Bağımlı Yargı” yaratmak amacıyla, sistemli çabalar sürdürülmek olup, TİB’nda tespit ve inceleme yapılması sırasında yargıç fiziki müdahaleye maruz bırakılmıştır. 14.01.2010

Saygıdeğer basın mensupları,

YARSAV Yönetim Kurulu olarak kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla yapacağımız basın açıklamasına gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ediyoruz.

Son yıllarda ivme kazanan ve dozu artan bir biçimde Türk Ulusu adına karar vermeye yetkili yargı organı ve bu kapsamda görev yapan yargıç ve cumhuriyet savcıları üzerinde yürütme organı tarafından “bağımlı yargı” yaratmak amacıyla, sistemli çabalar sürdürülmektedir. Bu durum anayasal yargı bağımsızlığı, yargıç güvencesi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en temel niteliği olan hukuk devleti ilkesini aşındırmaktadır. Bu çabalar devam ettiği takdirde hukuk devleti ilkesinin anlamını yitirmesi gibi vahim bir sonuç doğabilecektir. Bunun sürdürülmesi halinde ülkemizde hiç kimsenin kendini hukuksal açıdan güvende hissetmesi mümkün değildir. YARSAV, kuruluşundan bu yana, kişisel özgürlükleri yok eden, devletin temellerini çürüten bu kural tanımaz anlayışın hep karşısında olmuş, kararlı bir hukuk mücadelesi sürdürmüştür.

Bu kapsamda, YARSAV Yönetim Kurulu olarak Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nda yapılan hukuka aykırı iletişim tesbitleri ile bunu gerçekleştiren kamu görevlileri hakkında ceza soruşturması açılması amacıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığımız suç duyurusu üzerine yapılan soruşturma sırasında, önce soruşturmayı yapan Cumhuriyet Savcısı Vahdet Polatkan hakkında Adalet Bakanlığı’nca soruşturma açılmış ve süreçte soruşturma dosyası elinden alınmıştır.

Ardından, yapılan soruşturma sonunda verilen takipsizlik kararına karşı YARSAV’ın itirazı üzerine, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı tarafından, soruşturmanın genişletilmesi ve TİB’nda tespit ve inceleme yapılması kararı verilmiş, bu konuda görevlendirilen Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi Yargıcı Hayri Keskin, yaptığı inceleme sırasında fiziki müdahaleye maruz kalarak fiilen engellenmiş, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı tarafından yeniden tespit ve inceleme kararı verilmesi üzerine, Adalet Bakanlığınca Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi Yargıcı hakkında da müfettişler aracılığı ile soruşturma başlatılmıştır.

Bununla da yetinilmemiş, itirazlar konusunda karar veren Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı hakkında yeni bir inceleme başlatılarak yine Adalet Bakanlığı tarafından müfettiş görevlendirilmiştir.

Sayın Bakanın deyimiyle “rutin” bu iş ve işlemlere koşut olarak, kimi çevrelerce bir taraftan TİB tespitine ilişkin “devletin milli güvenliği tehlikeye giriyor” söylemleri ile kamuoyu nezdinde bilgi kirliliği yaratma çabaları sergilenirken, diğer bir taraftan da bu husus gerekçe gösterilerek tespitin engellenmesi için hukuk tarihimizde örneği görülmemiş biçimde tedbir kararı arayışları içine girilmiştir. Ancak milli güvenliğimiz konusunda “hassas” olduğu anlaşılan malum bu çevreler, halen devam etmekte olan ve kamuoyunda ses getiren başka bir soruşturmada ise, bu sefer “hukuk işliyor” söylemini benimseyerek ne menem bir standarda sahip olduklarını göstermişlerdir. Bu durumu çarpıcı ve manidar buluyoruz.

Suç duyurumuza ilişkin olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada itiraz üzerine karar vermekle yetkili Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı hakkında, hem de Sincan Adliyesi’nde bu soruşturma ile ilgili bilgi ve belge bulunmamasına, tüm bilgi ve belgelerin asıl dosyanın bulunduğu Ankara Adliyesi’nde bulunmasına, kaldı ki yazışma ile istenip kolaylıkla elde edilebilecek olmasına rağmen, bütün yargı camiasına gözdağı vermek istercesine derhal soruşturmacı müfettişler Sincan Adliyesi’ne gönderilmiş, bu suretle, örneğine rastlanmayan “adliye baskınları” yolu ile yargıçlar üzerinden yargıya baskının yeni bir versiyonu ortaya konulmuştur. Adalet Müfettişlerince evrak istenilen dosyaların, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesindeki kamuoyunca telekulak olarak bilinen dosya ile YARSAV kurucu başkanı hakkındaki dosya olması dikkat çekicidir. Bu tür girişimlerden ancak yukarda belirtilen çifte standart sahibi çevreler tatmin olabilir. Hukukun üstünlüğüne inanan hiç kimse, bu nitelikteki iş ve işlemlerin samimi ve “rutin” olduğuna inanmaz.

YARSAV olarak Sayın Adalet Bakanı’na soruyoruz:

YARSAV kurucu başkanı hakkındaki dosyaya üstelik TİB başvurusu sonucunda alelacele müfettiş gönderilmesi, nasıl “rutin” bir uygulamadır? YARSAV kurucu başkanı hakkındaki dosya ile TİB arasında ne gibi bir ilgi ve bağlantı vardır? Bu uygulamalar, özelde Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ile YARSAV kurucu başkanını, genelde ise tüm yargıç ve savcıları hedef alan bir baskı(n) mıdır?

Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ve YARSAV kurucu başkanı hakkındaki disiplin soruşturmasına ilişkin dosyaların 30.10.2009 tarihinde Yüksek Kurul’a sevkine karar verilmesine karşın, bugüne kadar fiilen gönderilmemesinin nedeni nedir? Hedefe konulan HSYK yerine, güçler ayrılığı ilkesine aykırı biçimde anayasa değişikliği ile oluşturulması hedeflenen yeni bir kurulun ortaya çıkması beklenmekte, yeni kurul için yeni dosyalar mı yaratılmaktadır?

Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu, hukuka değil, siyasi iradenin beklentileriyle örtüşen tutumu nedeniyle “mahkum” olmuştur. Danıştay kararı ile “soruşturulacak bir teftiş kurulu” niteliğine bürünmüştür. Türkiye tarihinde ilk kez Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı soruşturma altındadır. Bu da yargının, Teftiş Kurulu’nun dinleme kararları ile nasıl amansızca baskı altına alınmaya çalışıldığını açıkça ortaya koymaktadır.

Telekulakla mücadele konusundaki her adımı izleyen, gözaltına alan, bu konuda işlem yapan her yargıcı ve savcıyı soruşturmaya muhatap kılan Adalet Bakanlığı’nın, haklarında Yüce Danıştay tarafından soruşturma izni verilen Teftiş Kurulu Başkanı ile hukuk dışı dinleme talep etmek suretiyle suç işleyen teftiş kurulu soruşturmacı müfettişleri hakkında da, “sadece hukukun gerektirdiği” rutin bir uygulama başlatmasını istiyoruz. Bu bağlamda Sayın Adalet Bakanı, amiri olduğu Teftiş Kurulu Başkanı ile soruşturmacı müfettişlerini görevlerinden almalıdır. Bu yapılmadığı yahut yapılamadığı takdirde, bu durum, söz konusu kişilerin eylemlerinden kaynaklanan sorumluluğa ortak olmak anlamına gelecektir. Sayın Bakanı anayasal, demokratik ve tarihsel sorumluluğu ile yüzleşmeye çağırıyoruz.

Ayrıca haklarını aramayanların, yurttaşların hakkını da koruyamayacakları inancında olduğumuzdan, daha önce yapmış olduğumuz çağrımızı tekrarlıyor ve terörist muamelesi gören, en başta başsavcılar olmak üzere tüm yargıç ve cumhuriyet savcıları ile hukuk dışı dinlendiği kuşkusunu ve/veya bilgisini taşıyan tüm meslektaşlarımızı, açılan soruşturma nedeniyle Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’na başvurarak haklarını aramaya davet ediyoruz.

Kamuoyuna saygı ile duyururuz. 14.01.2009

YARSAV YÖNETİM KURULU