Yargı Reformu Stratejisi hakkında basın açıklaması, 25.8.2009

Adalet Bakanlığı tarafından açıklanan ve 2013 yılına kadar yapılması gerekenleri kapsayan, 62 sayfadan oluşan 24.8.2009 tarihli Yargı Reformu Stratejisi belgesi, beklentileri karşılamaktan uzak olduğu gibi, reform kavramıyla da bağdaşmayan bir içeriğe sahiptir.

Söz konusu belgede, herhangi bir Anayasa değişikliğine gerek olmaksızın, Adalet Bakanlığının “mahkemelerin bağımsızlığı ve yargıç güvencesi ilkelerine” aykırı olarak sahip olduğu yetki ve görevlerinin tartışmaya açılmaması düşündürücüdür. Adalet Bakanlığının özellikle 1982 den sonra sahip olduğu yetki ve görevler korunarak yargı reformu yapılması söz konusu olamaz.

Yargı bağımsızlığı konusunda sadece HSYK’nın yapısının tartışmaya açılması anlamlıdır. Yargı bağımsızlığını zedeleyen düzenleme ve uygulamalarda esas olan Adalet Bakanlığının konumu iken, bu konunun irdelenmemesi düşündürücüdür.

Dünya Yargıçlar Birliği’nin 2003 Viyana Sonuç Bildirgesi’nde yargı bağımsızlığı nedeniyle Adalet Konseylerine (ki ülkemizdeki karşılığı HSYK), hükümet ve parlamento tarafından değil, yargı organları tarafından seçim yapılması gerektiği açıkça ifade edilmiş iken, geniş tabanlı temsil adı altında, kapalı cümlelerle, ancak daha önce bu kavram kullanılarak yasama organı yoluyla seçimden söz edilmesi hatırlandığında, HSYK’nın yapısına müdahalenin üstü kapalı da olsa hala daha ifade edilmesi yine düşündürücüdür.

Hak arama özgürlükleri önündeki engellerden ve bu özgürlüğün etkin kullanımından söz edilmemesi dikkat çekicidir.

YARSAV’ın kapatılmasından vazgeçildiği belirtilmesine rağmen, Anayasa’nın yürütme bölümü içinde idare başlığı altında düzenlenen, idari vesayete bağlı kamu kurumu niteliğinde yeni bir meslek örgütü kuracağını hala daha ifade eden, böyle bir örgütlenmenin Avrupa’da bir örneği olmadığını bilen Bakanlık, yargıda örgütlenme adı altında yargıyı iyice vesayet altına almaya çalışmaktadır.

Adli Tıp Kurumu ve Adalet Akademisi üzerindeki Adalet Bakanlığının etkisi sürdürülmektedir.

AB için hazırlandığı söylenen metin sırasında yargının tek sivil örgütü YARSAV’ın görüşlerinin alınmaması ise, yine AB söylemlerinin kullanıldığını ancak AB normlarının asla içselleştirilemediğini, reform adı altında yapılanların da, reform ve AB ile doğrudan ilgisi olmadığını ortaya koymaktadır.

Metin yaşama geçirilirse, Türkiye’nin daha ciddi bir yargı reformuna ihtiyaç duyacağı tartışmasızdır. Konu ile ilgili ayrıntılı açıklama yapılacaktır.

Saygılarımla. 25.8.2009

Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU

YARSAV Başkanı