Yargıçların Tutuklanması Hakkında Açıklama

Anayasal suçlara bakan İstanbul Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesince, soruşturma aşamasında kendilerine tevzi edilen işlerle ilgili olarak reddi hâkim ve tahliye kararı veren iki yargıç tutuklanmıştır.

Öncelikle şunu ifade etmeliyiz ki; yargı mensupları içerisinde bilerek hukuk dışına çıkarak karar verenler, görevlerinde bağımsız hareket etmeyenler, masum insanlara kumpas kuranlar, vicdani kanaati dışında başka bir hiyerarşik ilişki içerisinde yargılama faaliyeti yürütenler ve tarafsızlığını yitirenler varsa bunun karşılığını görmelidirler. Ancak bunu yaparken mutlak surette hukukun içerisinde kalınmalıdır. Bu dönemin bir geçiş dönemi olduğu ve bu süreçte bu yapıyla etkin bir mücadele için hukuk dışına da çıkılabileceği görüşü siyasi iktidarın bir illüzyonu ve kendi hukuksuzluklarını örtme çabasıdır. Hukuk askıya alınarak hukuk devleti inşa edilemez.

Geçmişte özel yetkili mahkemelerin siyasal iktidarların muhalif tasfiye aracı olarak birçok hukuksuzluğa, haksızlığa ve mağduriyete yol açtığını yaşanan somut olaylardan da hareketle her zaman ve zeminde ifade ettik, ediyoruz. Bu mahkemeler, olağanüstü, sıradışı ve siyasal bir amaca yönelik olarak kurgulanmalarının doğal sonucu aşırı tutuklamacı ve özgürlük karşıtı nitelik sergilemiş, toplumun her kesiminde etkisi onyıllar süren acılara, haksızlıklara sebebiyet vermiş, yargıya güvenin hızla sıfır noktasına gelmesinde büyük bir rol üstlenmişlerdir.

Bugün de, Sulh Ceza Hâkimlikleri ve ihtisaslaşma adı altında oluşturulan yeni Ağır Ceza Mahkemeleri iktidarın silahsız kuvvetleri olarak görev yapmaktadır. Eskisi gibi net olan, bu yargısal yapıların siyasi iktidar ile uyum ve eşgüdüm halinde olmasıdır. Öyle ki, olası gecikmelerde HSYK devreye girmekte, yargı alanında sorunu çözerken, siyasi iktidara da İkinci Daire Başkanının yaptığı gibi özür dönüşünü ihmal etmemektedir.

Tek bir gerçek var: Yargıcın verdiği karardan dolayı tutuklanması, yargı bağımsızlığına olabilecek en ağır saldırıdır. Yargıçların verdiği kararların hukuksal doğruluğuna ya da yanlışlığına hükmetmek yalnızca kanun yolu mercilerine aittir. Yargısal görevin icrası sırasında takdir hataları var ise bunun karşılığı asla tutuklanma olamaz. Suç oluşturan kasti bir yanlış olsa bile adil bir şekilde işleyen yargısal süreçler sonuçlanmadan iktidarın baskısıyla cezalandırma amaçlı tutuklama kabul edilemez. Adeta bir dönüm noktası olan bu karar, sahiplerini de mahcup edecek ve altında ezecek bir zihniyet ve öz taşımaktadır.

Dün nasıl İlhan Cihaner olayında olduğu gibi özel yetkili mahkeme uygulamalarıyla yol açılan büyük haksızlığın karşısında olmuş isek, bugün de kim olduklarına ve geçmişte ne yaptıklarına bakmaksızın, yargıçların, vermiş oldukları kararlardan yani yargısal görev ifa etmelerinden dolayı tutuklanmalarının hukuksuz olduğunu söylüyoruz.

Siyasi iktidarın tüm unsurları ile devrede olduğu yargıçların tutuklanması olayını, objektif planda ikna edici görmüyoruz. Yargıçların tutuklanması, asla olaya özgü değildir. Dışa yansıyan tablodaki, HSYK´nın da aracılık yaptığı siyasi talimatla iş yapılıyor görüntüsü, keyfilik, özensizlik, acelecilik, vereceği karardan dolayı tutuklanma duygusunu tüm meslektaşlarımızda doğurmuştur. Adeta korkutma, yıldırma ve gözdağı uygulaması olarak meslektaşlarımıza mesaj verilmektedir. Bu kararla yargıç savcı güvencesinin tabutuna son çivi çakılmıştır.

Son dönemde sürgünlerin, disiplin cezalarının, hatta sokakta, lojmanda, adliyede ölümlü saldırılarla birlikte anılan yargı mensuplarının yaşam normaline, tutuklanmalar da eklenmiştir. Tutuklanma, siyasal egemenlerin istemediği kararları veren tüm yargı mensuplarını bekleyen yazgı olarak zihinlere işlenmiştir. Yargıçların, avukatların yani kısaca araç olmayı, bağlı ya da yandaş olmayı reddeden yargının yargılandığı bir ülkede ise hiçbir yurttaşın hukuk güvencesinden söz edilemez.

Yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesini ve yurttaşın hukuk güvenliğini belirsizliğe mahkûm eden bu tablonun azami hukuka uygunluk standardı işletilerek derhal açıklığa kavuşturulmasını, aksi takdirde sonlandırılmasını talep ediyoruz. Geçmişteki örneklerinden de biliyoruz ki, bu rüzgar dindiğinde, konumlardaki ve rollerdeki hiyerarşiye, hatta konjonktür ürünü yasalara dahi değil, vicdan ve onun aynası hukuka olan yakınlığa bakılarak tarihsel hüküm verilecektir.

Bizler, her türlü baskı ve sindirme çabasına karşın, hukuk ve vicdanımız dışında hiçbir güce dayanmadan, sözümüzü tüm iktidarlara karşı sakınmadan söyleyecek, adına karar verdiğimiz, bizden her koşulda adalet bekleyen toplumun beklentisine ihanet etmeyecek ve zarar verdirmeyeceğiz.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.        02.05.2015

YARSAV & YARGIÇLAR SENDİKASI