Bu Yazıyı Yazdır
BASIN AÇIKLAMASI 21/04/2010
Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyinin danışman organları olan Dünya Yargıçlar Birliği (İAJ),Özgürlük ve Demokrasi İçin Avrupalı Yargıçlar ve Savcılar Birliği (MEDEL) üyesi, bu gün itibariyle 1300’den fazla seçkin üyeye sahip, ülkemiz yargıç ve savcılarının ilk ve en geniş tabanlı sivil örgütü olan YARSAV olarak; şu an TBMM gündeminde bulunan Anayasa değişiklik teklifi ile ilgili süreçte yer alacak tüm tarafları doğru bilgilendirmek, özellikle HSYK ve Anayasa Mahkemesine ilişkin hükümlerin değişiklikleri ile ilgili Tüzüğümüzde yer alan temel ilkelerimiz ve tarihsel sorumluluğumuzun bilinciyle görüşlerimizi paylaşmak amacıyla halkın temsilcileri olan milletvekillerimizi bilgilendirmek istedik ve bu amaçla çalışmalarımızı sunmak üzere T.B.M.M. Başkanlığına resmi başvuruda bulunduk, ancak bu konudaki talebimiz hiçbir gerekçe gösterilmeden Meclis Başkanlığınca reddedilmiştir. Bildiğimiz kadarıyla her tür raporun dağıtımının yapıldığı mecliste bir sivil toplum örgütünün demokratik bilgilendirme hakkını kullanması engellenmiş ve demokratik değerlere ve örgütlenmeye bakış açısı bir kez daha ortaya konmuştur. Resmi prosedürün işletilmemesi üzerine de Anayasa değişikliğine ilişkin çalışmalarımızı vekillere posta ve parti gurup başkan vekilleri aracılığı ile ulaştırmaya çalışıyoruz.
Anayasanın yargı ile ilgili maddelerinde değişiklik öngören teklif hazırlanırken örnek alındığı söylenilen Avrupa ülkelerinde yargıç ve savcı dernekleri Avrupa Konseyininin danışma organı niteliğiyle düşüncelerini bütün karar mekanizmalarına rahatlıkla iletmeleri olanaklıyken, bu özendirilir ve istenirken Türk yargıç ve savcılarının sesi olan YARSAV’ın anayasa değişikliği ile ilgili görüşlerini ifade etmelerinden rahatsızlık duyulması, susturulmak istenilmeleri tam bir “çifte standart” örneğidir.
Ancak, bu yöntemlerle Türk yargıç ve savcılarını ve YARSAV’ı susturamayacalar.
Bu konunun öznesi olan yargıç ve savcıların değerlendirme toplantısı yapmaları bir suçmuş gibi gösterilmiş ve bir gün öncesinden bizzat Başbakan tarafından hedef gösterilerek sonraki gelişmelere davetiye çıkartılmıştır.
DEFALARCA AÇIKLADIK, BİR KEZ DAHA AÇIKLIYORUZ, BİZ DARBE ANAYASASININ YARGI BAĞIMSIZLIĞINI ENGELLEYEN HÜKÜMLERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİNİ İSTİYORUZ.
Ancak bugün gündemde olan Anayasa değişikliği ise Türk toplumunun temel gereksinimi olan yargı reformunun gerçekleşmesi istencinden kaynaklanmamaktadır. Anayasal kurumları yani devlet organlarını aynen özerk Üniversiteler, YÖK ve TÜBİTAK ta olduğu gibi ele geçirme ve etkisizleştirme planının bir parçasıdır.
Yargı kurumlarını yasa dışı örgüt karargahı gibi dinleme, izleme işlemlerine tabi tutulması, yargıyı sürekli statükocu ilan etmeler, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucu değerlerine saygı gösterdiği için neredeyse demokrasi düşmanı bir unsurmuş gibi göstermeye ve halkı kendi yargısına düşman etmeye çalışmalar da işte bu karanlık amacın hazırlık hareketleriydi, son olarak elverişli vasıta da anayasa değişikliği olarak gündeme getirilmiştir.
Pratik olarak baktığımızda yargı alanında yapılacak bu değişiklikler topluma ne vaat etmektedir?
Yargı bağımsızlığını güçlendirecek midir?
Adalete halkın erişimini hızlandıracak mıdır?
Yargılama süreçlerini kısaltacak, mıdır?
İş yükünü hafifletecek midir?
Olumsuz çalışma koşullarını düzeltecek midir?
Yargı kararlarını etkisizleştiren uygulamaları ortadan kaldıracak mıdır?
Bu sorularının yanıtı koskoca bir HAYIR’dır.
Yapılan değişikliklerden amaçlanan Adalet Bakanının ve yürütmenin memuru olan müsteşarının kuruldaki konumu güçlendirilerek yargı organlarını emir ve talimatla hareket eden bir mekanizma haline getirmektir.
SÜREÇ YARGI dışlanarak YARGIYA hiç sorulmadan YARGI (SIZ) sürdürülmüş ve sonuçlandırılmış, darbe anayasasının hazırlık sürecindeki gibi uzlaşma dışlanmış, halkın sağlıklı bilgilendirilmesinin özellikle referandum süreci de kısaltılarak önüne geçilmiş, akraba medya kampanyaları güdümlü sivil toplum örgütlerinin tek yönlü bilgilendirmeleri ile desteklenen teklifle toplum iradesi felç edilmeye çalışılarak, aynı darbeci anlayış sergilenmiştir.
YARSAV olarak ilan ediyoruz; yapılmak istenilen bu değişiklikler bugüne kadar izlenen yöntem ve içerik itibariyle Anayasal kuvvetler ayrılığı ilkesine tamamen aykırı, demokratik hukuk devletini yok etme, anayasal tüm güçleri bir kişinin elinde toplama sonucunu doğuracak niteliktedir. Bu amaç da artık kamuoyundan gizlenmemekte, neredeyse açık açık diktatörlük hevesi kamuoyu ile paylaşılmakta ve toplum mühendisliği çabaları ile toplum bu fikre alıştırılmaya çalışılmaktadır. İşte bu nedenle Siyasi partileri, halkın temsilcisi milletvekillerimizi, sivil toplum örgütlerini ve tüm yurttaşlarımızı, adalete, bağımsız yargısına ve dolayısıyla demokrasimize sahip çıkmaya çağırıyoruz. Ve soruyoruz, demokrasi anlayışını böyle sergileyenlerin diktatörlük anlayışlarının nasıl olacaktır? Yargı(sız) infaz olmaması için bir kez daha düşününüz.
Düşününüz, Düşünmeden kullanılan her oyun diktatörlük yoluna bir taş döşeyeceğini de unutmayınız. 21.4.2010
YARSAV YÖNETİM KURULU