Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Bakanlar Kurulu’nda
görüşülen yargı reformu stratejisinin içeriğine girmeden önce
hazırlanmasındaki hukuksal sakatlığa bakmak gerekiyor. Dikkatler metne
çevrilince konunun özü unutuluyor.

Anayasanın 6. maddesinde, egemenliğin “Anayasanın koyduğu esaslara göre,
yetkili organlar eliyle” kullanacağı belirtilmiş ve devam eden üç maddede
de yetkili organlar, “yasama”, “yürütme” ve “yargı” olarak sayılmıştır.
Buna göre, yasama ve yargı yetkileri “ulus adına”
kullanılacak, yürütme yetkisi ve görevi ise yasama ve yargıdan farklı
olarak, “Anayasa ve kanunlara uygun olarak” yerine getirilecektir.

Anayasanın Başlangıç bölümünde “kuvvetler ayrılığı” ilkesi
benimsenmiş, bu temel ilkenin uygulamaya yansıması ise 6. maddede, “hiçbir
kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet
yetkisini kullanamaz” hükmüyle ortaya konulmuştur. Kullanılan yetki ile
yetkiyi kullanan organ arasında içerik ve nitelik yönünden
koparılamaz bağ vardır ve bu bağ da kuvvetler ayrılığı esasına
dayanır.

Yargı yetkisi, bağımsız mahkemelerce yerine getirilir, bağımsız
mahkemeler de bağımsız yargıçlardan oluşur. Bu yetki, yargıç
güvencesinden, onların nitelik ve haklarından, mahkemelerin
kuruluşundan ayrı tutulamaz. Anayasanın 138-144. maddelerinde yargıyla
ilgili tüm ilkeler “anayasal güvence” altında sıralanmış, temel ilke,
“mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı” olarak
gösterilmiştir. Anayasanın koyduğu sınırlar içinde görev yapan
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu HSYK’de aynı temel ilkeye göre
kurulur ve görev yapar.

Bağımsızlık ve güvence, yargıcın, yasama, yürütme, yargı, birey,
örgüt, toplum ve uluslararası güçler dahil her türlü baskı ve
müdahaleden korunmasıyla sağlanır.

Buna yargıyı biçimlendiren “hukuk kuralları” ve bunların düzenleniş yöntem
ve süreçleri de dahildir.

Anayasa hükümleriyle sınırlı

Görev ve yetkisini anayasa ve yasalara uygun olarak yerine getirmek
zorunda olan yürütme organının, anayasanın yargı bölümünde Adalet
Bakanlığı’na verilen istisnai görevler ve yargı alanının idari bölümü
dışında, yargıyla ilgili yetkisi bulunmamaktadır. Bu yetki ve görev
anayasa hükümleriyle sınırlıdır.

Yürütme organı, bu anayasal çerçeve dışında yargıyla ilgili görev ve yetki
üstlenemez, düzenleme yapamaz, düzenlemeleri yönlendiremez. Bu görev,
hazırlık sürecince HSYK ile yüksek yargı organları, yasama
sürecinde TBMM’nindir.

Nitekim bu saptama, Avrupa Birliği Komisyonu’nca hazırlanan istişari
ziyaret raporlarında da vurgulanmıştır. Yürütme organının, genel
anlamda TBMM’ye “yasa tasarısı” sunması yetkisi de sınırsız bir yetki
değildir. Bu anayasal sınır kuvvetler ayrılığı ilkesiyle çizilmiştir.

Örneğin nasıl TBMM Genel Sekreterliği Teşkilat Kanunu yürütme organı
tarafından “yasa tasarısı” olarak sunulamazsa, Anayasa Mahkemesi,
Yargıtay, Danıştay, HSYK yasaları, hatta Sayıştay Yasası da sunulamaz.

Anayasa kurallarının “bütünlük içinde uygulanması”, “kuvvetler
ayrılığı ilkesi” ve “demokratik hukuk devletinin özü” bunu gerektirir.
Kuvvetler ayrılığı ilkesi, sadece kuvvetlerin iş, işlem ve
kararlarıyla değil, teşkilat yapıları, üyeleri, görevlileri ve
hukuksal belgeleriyle bütündür. Bu ilke olmadan bağımsız yargı ve
yargıçtan söz edilemez. Aksi halde yargı, yürütmenin güdümüne girerek onun
uzantısı haline gelir.

Yürütmenin söz ve karar sahibi olduğu her alanda kuvvetler ayrılığı ve
bağımsızlık ortadan kalkar. Kuralların ve eylemlerin “düşünce”nin
ürünü olduğu unutulmamalıdır.

Şekil ve karardaki bağımsızlığın özünde düşüncedeki bağımsızlık
vardır.

Stratejinin “yargı” bölümünün hazırlayıcısı “yürütme organı” olamaz.
Yargı, dönemsel olarak üzerinde oynanacak bir alan olmadığı gibi,
oyunun kuralları da yürütme tarafından çizilemez.

Yargı reformu, özünde evrensel yargı bağımsızlığı ilkelerini içerirken
demokratik toplum düzenine dayanmalıdır. Demokratik hukuk devletinde
gerçek yargı reformunun yolu yürütmeden geçmez, yürütme yargıya
müdahale etmez.

Yargı baskıdan uzak olmalıdır

Yürütme organının uluslararası çalışmalara ve kuruluşlara şeklen
muhatap olması, onun yargı bölümüne müdahalesini ve kuvvetler ayrılığı
ilkesini ihlal edip yargıyı biçimlendirmesini meşru kılmaz.

Taslağın kamuoyunun bilgisine sunulması ve yargı birimleri ve
mensuplarının görüşlerinin alınması da durumu değiştirmez.

Yürütme organı tarafından ortaya çıkarılan ve daha çok, yargıyı kendi
isteğine göre biçimlendirmek isteyen bir belgenin esas alınarak,
tartışma ve değerlendirmelerin bu belgeyle sınırlandırılması, olsa olsa
yürütmenin ve belli güç odaklarının kendi istekleri uğruna
yargıya müdahale ederek denetimi ele geçirmesine yarar. Oysa yargı, her
süreçte, her türlü baskıdan uzak olmalıdır.

Ali Rıza Aydın /  YARSAV Genel Sekreteri