Bu Yazıyı Yazdır
MADDE 2
Tanımlar bölümünde adalet hizmetinin tanımı yapılmamış, kapsamı ve sınırı çizilmemiştir. bu belirsizlik adalet hizmetlerinin teftişi aşamasında genişletilerek yargıç ve cumhuriyet savcılarının HSYK ve adalet teftişi olarak iki ayrı teftiş sistemine tabi hale getirilmesi tehlikesi yaratmaktadır.
MADDE 3
HSYK nın idari ve mali özerkliğe sahip olduğu belirtilmesine karşın, ilişkili olduğu bakanlığın Adalet Bakanlığı olduğu belirtilerek bakanlığın kurul üzerindeki vesayeti, başka bir deyişle kurulun bakanlığa bağlılığı vurgulanmıştır.
MADDE 4/1
Sadece mesleğe değil, adaylığa kabul de kurulun görev kapsamında olmalıdır. Mülakatın kurulca yapılmasının bu yasa ile düzenlenmesi mümkün olmasına karşın, adaylığa kabulden Bakanlık elini çekmemiştir.
Bakanlığın yurtdışı teşkilatının ve irtibat hakiminin ne olduğu açıklanmamıştır. anayasal dayanağı yoktur.
MADDE 4/2
Bakanlık merkez teşkilatında görev yapan yargıç ve savcılar HSYK üyesi seçilebilmelerine ve bu seçimde seçmen olabilmelerine karşın, kurul denetiminden hariç tutulup, yargıç güvencesinden yoksun kılınarak memurlaştırılmışlardır. yaptıkları hizmet kapsamı ve sınırı belirsiz olan ve yasada tanımı yapılmayan “adalet hizmeti” olarak belirlenmiştir.
MADDE 7/F, MADDE 36- MADDE 38
Kurulun seçimle gelen üyeleri, ki bunlar Bakan ve Müsteşar dışındaki tüm üyeler anlamına geliyor, Bakanın harekete geçirdiği bir soruşturma ile oluşturulan soruşturma kurulu eliyle soruşturulabiliyorlar. Soruşturma kurulu cumhuriyet savcısına tanınan yetkilerle donatılmış. bu durumda Bakan ve Müsteşar dışındaki tüm üyeler bakanın emri ile tutuklamaya kadar varan baskılarla yönlendirilebilirler. Danıştay ve Yargıtay üyelerinin anayasal güvenceleri (md. 148, 154, 155) ortadan kaldırıldığından kurul teftişine tabi kılınmaktadırlar, bu konuda anayasaya aykırılık sözkonusudur. kurul üyelerinin tamamına eşit güvenceler sağlanmamıştır. müsteşar kurulun asıl üyesi olmasına karşın, bu düzenlemenin dışında bırakılmıştır.
MADDE 8/1
Atama ve nakil konularında ve buna ilişkin ihtilaflarda uzman olmasına karşın, bu konularla görevli 1. dairede Danıştay üyesinin olmaması ama bu konuda bir uzmanlığı bulunmayan adalet bakanlığının müsteşarının olması bir tesadüf müdür? Müsteşarın yerine bu dairede bu alanda uzman olan bir Danıştay üyesi yer almalıdır. bu konularda herhangi bir uzmanlığı bululnmayan müsteşarın ise 3. dairede görev alması gerekmektedir.
MADDE 10/G
Kurulun görev alanıyla ilgili tüm konularda uyap sisteminin kullanılacağı öngörülmüştür. oysa UYAP’ın işleticisi Adalet Bakanlığıdır. Yani kurulun hafızası bir bakıma Adalet Bakanının gözetim ve kontrolünde olacaktır. buna ilişkin YARSAV tarafından açılan dava hala derdesttir. uyap ancak bağımsız kurula devredilirse bu düzenleme anlamlı olabilir.
MADDE 11
Kurulun üyelerinin görev süresi 4 yıl ile sınırlandırılmış olmasına karşın sekreterin görev süresi belirlenmemiştir.
MADDE 17/2
Adalet Bakanının emri ile soruşturmaya başlayan müfettişlerin, bu yasadaki yetkilerine ilave olarak cumhuriyet savcısının CYY’ndaki soruşturmaya ilişkin tüm yetkilerini kullanmaları olanaklı hale getirilmiş. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yargıç kararına gerek duyulmadan savcının alabileceği soruşturmaya ilişkin kararlar özetle;
Arama, elkoyma, gözaltına alma, tutuklamaya sevk, iletişimin tesbiti, dinlenmesi, kayda alınması, teknik araçlarla izleme olup, hatta iddianame tanzimi bile bu kapsamda değerlendirilebilir ki, burada bir yargı görevlisi olan savcının tüm yetkilerinin bir idari görevliye devri sözkonusu, bu anayasal kuvvetler ayrılığı ilkesini ağır biçimde zedeleyen bir hükümdür, ayrıca anayasal yargıç güvencesine de aykırıdır. Bu düzenleme 2802 sayılı yasanın 85-88. maddelerindeki kısıtlayıcı hükümlerle de çelişmektedir. yargıç ve cumhuriyet savcıları, herhangi bir yurttaşa dahi tanınan yargıç kararı güvencesinden yoksun kılınmaktadır. Siyasal iktidarların istekleri doğrultusunda işlem yapmayan, ya da onaylamadıkları soruşturma ve kovuşturmaları yapan yargıç ve cumhuriyet savcılarını müfettiş eliyle tutuklamaya kadar varan baskılara maruz bırakacak adaleti susturucu işlevi gören bir hükümdür.
MADDE 28
Kurulda görev yapan birinci sınıf yargıç ve cumhuriyet savcılarının görev süresi bittikten sonra tercih ettikleri 3 ilden birine atanmalarına ilişkin
hüküm yeterli güvence sağlamıyor. Bu konuda genel kurulun takdir hakkı olmamalı. görev süresi bitenlere istedikleri ilde görev yapma güvencesi tanınmalıdır.
MADDE 29-30
Genel kurul ve dairelerin her yılın Ocak ayında toplanması ifadesine bir kesinlik getirilmelidir.
MADDE 29/5
Bakanın gündem belirlemedeki mutlak yetkisi esnetilmelidir. bu konuda bir gözboyama sözkonusu. 29/6 ya göre gündemde değişiklik ancak süreli ve ivedi işler için genel kurul kararı ile olabiliyor. İvedi ve süreli olmayan talepler bu suretle ele alınamaz deniyor. Oysa konunun önem derecesini belirlemede genel kurul herhangi bir kritere bağlı olmaksızın yetkili olabilmelidir.
MADDE 33
Dairelerin kararlarına karşı 10 gün içinde genel kurula itiraz edilebilir, ancak bu itirazın gündeme alınması tamamen bakanın inisiyatifinde bırakılmış, bakan istemediği ve gündeme almadığı taktirde itirazların görüşülmesi olanaksız kılınmış. bu konuda Bakanın keyfi savsamalarının önlenmesi için itirazların görüşülmesinin de takvime bağlanması zorunludur.
MADDE 34/5
Düzenlemeye göre yedek üyeler sadece boşalma nedeniyle göreve başlayabiliyorlar, ancak bu tarihten itibaren kurul üyelikleri hüküm ifade ediyor. Bu tarihe kadar yedek üye olarak hiçbir hak ve yükümlülüklerinin olmaması yedek üyeleri etkisiz eleman haline getirmektedir. Yedek üyelerin dairelerde mazereti olan üyeler yerine görevlendirilmesi, ayrıca genel kurul kararlarına karşı da itiraz kurumuna yer verilmesi önceki HSYK ve Anayasa Mahkemesindeki uygulamalar gibi tüm asil ve yedek üyelerin katılımı ile oluşturulacak itirazları inceleme kuruluna itiraz yolu açılmalıdır.
GEÇİCİ MADDE ½
“Hizmet birimleri faaliyete geçinceye kadar sekreterya hizmetleri vs. bakanlıkça yerine getirilir” hükmü bakanlığı sınırları belirsiz bir yetki alanı yaratıyor. Hizmet birimlerinin ne zaman faaliyete geçeceği belli olmadığından, bir takvime de bağlanmadığından kurul tamamen bakanlığın bilgilendirmesine ve hafızasına muhtaç ve bağımlı halde bırakılmıştır.
Ayrıca;
Taslakta, atama kararnamelerinin hangi tarihte çıkartılacağı belli değildir. kararnameye girecek olanların listelenmesi, önceden bilgilendirilmesi ve kurul kararlarının şeffaflaştırılmasına ilişkin herhangi bir düzenleme sözkonusu değildir.
Kurulun bütçesi, mali özerkliği ve sekreteryasının bulunması olumlu bir gelişme olmakla birlikte, ne zaman gerçekleşeceği müphem olduğundan, bu süre zarfında da kararnamelerin hazırlanmasında ve hafızanın oluşturulması ve kurul gündemine taşınmasında yine tek egemen gücün Adalet Bakanlığı olması ve yargıç ve savcıların yanı sıra kurul üzerinde de vesayet oluşturması sözkonusu olabilecektir.