz kılınması amaç edinilmiş, kişisel, ailesel mazeretler görmezden gelinerek, yargıçlık güvencesi ve coğrafi teminat ilkeleri de hiçe sayılmış kendilerinden olmayanların tasfiyesi sürdürülmüştür. 
Bir korkumuzu ve korkumuzun gerçekleşmemesi umudumuzu da vurgulamak isteriz; Dokunulmazlıkların kaldırılması ve Başkanlık yolundaki engellerin temizlenmesi sürecinde TBMM ve sivil toplumdaki muhalifleri susturma ve etkisiz kılma operasyonu bu kararname aracılığıyla gerçekleştirileceği beklentisinin toplumun içinde bulunduğu kaosun yarattığı bir halüsinasyon olmasıdır. Kararnamede dikkat çeken çok sayıda başsavcının değişmesi, ağır ceza mahkemesi başkanı devşirilmesi gibi görünen atamalar umuyoruz ki bu beklentinin işaret fişeği değildir. 
Biz son 6 yıl her kararname döneminde olduğu gibi, yargı camiasına bir bomba gibi düşen ve yargı tarihinin en kapsamlısı olan 2016 yılı adli ve idari yargı kararnameleri içinde aynı cümleleri kurmaktan ve yapılan yanlışlığı tekrarlamaktan vazgeçmeyeceğiz. Giderek şiddetini artıran bizden olan ve ötekiler duygusu bu kararnamenin de ruhunu oluşturmakta ve yine Özel Yetkili HSYK tanımlaması tam anlamıyla yerine oturmakta, HSYK´nın sadece siyasi iktidarın beklentilerini karşılayan tasdik makamı fonksiyonu yürüttüğü algısı canımızı yakmaktadır. 
Atama kararnameleri, geçici görevle yetkilendirmeler, yetki kararnameleri, ünvanlı görevlere atamalarda gösterdiği tutum ve davranışlar HSYK´nın çalışma ilkesini belirleyen Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Yasası´nın 3. maddesi “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu görevlerini yerine getirirken ve yetkilerini kullanırken bağımsızdır. Hiçbir organ; makam, merci veya kişi, Kurula emir ve talimat veremez. 
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ile hakimlik teminatı esaslarını gözeterek adalet, tarafsızlık, doğruluk ve dürüstlük, tutarlılık, eşitlik, ehliyet ve liyakat ilkeleri çerçevesinde görev yapar.” hükmü yürürlükten kalktı da bizim haberimiz mi yok sorusunu akıllara getirmektedir. Fiilen yürürlükten kalktığı siyasi iktidar tarafından her fırsatta dile getirilen Anayasa’nın “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar” hükmünü içeren 159/1 maddesini hatırlatmaya da gereksinim duymuyoruz. Burada hemen HSYK´nın seçimle gelen üyelerine imzaladıkları etik sözleşmesini seçim malzemesi olarak kullanıp, seçimden sonra çöpe mi attıklarını sormadan geçilmemelidir. 
Kararname ile yargıç ve cumhuriyet savcılarına hangi mesajlar verilmek istenmektedir, kararnameyi değersiz kılan yanlışlar nelerdir? 
1- ÖRGÜTLÜ MÜCADELE İSTEMİYOR ÖRGÜTLÜ UYUM İSTİYORUZ; 
Örgütlü mücadele ancak siyasi iktidar eliyle oluşturulan örgütler içinde, siyasi iktidarın yanlışlarına suskun kalarak ve siyasi iktidarın istediği nitelikte kararlar vererek olur. Böyle olursanız ödüllendirilir, aksi halde cezalandırılırsınız mesajı en dikkat çekenidir. 
Yarsav Başkan Yardımcısı Murat Aydın´ın hem Yarsav Başkan Yardımcısı sıfatı hem de hukukçu duruşu nedeniyle talebi olmadan görev yeri değiştirilmiştir. Yargıçlar Sendikası Genel Sekreteri Ayşe Sarısu Pehlivan´ın İzmirden Karşıyaka’ya atanması başka nasıl açıklanabilir. Demokrat Yargı Eşbaşkanı Muzaffer Şakar´ın hangi ihtiyaç ya da gerekçeyle isteği dışında Diyarbakır´ atandığı da ortadadır. 
Sadece Dernekler ve Sendikanın yönetim kurullarında yer alanlar değil üyeleri de istekleri dışında, atama talepleri olanlar da tercihleri dışındaki yerlere atanmış, kimileri ikinci doğu görevlerine sürgün edilmişlerdir. Sendikamızın üyesi, Derneğimizin kurucu üyesi ve Derneğin bir dönem Başkan yardımcılığı görevini yürüten Muhammed Önder Tekin eşinin sağlık mazereti de gözetilmeden eşiyle birlikte İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Üyesi olarak atanmıştır. Önceki dönem YARSAV Yönetim Kurulu üyesi Kamil Çil Erzurum’dan Ankara’ya atamasının yıldönümünde bu kez Gaziantep´e gönderilmiştir. Yazılı Sınavda yüksek puan almasına rağmen yargıç olamayan kızının isyanını dile getiren Menderes Arıcan geçici görevle gönderildiği Malatya Cumhuriyet Savcısı olmuştur. Örnekleri ve isimleri çoğaltabiliriz. 
2-HSYK SEÇİMLERİ ADALET BAKANLIĞININ GÜDÜMÜNDE OLACAK KARŞIMIZA ÇIKMAYIN; 
Bir Adalet Bakanlığı(?) organizasyonu olan Yargıda Birlik Platformu’nun HSYK seçimleri için belirlediği adaylara rakip olan bağımlı bağımsızların ve gerçekten bağımsız olanların yer değiştirmeleri daha önceki kararnamelerde gerçekleştirilmişti. 
HSYK Birinci Dairesi 2010 yılı sonrası gelenekselleşen HSYK seçimlerindeki karşı adayları etkisiz kılma ilkesine sadık kalarak bu kez Yarsav ve Yargıçlar Sendikası adaylarına dokunmuştur. Adaylarımız, Murat Aydın ve Ayşe Sarısu Pehlivan dışında idari yargıdan üç adayımız Önder Tekin ve diğer iki adayımız da kıdem ve liyakatları gözetilmeden, talepleri dışında atanmışlardır. 
Yargıda Birlik Platformunun desteklediği adaylar ve Platformun seçim sürecinde asıl görev ve sorumluluklarını bir kenara bırakarak, adalet arayanları mahkeme kapılarından eli boş gönderme pahasına ikbal beklentilerinin önderliğinde tüm emek ve mesailerini harcamanın ödülünü, Yargıtay Üyeliği, Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlığı, Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı, Başsavcılık ve Başsavcı vekilliği ile görevlendirilerek ödüllendirilmişleridir. 
3-HOŞUMUZA GİTMEYEN KARARLARI VERMEYİN MUHALİF DURUŞ SERGİLEMEYİN; 
İktidarın güç ve rant devşirdiği davalarda bu amaca hizmet edenlere dokunulmazken, siyasi iktidarın hoşuna gitmeyeceğini bile bile, kendisine verilen adalet dağıtma görevini tarafına bakmadan yerine getirmeye çalışan, hukukun yanında olduklarını ve olacaklarını kararları ile ortaya koymaktan çekinmeyen yargıç ve savcılar ise soluğu başka kentlerde, başka mahkemelerde almışlardır. 
Urla Vilları yıkım kararını veren yargıçları, Cumhurbaşkanına Hakaret suçunun Anayasa´ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine başvuran Başkan Yardımcımızı, tutuklu polisleri tahliye eden Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlarını örnek verebiliriz. 
Cumhurbaşkanına hakaret suçu nedeniyle dava açan savcılar, ceza yağdıran yargıçlar ödüllendirilirken, kendi hesabından olmadığı bilirkişi raporu ile saptanan Facebook paylaşımı nedeniyle Cumhurbaşkanına hakaret suçundan yargılanan Derneğimiz ve Sendikamızın üyesi Mehmet Turan Denizgöçer ve eşi ise Sivas’a sürgün edilmişlerdir. 
4-BİZDEN DEĞİLSEN BEDEL ÖDERSİN; 
Haklarında soruşturma olan, yargıç, savcı olmanın gerektirdiği yansız olma niteliğini bir yana bırakarak davanın tarafları ile şahsi menfaat ilişkisine giren, hatta bu nedenle geçici başka şehirde yetkilendirilen, haksız tutuklama ve kararlara imza atan kimi yargıç ve savcılar cezalandırmanın aksine ödüllendirmişlerdir. 
Üyemiz Taner Temur iki yıl önce talebi olmadan atandığı Erzurum’dan mazereti nedeniyle itirazı kabul edilerek Gebze’ye alınmış, koşullarında değişiklik olmamasına, hakkında soruşturma bulunmamasına rağmen yeniden Erzurum’a gönderilmiştir. Örgütlü olmanın, yandaş olmamanın bedeli ödettirilmiştir. 
Sessiz sakin adalet dağıtma görevini yürüten örgütlü örgütsüz birçok meslektaşımız sadece rahatsız edilmek için aynı şehirdeki adliyeler arasında atamaya tabi tutulmuşlar, kendilerinden olmadıkları için cezalandırılmışlardır. 
Kendilerinden olmayanı tasfiye eğilimi gittikçe azalan çalışma barışını da tamamen ortadan kaldırmıştır. HSYK’nın “Parelel Yapı” ile mücadele düsturu, istenmeyene “paralel” yaftası yapıştırılmasını kolaylaştırmıştır. Bu kolaycılık ihbar-muhbir mekanizmasını harekete geçirmiş, yargıç ve savcılar bu nedenle de yerlerinden edilmiştir. 
Kadrolaşmanın diğer bir işareti de Yargıtay tetkik hakimi ve savcıları atamalarında görülmektedir. Yargıtay’ın ağır emekçileri tetkik hakimleri ve Yargıtay savcılarının istekleri dışında atamalarının yapılmasını tam da Yargıtay´ın küçültüleceği söylentisine bağlayacakken yerlerine yeni tetkik hakimi ve Yargıtay savcısı atanması da anlaşılabilmiş değildir. Özellikle birçok il ve ilçenin başsavcısının merkez valiliğine atanır gibi merkeze alınması, Yargıtay savcısı olarak atanması bir diğer soru işaretidir. 
Bilinmelidir ki; yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğüne inanan yargıç ve savcılar, hangi ünvan altında ve yurdun hangi bölgesinde olursa olsun adalet dağıtmaya devam edeceklerdir. Bertaraf edilme tehdidi yıldırmayacak, halkımızın evrensel hukuk ilkelerine uygun bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanabilme hak ve özgürlüğünün mücadelesini, huzurunun, aile birliğinin ve sağlığının bozulma tehlikesini göze alarak sürdürecektir. 
Yine bilinmelidir ki; Yüksek Yargı organları Başkanları ile geziye çıkılsa da, yargı Cumhurbaşkanına bağlıdır dense de, Anayasa fiilen yürürlükten kalksa da, siyasi rejimi dönüştürme adına her türlü hukuksuzluk ve terör bu ülkede kol gezse de hukukun üstünlüğüne inanmış evrensel hukuku, insan hakları ve demokrasiyi, demokrasinin güvencesi laikliği benimsemiş, yargıç ve savcılar bu ülkeye barış ve kardeşlik ikliminin yeniden hakim olması için, gönül kırıklıklarını bir yana koyarak, ülkenin tüm renklerini kucaklayarak çalışmaya adalet dağıtmaya ve doğruyu söylemeye devam edeceklerdir. 
Kararnamede imzası olanlara son sözümüz ise, yukarıda açıkladığımız Anayasal ve Yasal görev ve sorumluluklarını hatırlamaları, etik sözleşmelerini attıkları çöpten çıkarmalarıdır. Kararnameye yapılan itirazların asli sorumlukları kapsamında değerlendirerek kendilerine tanınan yanlışı düzeltme olanağını kullanmalarıdır. Unutmayınız ki hukuka bir gün sizin de ihtiyacınız olabilir. O zaman karşınızda sadece bizden esirgediğiniz adaleti bulacaksınız Bizler doğru bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. 10.06.2016

YARSAV&YARGIÇLAR SENDİKASI