1

Yarsav?ın Kurulu?Ÿ Süreci

Yarsav?ın Kurulu?Ÿ Süreci

?–mer Faruk EMİNA?žAO?žLU

Yargıçlar ve Savcılar Birli?Ÿi Ba?Ÿkanı

 

Sayın Ba?Ÿkan; Sayın Panelistler ve De?Ÿerli Katılımcılar,

Hepinize saygılarımı sunuyorum.

Burada kamusal kimli?Ÿim gere?Ÿince de?Ÿil, kısa adı YARSAV olan Yargıçlar ve Savcılar Birli?Ÿi Ba?Ÿkanı sıfatıyla bulunuyorum.

 

Konu?Ÿmama ba?Ÿlarken, ?Ÿu hususu vurgulamam gerekiyor. Zamanın sınırlılı?Ÿı ortada. Bu nedenle, önceki konu?Ÿmacıların açıklamalarında vurguladıkları hususlarda tekrardan kaçınmam gerekiyor. Bu ba?Ÿlamda özellikle Sayın Kabo?Ÿlu ve Sayın Gülmez?in Anayasanın 90/son maddesine yönelik açıklamalarına katıldı?Ÿımı ve aynı görü?Ÿleri payla?Ÿtı?Ÿımı belirtmek isterim. Anayasanın 90/son maddesinin kapsamı ve uygulama alanı ayrıntılarıyla ortaya konuldu?Ÿu için, bu konuyu konu?Ÿma dı?Ÿı bırakarak; kamu görevlilerinin grev ve toplu sözle?Ÿme hakkını, uluslararası sözle?Ÿmeler ve iç hukuk yönünden irdeleyip; ayrıca güncel bir model olması yönünden YARSAV?ın kurulu?Ÿ süreci hakkında bilgi vermek istiyorum.

 

?–ncelikle ?Ÿunu vurgulamak durumundayım. ?–rgütlenme özgürlü?Ÿü, bu ba?Ÿlamda toplu sözle?Ÿme, grev ve sendikal haklar, temel haklardandır. Bu haklar, insan hakları içerisinde ?temel haklar? kategorisine girmektedir. Bu durum, 1982 Anayasası yönünden de böyledir, uluslararası sözle?Ÿmeler yönünden de böyledir.

 

Sabahki konu?Ÿmalarda ayrıntılarla ortaya konuldu: Birle?Ÿmi?Ÿ Milletler Ki?Ÿisel ve Siyasal Haklar Sözle?Ÿmesi?nin 22 nci maddesi, örgütlenme özgürlü?Ÿünü ve bu ba?Ÿlamda sendikal özgürlü?Ÿü düzenlemektedir. Madde içeri?Ÿinde ?grev hakkından? söz edilmemektedir. 22 nci maddeye göre, silahlı kuvvetler ve polis te?Ÿkilatı mensupları için sınırlama getirilmesi olanaklı olup, bunun dı?Ÿındaki meslek mensupları ya da ki?Ÿilere, çalı?Ÿma alanları itibarıyla bir sınırlama getirilebilece?Ÿinden söz edilmemektedir. ?–zellikle insan hakları, haklar, özgürlükler söz konusu oldu?Ÿunda, hak ve özgürlükler en geni?Ÿ anlamlarıyla yorumlanmak, algılanmak; öngörülen kısıtlamalar ise, en dar anlamlarıyla uygulanmak durumundadır. Bu yakla?Ÿım, ça?Ÿda?Ÿ hukuk anlayı?Ÿının gere?Ÿi ve sonucudur; uygulamada ve ö?Ÿretide de kabul görmektedir. BM Ki?Ÿisel ve Siyasal Haklar Sözle?Ÿmesi, Anayasanın 90/son maddesi gere?Ÿince, göz önünde bulundurulması gereken metinler arasındadır. Bir de bu sözle?Ÿmede öngörülen koruma mekanizması vardır ki, ek ihtiyari protokole göre, bu görevi yapan organ olan İnsan Hakları Komitesine bireysel ba?Ÿvuru hakkı öngörülmü?Ÿtür. TBMM, ek ihtiyari protokolün onaylanmasının uygun bulunmasına ili?Ÿkin yasayı 01.3.2006 tarihinde kabul etmi?Ÿtir. Sözle?Ÿme yorumlanırken, bu sözle?Ÿmeyi yorumlayacak olan organların kararları gözetilmek durumundadır. Bu ba?Ÿlamda İnsan Hakları Komitesinin bu sözle?Ÿmeyi uygularken, maddeleri nasıl anlamlandırdı?Ÿına bakılması zorunludur. Bu çerçevede Komitenin 1999 yılında ?žili hakkında verdi?Ÿi bir kararda, 22 nci madde sendika kurma hakkını korumakta olup; bu hakkın içerisinde grev hakkının da oldu?Ÿunu belirtmi?Ÿtir. Böylece Komite eski kararlarından dönmü?Ÿtür. ?‡ünkü, hukuk canlı bir varlıktır, dogma de?Ÿildir; çözüm üreten, çözüm arayan ve bulan, zamanla de?Ÿi?Ÿkenlik gösteren, bu nedenle ça?Ÿda?Ÿlı?Ÿa açılım kapısıdır. O halde 22 nci maddede açıkça grev hakkından söz edilmese de, sendika kurma hakkı ve sendika bünyesinde örgütlenme hakkı, grev hakkını da içermektedir. Bu madde, yukarıda belirtilen iki grup dı?Ÿındaki kamu görevlilerinin sendikal haklarını koruma altına almaktadır.

 

Yine Birle?Ÿmi?Ÿ Milletler Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Sözle?Ÿmesinin 8 nci maddesi de sendikal hakları düzenlemekte olup; bu maddeye göre ise ?silahlı kuvvetler veya polis mensuplarının veya devlet idaresinde görevli olanların bu hakları kullanmalarına hukuken sınırlamalar konulabilmektedir?. İkiz sözle?Ÿmeler olarak adlandırılan bu sözle?Ÿmelerden az önce bahsetti?Ÿim ilk sözle?Ÿmede iki grup için sınırlandırma olabilece?Ÿinden bahsedilirken, burada sınırlandırma yapılabilecek üç kamu görevlisi grubundan söz edilmektedir. Sözle?Ÿmeler arasında farklılık var ise, ku?Ÿkusuz geni?Ÿ haklar tanıyan bir di?Ÿer sözle?Ÿme hükümleri devreden çıkartılamaz, geçerlili?Ÿini korur. Ancak Ekonomik, Soyal ve Kültürel Haklar Sözle?Ÿmesinde öngörülen denetim organları, kararlarında, kamu görevlilerini de madde kapsamına sokmu?Ÿtur. İkiz sözle?Ÿmeler, kamu görevlilerinin sendikal hakları kapsamında, sadece sendikal örgütlenmelerini de?Ÿil, toplu sözle?Ÿme ve grev haklarını da koruma altına almaktadır.

 

Yine Mesut Hocam ILO sözle?Ÿmelerini 87, 98, 151 sayılı sözle?Ÿmeleri ayrıntılı olarak anlattı. Anılan haklar bu çerçevede de korunmaktadır.

 

Bu noktada Gözden Geçirilmi?Ÿ Avrupa Sosyal ?žartı?nın, TBMM gündeminde bekledi?Ÿini biliyoruz ve anılan sözle?Ÿmenin 6 nci maddesine çekince konulması öngörülmü?Ÿtür. Bu sözle?Ÿmeye konulan çekince, di?Ÿer uluslararası sözle?Ÿmelerin altına atılan imzalarla ve çıkartılan onay yasalarıyla açıkça çeli?Ÿmektedir. Ancak nedense siyasal iktidarın bu konudaki yakla?Ÿımı olumlu de?Ÿildir. Umarım yakla?Ÿımları, evrensel düzenlemeler paralelinde de?Ÿi?Ÿkenlik gösterir.

 

AB müktesebatı çerçevesinde de?Ÿerlendirebilece?Ÿimiz Avrupa Birli?Ÿi Temel Haklar ?žartı?nın 12 nci maddesinde de sendika kurma hakkı korunmaktadır. Bu madde ku?Ÿkusuz sadece sendikal örgütlenmeyi de?Ÿil, sendikal örgütlenmenin gerektirdi?Ÿi tüm hakları koruma altına almaktadır. Sonuçta tanınmasından ve kullanılmasından uzak durulamayacak olan sendikal haklar, toplu sözle?Ÿme ve grev hakkından; insan haklarına duyulan saygı gere?Ÿi mi çalı?Ÿanları yararlandırmak gerekiyor, yoksa AB için bu hakları kullandırmanın kaçınılmaz olarak önümüze konuldu?Ÿu zamanı mı beklemek gerekiyor? Bu sorunun yanıtı, Türkiye de haklar ve özgürlükleri tanımak ve bu hakları kullanabilmek konusundaki genel yakla?Ÿımla ilgilidir. Türkiye de, hak ve özgürlüklerin kullanılması, genel olarak bu hak ve özgürlüklere duyulan saygıdan de?Ÿil, bunları tanımak ve kullandırmanın kaçınılmaz hale geldi?Ÿi durumlarda söz konusu olabilmektedir. İ?Ÿte bu foto?Ÿrafta görülen, insan haklarına genel bakı?Ÿın resmidir.

 

AB Temel Haklar ?žartının benzeri İnsan Hakları Avrupa Sözle?Ÿmesidir. Bu sözle?Ÿmenin 11 nci maddesi, sendika, toplu sözle?Ÿme ve grev hakkını koruma altına almaktadır. Bu haklar madde metninde çok açıkça yer almasa, metinde sadece sendika kurmak özgürlü?Ÿünden söz edilse bile, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararlarında madde yorumlanırken, tüm bu haklar kapsam içerisinde kabul edilmi?Ÿ ve bu çerçevede yorumlanmı?Ÿtır. 11 nci madde, ?silahlı kuvvetler, kolluk mensupları veya devletin idare mekanizmasında görevli olanlar hakkında me?Ÿru sınırlamalar konmasına engel de?Ÿildir.? hükmünü içermektedir. İHAM, Belçika Ulusal Polis Sendikası davasında, sözle?Ÿmeci devletlerin, sendikal eylemlerin yürütülmesine ve geli?Ÿmesine izin vermek ve olanak tanımak zorunda olduklarını belirtmi?Ÿtir. Yine bu davada sendikaların üyelerinin çıkarlarını korumak için çaba göstermelerinin olanaklı kılınması gerekti?Ÿini belirtmi?Ÿtir. Peki olanaklı kılınmak nasıl olacaktır? Bu sorunun yanıtı son derece açıktır, açıklanmaya da muhtaç de?Ÿildir. Burada ?idare mekanizmasında görevli olanlarla? kastedilen, tüm kamu görevlileri de?Ÿildir. İHAM, İngiltere?ye kar?Ÿı açılan Kamu Hizmeti Sendikaları Konseyi davasında, bu kavramı tanımlamı?Ÿ ve çok sınırlı yorumlamı?Ÿtır. Aynı yorum Vogt/Almanya davasında da yapılmı?Ÿtır. Ve kadrolu bir ö?Ÿretmenin, bu kapsamda de?Ÿerlendirilemeyece?Ÿini belirtmi?Ÿtir.

 

Uluslararası sözle?Ÿmelerdeki durum genel olarak bu çerçevede iken ve sözle?Ÿmelerin iç hukuktaki konumu tartı?Ÿılırken, 2004 yılında Anayasanın 90/son maddesine eklenen cümle sonrasında tartı?Ÿmalarda de?Ÿi?Ÿkenlik göstermi?Ÿtir. Temel haklara ili?Ÿkin uluslararası sözle?Ÿmeler, normatif yönden yasa kabul edilmi?Ÿ, ancak uygulama boyutuyla yasaların üzerinde oldu?Ÿu Anayasa?da belirtilmi?Ÿtir. Yalnız Anayasa ile sözle?Ÿme hükmü çatı?Ÿtı?Ÿı durumda ise, Anayasa hükümleri yorumlanırken, hukuk anlayı?Ÿının ula?Ÿtı?Ÿı ça?Ÿda?Ÿ boyut itibarıyla, Anayasa hükümlerinin içeri?Ÿi doldurulurken, bu sözle?Ÿmelerdeki evrensel kabul gören hukuk anlayı?Ÿının esas alınması, dolayısıyla Anayasanın yorumlanmasında, bu sözle?Ÿmelerden yararlanılması da gerekmektedir. Türkiye yönünden ise örne?Ÿin Anayasadaki DGM lere yönelik hükmün kaldırılmasında oldu?Ÿu gibi, İHAS a aykırı bir Anayasa hükmü kar?Ÿısında, İHASa üstünlük tanımak ve Anayasayı de?Ÿi?Ÿtirmek söz konusu olmu?Ÿtur. Bu da İHAS ın Anayasanın da üstünde oldu?Ÿu görü?Ÿlerine ayrıca destek yaratmı?Ÿtır.

 

Konuya Anayasa yönünden bakarsak, öncelikle Anayasanın 53 ve 54 ncü maddelerini irdelemek gerekmektedir.

 

53 ncü madde, i?Ÿçi ve i?Ÿverenler yönünden ?toplu sözle?Ÿme hakkını? Anayasal koruma altına almaktadır. Bu madde, kamu görevlileri için, toplu sözle?Ÿme hakkını koruma altına almamaktadır, ancak yasaklamamaktadır da. Toplu görü?Ÿmeden bahsedilmesi, toplu sözle?Ÿmenin olamayaca?Ÿı anlamında de?Ÿildir, dü?Ÿünceme göre biri di?Ÿerine ikame de de?Ÿildir. Hak ve özgürlüklerden olabildi?Ÿince yararlandırmak anlayı?Ÿıyla konuya yakla?Ÿmazsanız, farklı yorumlar ortaya çıkabilir, ancak konuya özgürlükler lehinde yakla?Ÿılması gerekmektedir.

 

Yine 54 ncü maddeye baktı?Ÿımız zaman, bu maddede sadece i?Ÿçilerin grev hakkının korundu?Ÿunu görüyoruz. Kamu görevlilerinin grev hakkı madde kapsamında ne koruma görmekte, ne de kısıtlanmaktadır.

 

53 ve 54 ncü maddelerin bu yönleri itibarıyla, kamu görevlileri için kısıtlayıcı, yasaklayıcı nitelikte oldu?Ÿu söylenemez. Bu noktada ?Ÿu dü?Ÿüncemi belirtmek istiyorum: Uluslararası düzenlemelere baktı?Ÿımızda, bir çok düzenlemede açıkça sendika kurma hakkından söz edilmesine, toplu sözle?Ÿme ve grev hakkından söz edilmemesine ra?Ÿmen, bu sözle?Ÿmeyi yorumlayan organlar ve denetim organları, toplu sözle?Ÿme, toplu eylem, grev haklarının da sendikal hakların içerisinde yer aldı?Ÿına karar vermi?Ÿlerdir. 51. madde, kamu görevlilerinin sendika kurma hakkını korudu?Ÿuna göre, pekala Anayasa Mahkemesi bu madde kapsamında sendikal haklar içerisinde toplu eylem, toplu sözle?Ÿme hakkının da bulundu?Ÿuna, özgürlükler lehine yapaca?Ÿı yorumla karar verebilir. Toplu sözle?Ÿmesiz, grevsiz bir sendikayı öngörüyorsanız, bu bir ?Ÿeklin ifasından ba?Ÿka bir anlam ta?Ÿımamaktadır. ?–zgürlükler ?Ÿeklen de?Ÿil, içerikleriyle ya?Ÿanırlar ve biçimlenirler. Hukuk devleti olmanın bence gere?Ÿi de budur. Di?Ÿer ülkelerde ve uluslararası kurulu?Ÿlarda, yorumlar böyle olunca; bizim ülkemizde neden olmasın diye sormak ta, olması gereken yönünden gerçekle?Ÿmesi beklenilen bir istek.

 

Durum bu çerçevede olmasına ra?Ÿmen 2001 yılında yürülü?Ÿe giren 4688 sayılı Yasanın hükümleri ve uygulanması ortada. 4688 sayılı Yasaya göre, kamu görevlisinin sendikası olacak. Ancak sadece ?toplu görü?Ÿme? yapabilecek. Bu görü?Ÿmeler, uzla?Ÿtırma kuruluna kadar ilerlerse, uzla?Ÿtırma kurulu raporunu Bakanlar Kuruluna sunacak ama uygulamaya bakıldı?Ÿında Bakanlar Kurulu ?mutabakat metnine dökülen? bu raporu gözetmeyecek, yine kendi bildi?Ÿini yapacak. Bu nasıl mutabakat ve nasıl bir siyasal kültür? Oysa yasa ve Anayasa 53/3. madde özde, Bakanlar Kuruluna yol haritası çıkarmaktadır. Ancak ülkemizde siyasi iktidarlar, yasalardaki yol haritalarını de?Ÿil, kendi haritalarını kullanmakta ve buna göre yol almaktadırlar. Siyasi etik kurallarının da geçerli olmadı?Ÿını dü?Ÿünürseniz ve uygulamadaki durumu da yorumlarsanız, Anayasa 53/3 teki ve 4688 sayılı Yasadaki toplu görü?Ÿme, yasanın öngördü?Ÿü ?kar?Ÿılıklı bir nezaket ziyareti? ya da ?yasal ziyaret? dı?Ÿında bir görüntü ve sonuç yaratamamaktadır. Bu da özgürlüklerden, bu özgürlüklerin gerektirdi?Ÿi kadar de?Ÿil, içeri?Ÿi kadar de?Ÿil, otoritenin istedi?Ÿi kadar yararlandırılması anlayı?Ÿının, hala terk edilemedi?Ÿini göstermektedir.

 

Bu noktada ?Ÿunu da vurgulamak isterim: Uluslararası sözle?Ÿmelere ve Anayasanın 90/son maddesine göre, kamu görevlilerinin toplu sözle?Ÿme ve grev haklarının bulundu?Ÿu tartı?Ÿmasız oldu?Ÿuna göre, bu haklar nasıl kullanılacak, nasıl ya?Ÿama geçirilecektir? Bu hakların kullanılması sırasında hangi prosedür izlenecektir. Türk Medeni Yasasının 1 nci maddesiyle sorun çözülebilir mi? Medeni Yasanın 1 nci maddesiyle sorunun çözülece?Ÿini söylemek, çok iyimser ve ideal bir dü?Ÿünce olmasına ra?Ÿmen, etkin ve geçerlili?Ÿi olamayacak bir yakla?Ÿımdır.

 

Konu buraya gelmi?Ÿken, yasakoyucunun nasıl hareket etmesi gerekti?Ÿini de vurgulamak gerekmektedir: Temel haklara ili?Ÿkin bir uluslararası sözle?Ÿmenin onay yasası çıkartılmı?Ÿsa, yürütme organı, uygulamadaki karma?Ÿayı gidermek için, bu sözle?Ÿmeyle çatı?Ÿan yasaları gözden geçirmek, ya da bu sözle?Ÿmelerin uygulanmasını olanaklı kılan yasaları ivedilikle çıkarmak durumundadır. Ayrıca bir onay yasası TBMM ye sevkediliyorsa, artık yürütme organı, bu onay yasasını TBMM ye ?Ÿeklen sevketmekle yetinemez, bu dönem kapanmı?Ÿtır. Bu onay yasasının gerekli kıldı?Ÿı iç hukuktaki düzenlemeleri de yapmak ve aynı çerçevede TBMM ye sunmak durumundadır. Oysa Anayasanın 90/son maddesindeki de?Ÿi?Ÿikli?Ÿe ra?Ÿmen, bu konudaki anlayı?Ÿta bir farklılık söz konusu de?Ÿildir.

 

Bırakınız yasakoyucunun ya da yürütme organının anlayı?Ÿında bir de?Ÿi?Ÿikli?Ÿi, sizlere daha trajikomik bir durumu anlatmak isterim: Bildi?Ÿimiz gibi Türkiye, İHAS yönünden bireysel ba?Ÿvuru hakkını 1987 yılında, zorunlu yargı yetkisini 1990 yılında tanımı?Ÿtır. Az önce de belirtti?Ÿimiz gibi, sözle?Ÿmeler, denetim ve karar organlarının o sözle?Ÿme maddelerine getirdi?Ÿi yorumlarla birlikte gözetilmek durumundadır. Bu noktada İHAM kararlarının, Türk uygulamacıları tarafından, yargıçlar ve savcılar tarafından bilinmesi gerekmektedir. Bilmedi?Ÿiniz, okumadı?Ÿınız kararlara göre, o sözle?Ÿmeler nasıl anlamlandırılacak ve nasıl uygulanacaktır? Aynı ?Ÿey BM İnsan Hakları Komitesi  yönünden, yine di?Ÿer sözle?Ÿmelerde belirtilen denetim organları kararları yönünden de geçerlidir. Hepsi için durum aynı olmasına ra?Ÿmen, ben İHAS özelinde konuyu ayrıntılandırmak isterim.

 

Türkiye de yargıç ve savcılar İHAM kararlarından habersizdirler, yargıç ve savcılardan bilmedikleri ve okumadıkları İHAM kararlarına göre hareket etmeleri istenmektedir. Yabancı dil sorununu geçelim. ?‡ünkü dil sorunu her ülke için söz konusu olabilen bir durumdur. Ancak di?Ÿer ülkeler, İHAM kararlarını, sadece kendi ülkeleriyle ilgili olarak de?Ÿil, tüm ülkeler hakkında verilen kararları çevirmekte ve uygulayıcılarına sunmaktadır. Türkiyede bu çark çalı?Ÿmamaktadır. Son yıllarda, sadece Türkiye hakkında verilen önemli kararların çevirileri uygulayıcılara da?Ÿıtılmaktadır. Oysa Türkiye hakkındaki bu kararlara bakıldı?Ÿında, bir çok kararda referans olarak di?Ÿer ülkeler hakkında verilen kararlara göndermede bulunuldu?Ÿu ve kararda o konularda ba?Ÿka bir açıklama yer almadı?Ÿını görürsünüz. Bu durumda ise, yabancı bir ülke hakkında verilen kararı da bilmeniz gerekir. Ancak o karar henüz Türkçeye çevrilmi?Ÿ de?Ÿildir. Yabancı ülkeler hakkındaki hiçbir karar Türkçeye çevrilmemi?Ÿ ve uygulamacıya sunulmamı?Ÿtır. Buna ra?Ÿmen Türkçeye çevrilmeyen o kararları Türk uygulayıcının bilmesi ve uygulaması, hukuksal bir zorunluluktur, bu durumda  uygulayıcı müneccim mi olmak durumundadır? Böyle bir hukuk anlayı?Ÿı nerede vardır? ?‡eviri birimleri kurulup, kararlar uygulayıcılara zamanında sunulsaydı ve uygulayıcılar bu kararlardan zamanında haberdar olsalardı, Türkiye hakkında bu kadar ihlal kararı verilir miydi?

 

BM Ki?Ÿisel ve Siyasal Haklar Sözle?Ÿmesi yönünden, 01.3.2006 tarihinde kabul edilen yasa uyarınca bu sözle?Ÿmede öngörülen bireysel ba?Ÿvuru hakkı da tanınmı?Ÿ durumdadır. Hangi uygulayıcı ya da bu organı kullanmak isteyen hangi Türk vatanda?Ÿı ya da ki?Ÿinin elinde İnsan Hakları Komitesinin Türkçe kararları vardır? Bu yol neden kabul edildi? Neden bu kararlardan yararlanılamıyor? Peki bu uluslararası sözle?Ÿmeler nasıl uygulanacak? Türkiye yine bu konuda göstermelik bir anlayı?Ÿla hareket etmektedir. Oysa bu sözle?Ÿmeleri kabul etti?Ÿiniz zaman, o sözle?Ÿmelerle ilgili çeviri birimlerini resmen olu?Ÿturmak durumundasınız. Artık sadece sözle?Ÿmeyi kabul etmek yetmemektedir, kabul süreciyle birlikte hatta daha önceden bu kararları çevirmek, sunmak zorunlulu?Ÿu söz konusudur. Bunun yapılmaması, yürütme organının çok açık bir görev savsaklamasıdır. Ve sisteme, hukuka, haklara bakı?Ÿ açısının yansımasıdır. ILO sözle?Ÿmeleri yönünden de durum aynıdır.

 

Sayın Yarbay konu?Ÿmasında, 2001 yılında partilerinin duyarlı?Ÿından bahsetti ve sanki memur sendikalarını savunmaları nedeniyle o dönemki partileri FP nin kapatılmı?Ÿ oldu?Ÿu gibi bir yanlı?Ÿ anla?Ÿılmaya yol açacak açıklamada bulundu. Sormak gerekiyor, FP çatısı altında olup, bugün yo?Ÿunlukla iktidar partisi bünyesinde siyaset yapanlar, örne?Ÿin neden Gözden Geçirilmi?Ÿ Avrupa Sosyal ?žartına çekince koymak yoluna gitmektedirler? Neden uygulama yasalarını çıkarmaktan, çeviri birimleri olu?Ÿturmaktan uzak durmaktadırlar? Bu sanırım, iktidar partisinin de?Ÿil, Türkiye de siyasal gücü kullanma anlayı?Ÿının bir sonucu.

 

?–zetle Türkiye?de uluslararası sözle?Ÿmeler ve Anayasanın 90/son maddesi uyarınca, kamu görevlilerinin toplu sözle?Ÿme ve grev hakkı vardır. Ancak bu haklarının sadece olması yetmemektedir. Bu hakların kullanılabilmesi de gerekmektedir. Kullanamadı?Ÿınız bir hak, nasıl bir hak olabilir? O halde bu hakların kullanılabilmesi için yürütme ve yasama organının bir takım i?Ÿlemlerde bulunması gerekmektedir.

 

Yeni Türk Ceza Yasasının 260 ncı maddesi yönünden grev hakkını irdelemek te isterim. 765 sayılı eski TCY nın 236 ncı maddesine göre, ?yasa hükümlerine aykırı olarak, i?Ÿe gelmeme, geç gelme, i?Ÿyerini terk etme, i?Ÿe gelip te i?Ÿi kısmen veya tamamen yapmama? suç olarak öngörülüyor ve bu madde de bu çerçevede uygulanıyordu. Yeni TCY nin bu maddeye kar?Ÿılık gelen 260 ncı maddesinin ilk fıkrasında ?yasa hükümlerine aykırı olarak? ibaresi yerine ?hukuka aykırı olarak ve toplu biçimde? ibaresi konulmu?Ÿtur. Bunun anlamı ?Ÿudur: Uluslararası sözle?Ÿmeye göre sendikal faaliyet kapsamında i?Ÿyerine gelmeme veya geç gelme durumunda artık 260 ncı maddenin i?Ÿletilmemesi gerekmektedir. ?‡ünkü eylem, hukuka uygundur. Anayasanın 138 nci maddesine göre, yargıçlar yasaya ve hukuka uygun vicdani kanaatlerine göre karar vermek durumundadırlar. Bu Anayasal düzenlemede, dü?Ÿüncemi desteklemektedir. Bu ba?Ÿlamda Danı?Ÿtay 1 nci Dairesinin 17.11.2005 tarih ve 1067/1363 sayılı kararının da bulundu?Ÿunu belirtmek isterim. Yine yeni TCY nin 260 ncı maddesinin son fıkrası da önemli bir adımdır. Ancak çeli?Ÿkili bir düzenlemedir. ?‡ünkü kamu görevlilerinin, mesleki ve sosyal hakları ile ilgili olarak hizmeti aksatmayacak biçimde geçici ve kısa süreli olarak i?Ÿ bırakmaları ve i?Ÿi yava?Ÿlatmaları halinde bu maddeye göre, ceza verilmeyebilece?Ÿi gibi, verilecek cezadan indirimde yapılabilecektir. ?‡eli?Ÿki ?Ÿuradadır; böyle bir durumda sendikal eylem kapsamında ceza verilip indirim yapılmasını dü?Ÿünmek, hukuksal bir yakla?Ÿım olmasa gerek.

 

Son olarak YARSAV?ın kurulu?Ÿ sürecinden bahsetmek isterim. YARSAV, 5253 sayılı Dernekler Yasası hükümlerine göre 26.6.2006 tarihinde kuruldu ve tüzel ki?Ÿilik kazandı. 501 kurucu üyesi bulunmaktadır ve üye sayısı hızla artmaktadır. İki yönden ülkemizde ilki olu?Ÿturmu?Ÿtur: Birincisi 501 kurucu üye ile kurulan ilk sivil kurulu?Ÿtur. İkincisi yargı alanında yargıç ve savcıların yer aldı?Ÿı ilk sivil örgütlenmedir.

 

YARSAV bünyesinde, adli, idari ve anayasa yargısında her düzeyde görev yapmakta olan kurucu üyeler ve üyeler bulunmaktadır. Ancak Adalet Bakanlı?Ÿında görev yapan tek bir yargıç YARSAV?a katılmamı?Ÿtır ve yine tek bir İl Ba?Ÿsavcısı YARSAV?a katılmamı?Ÿtır. ?‡ekilen bu foto?Ÿrafı iyi irdelemek, sitemin nasıl i?Ÿledi?Ÿini göstermek yönünden önemlidir. Alman Yargıçlar Birli?Ÿi tüzü?Ÿünde, savcılar Bakanın siyasi temsilcisi gibi hareket edemezler, o görünüme bürünemezler demektedir. Bizde Adalet Bakanı da olsa tüm bakanların ildeki temsilcileri Validir. Adalet Bakanının ildeki temsilcisi Ba?Ÿsavcı de?Ÿildir. Ancak sistemin i?Ÿleyi?Ÿi itibarıyla, tam bir güvencenin bulunmaması veya Bakanla olan idari ve yakın çalı?Ÿma ili?Ÿkileri ki?Ÿisel dü?Ÿünceme göre bu tabloyu yaratmı?Ÿtır.

 

YARSAV da tek ortak payda ?meslektir?. Bu nedenle kurulu?Ÿ sürecinde herkesi YARSAVa kazandırmak amacıyla Adalet bakanı Müste?Ÿarı da ziyaret edilmi?Ÿ ve kurucu üyelik daveti yapılmı?Ÿtır. Ancak davet, ?çok cesurca bir davranı?Ÿ? olarak nitelendirilerek, geri çevrilmi?Ÿtir. Temel bir insan hakkını kullanmak üstelik yargıç ve savcılar için bu ülkede ?cesurca bir davranı?Ÿ olarak? nitelendirilmi?Ÿtir. Bir hakkın kullanımı için cesaret gerekiyorsa, o zaman bir ?Ÿeylerin sorgulanması gerekmektedir.

 

YARSAV, yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿı ve yargıç güvencesi konusunda, yine mesleki konularda evrensel standartların yakalanmasını amaçlamaktadır. Yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿını, yasamaya, yürütmeye, kamuoyuna kar?Ÿı sa?Ÿlamayı ayrıca kendi yapısı içerisinde sa?Ÿlamayı hedeflemektedir. Bu çerçevede 1953 yılında kurulmu?Ÿ bulunan Dünya (Uluslararası) Yargıçlar Birli?Ÿi bulunmaktadır ve YARSAV da Temmuz ayı içeririnde 69 üyesi olan bu Birli?Ÿe üyelik ba?Ÿvurusunda bulunmu?Ÿtur. Bu Birli?Ÿe üye olunca, onun bölgesel kolu olan Avrupa Yargıçlar Birli?Ÿine de otomatikman üye olunmaktadır. Avrupa Yargıçlar Birli?Ÿinin 38 üyesi bulunmaktadır. Bu Birliklere, her ülkeden bir mesleki kurulu?Ÿ katılabilmektedir ve YARSAV da bu amaçla ba?Ÿvurusunu yapmı?Ÿtır.

 

Yargıçların dernek çatısı altında örgütlenebilmeleri, 1983 tarihli 2908 sayılı Dernekler Yasasının ilk ?Ÿekline göre olanaklı de?Ÿildi. 1995 yılında Anayasanın 33 ncü maddesinde de?Ÿi?Ÿiklik yapılarak, dernek kurmak özgürlü?Ÿünün kısıtlanabilece?Ÿi meslek grupları içerisinde, silahlı kuvvetler ve kolluk mensupları yanında  yer alan ?kamu hizmeti görevlileri? kavramı ?devlet memurları? olarak de?Ÿi?Ÿtirildi. Yargıçlar, devlet memuru de?Ÿildir. Savcılar da ülkemizde yargıçlarla aynı haklara sahip kılınmı?Ÿtır. Bu de?Ÿi?Ÿiklik sonrasında 1997 yılında 2908 sayılı Yasa da de?Ÿi?Ÿtirilmi?Ÿ, yargıç ve savcıların dernek kuramayacaklarına ili?Ÿkin düzenleme metinden çıkartılmı?Ÿtır. Böylece yargıç ve savcıların dernek kurmaları serbest hale gelmi?Ÿtir. Ancak 2908 sayılı yasanın 16 ncı maddesi de?Ÿi?Ÿtirilmedi?Ÿi için, serbestçe dernek kurabilen yargıç ve savcıların derneklere üye olabilmeleri için öngörülen izin sistemi korunmu?Ÿ, bu çeli?Ÿik uygulama 2004 yılına kadar sürmü?Ÿtür. 2004 yılında yürürlü?Ÿe giren 5253 sayılı Dernekler Yasasına göre ise, dernek kurmak ve üye olmak konusunda yargıç ve savcılar için hiçbir kısıtlama öngörülmemi?Ÿtir ve özel yasalarda da bu konuda bir kısıtlama söz konusu de?Ÿildir.

 

İç hukukta durum böyle olup, uluslararası sözle?Ÿmeler yönünden de hiçbir kısıtlama bulunmamaktadır. Gerek Birle?Ÿmi?Ÿ Milletler Ki?Ÿisel ve Siyasal Haklar Sözle?Ÿmesinin 22 nci, gerekse İnsan Hakları Avrupa Sözle?Ÿmesinin 11 nci maddesi yönünden, sivil nitelikli olarak yargıçların mesleki örgütler kurmaları konusunda hiç bir kısıtlama öngörülmemi?Ÿtir. Sivil sözcü?Ÿünün altını çiziyorum, çünkü kamusal yapılı veya kamusal etkiye açık örgütleri İHAM 11 nci madde kapsamında de?Ÿerlendirmemektedir. Yine ILO sözle?Ÿmeleri de bu konuda dayanaktır. BM sözle?Ÿmesinin uygulanmasında dayanılan ve BM Genel Kurulunda da oylanarak kabul edilen Birle?Ÿmi?Ÿ Milletler Yargı Ba?Ÿımsızlı?Ÿı Temel ?žartı?nda, Savcıların Rolüne Dair BM İlkelerinde, Bangalor Yargı Eti?Ÿi İlkelerinde, yargıç ve savcıların, mesleki sorunlarının çözümü için, yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿının sa?Ÿlanması için serbestçe örgütlenmeleri gere?Ÿine de?Ÿinilmi?Ÿtir. ?–rgütlenme, tarafsızlı?Ÿın sa?Ÿlanabilmesi için gerekli görülmü?Ÿtür.

 

Bu noktada ?Ÿunu belirtmek isterim: Adalet Bakanlı?Ÿı Müste?Ÿarını ziyaretimiz sırasında yakla?Ÿık 200 kurucu üye bulunmakta idi. Kurucu üye imzaları toplamaya Mayıs ayı sonunda ba?Ÿlamı?Ÿtık ve 12 Haziran 2006 tarihinde bu ziyaret gerçekle?Ÿti. 14 Haziran 2006 tarihinde bir anda Adalet Bakanlı?Ÿı Türkiye Hakimler ve Savcılar Birli?Ÿi Yasa Tasla?Ÿını internet sitesinden yayınladı. Taslak her yönüyle enteresandı, ilginçti.

 

AB raporlarında da geçmi?Ÿte, yargıçların mesleki örgütler kurabilmeleri için yasa çıkartılmasından söz ediliyordu. ?‡ünkü Dernekler Yasasına göre engel vardı, o nedenle AB de, özel bir yasa çıkartılması tavsiyesinde bulunmu?Ÿtu ve sonrada bu tavsiyesini sürdürmü?Ÿtü. Ancak yeni Dernekler Yasasında engeller kalkınca artık böyle bir tavsiyeye gerek kalmamalıdır.

 

Adalet Bakanlı?Ÿı yayınladı?Ÿı tasla?Ÿa, bizim tüzü?Ÿe koydu?Ÿumuz BM Yargı Ba?Ÿımsızlı?Ÿı Temel ?žartı?nı da almı?Ÿ ve genel gerekçede bu ?žart?a atıf yapmı?Ÿtı. Oysa bu ?žartı Adalet Bakanlı?Ÿı 2004 yılında yayımlamı?Ÿ ve metinde ?serbestçe dernek kurmak? ibaresine yer vermi?Ÿti. Bu ibareyi ?Ÿimdi yasa tasla?Ÿına ?örgüt kurmak? biçiminde koymu?Ÿtu. Serbest sözcü?Ÿü yoktu, dernek sözcü?Ÿü yoktu. ?‡ünkü kendileri yasayla kurmak istiyorlardı ve bu serbest kavramıyla çatı?Ÿıyordu, kurdukları dernek de?Ÿildi, bu nedenle örgüt kavramını seçmi?Ÿlerdi. Sonuçta Adalet Bakanlı?Ÿı kendi yayımladı?Ÿı BM Yargı Ba?Ÿımsızlı?Ÿı ?žartı çevirisini, yasa tasla?Ÿına de?Ÿi?Ÿtirerek koymu?Ÿtu. Her iki metin de halen Adalet Bakanlı?Ÿının internet sayfasında yer almaktadır. Bu yakla?Ÿımın yorumu sizlere aittir.

 

Ayrıca yasa tasla?Ÿı genel gerekçesinde, kurulacak meslek birli?Ÿinin Anayasanın 135. maddesine dayandı?Ÿı ifade edilmi?Ÿti. Oysa Anayasanın 135 nci maddesi, serbest icra edilen meslekler için söz konusu idi. Ancak serbest icra edilen meslekler kamuda da icra ediliyorsa (örne?Ÿin avukatlık, doktorluk gibi), bu halde Anayasa 135/2 nci maddesi, kamuda çalı?Ÿanlar için zorunlu üyelik öngörülemez demektedir.

 

Adalet Bakanlı?Ÿı taslakta, serbest icra edilmesi olanaklı olmayan yargıçlık ve savcılık için mesleki örgütlenmeyi hem Anayasa?nın 135. maddesine dayandırmı?Ÿtır. Hem de 135/2 nci maddenin açık hükmüne ra?Ÿmen, tüm yargıç ve savcıların zorunlu üyeli?Ÿini öngörmü?Ÿtür. Amaç YARSAVa katılımı azaltmaktır. 135 nci maddeye dayanan Bakanlı?Ÿın, dayandı?Ÿı maddenin ikinci fıkrasını bilmemesi dü?Ÿünülemez. Tasla?Ÿın yayınlanma tarihi itibarıyla bu davranı?Ÿ, ciddi biçimde YARSAVa kar?Ÿı alınan tutumun yansımasıdır. Oysa YARSAV tüm meslek mensuplarına açıktır ve Bakanlı?Ÿın sergiledi?Ÿi tutumu kendisi hiçbir zaman benimsememi?Ÿ, uygulamamı?Ÿtır, uygulamayacaktır.

 

Hatta tüm yargıç ve savcıların, yüksek mahkeme ba?Ÿkan ve üyelerinin, HSYK üyelerinin bile zorunlu üye olarak öngörüldü?Ÿü bu örgüt yasa tasla?Ÿında, örgütün kurucu ba?Ÿkanı, HSYK dan çıkartılması tartı?Ÿmaları gündemde olan Müste?Ÿar olarak gösterilmi?Ÿtir.. Yani Bakanlı?Ÿın dü?Ÿündü?Ÿü yargıçlar ve savcılar örgütünün ba?Ÿkanı Müste?Ÿar olacaktır. Peki devlet neden böyle bir örgüt kurmaktadır? Devletin yapmakla görevli oldu?Ÿu i?Ÿlerde ayrı bir örgüt kurmasına ne gerek vardır? Bu yakla?Ÿım, bir örgüt kurulacaksa, biz kuralım dü?Ÿüncesinin sonucudur. Ses yargıdan de?Ÿil, bizden çıksın ama yargıdan çıkmı?Ÿ sanılsın dü?Ÿüncesinin sonucudur. Bir parantez daha açayım: Yargı Mensupları E?Ÿleri Dayanı?Ÿma Derne?Ÿi vardır. İnternet sayfasından, tüzü?Ÿüne bakınız: Sadece yargıç ve savcıların bayan e?Ÿleri ve adliyelerdeki bayan personel üye olabilmektedir. Bakan e?Ÿleri üye olamamaktadır. Buna ra?Ÿmen, bu derne?Ÿin ba?Ÿkanı, halen Adalet Bakanının e?Ÿidir. Yöneticileri ise, halen Bakanlık üst düzey mensuplarının e?Ÿidir. Yargıç ve savcıların e?Ÿleri bile bu dernekle adeta vesayet altına alınmı?Ÿ gibidir. Derne?Ÿin çıkı?Ÿ noktası Adalet Bakanlı?Ÿı oldu?Ÿu için, dernek yönetiminin yapısı de?Ÿi?Ÿkenlik gösterememekte, e?Ÿlerinin kamudaki görevlerine göre dernek yönetimi ?Ÿekillenmektedir. İ?Ÿte YARSAV Adalet Bakanlı?Ÿı çıkı?Ÿlı olmadı?Ÿı için, böyle bir görünüme de hiçbir zaman bürünmeyecektir. Sanırım istenmeyen de budur.

 

?žunu da vurgulamam gerekmektedir: Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun, be?Ÿ asıl, be?Ÿ yedek olmak üzere on seçilmi?Ÿ üyesi ve Bakan ve Müste?Ÿarla birlikte toplam oniki üyesinden, sekizi YARSAVa kurucu üye olmu?Ÿtur. Yanlı?Ÿ anla?Ÿılma olmasın, yedek üyelerden be?Ÿi, asıl üyelerden üçü kurucu üyedir. Buna ra?Ÿmen, meslekta?Ÿlarımız, YARSAV?a üye olacakken tedirginlik duyabilmektedirler. ?‡ünkü HSYK, ne bir güvence, ne de bir korku yeri olarak görülmektedir. Bakanlık öyle yetkilerle donatılmı?Ÿtır ki, Bakanlı?Ÿın yakla?Ÿımı ve tavrı te?Ÿkilat üzerinde belirleyici olabilmektedir. Böyle bir tabloda varın yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿını siz yorumlayın?

 

Kurulu?Ÿ sürecinde ya?Ÿananlar bununla da bitmedi. Ankara Valisi, tüzü?Ÿümüzü Türk Medeni Yasası ve Dernekler Yönetmeli?Ÿi hükümlerine göre, bizzat incelemekle görevli olmasına ra?Ÿmen, tüzü?Ÿü İçi?Ÿleri Bakanlı?Ÿı Dernekler Dairesi Ba?Ÿkanlı?Ÿına gönderdi. Burası da Adalet Bakanlı?Ÿına. Adalet Bakanlı?Ÿı, Bakan imzası ile ?görevdeki yargıç ve savcılar dernek kuramaz ve bu dernekte görev alamaz, sadece üye olabilir, aksi Anayasadaki yargıçlar resmi ve özel görev alamazlar ?Ÿeklindeki düzenlemeye aykırıdır? dedi. İçi?Ÿleri Bakanlı?Ÿı buna ilave yaparak, yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿını sa?Ÿlamak, devletin egemenlik yetkisi kapsamındaki görevleri arasındadır. Siz, yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿını savunmakla ve bunu tüzü?Ÿünüze koymakla, Anayasanın 6 ncı maddesindeki egemenlik yetkisine ili?Ÿkin maddeye aykırı hareket ettiniz. Tüzü?Ÿünüzden yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿına yönelik tüm amaç ve ilkeleri çıkartın dedi. Bu çerçevede hukuksal olmayan 17 madde daha yazarak Ankara Valili?Ÿine gönderdi. Ankara Valili?Ÿi de aynı yazının ba?Ÿlı?Ÿını de?Ÿi?Ÿtirerek, evveliyatından ve içeri?Ÿinden haberdar oldu?Ÿumuz bu yazıyı pazartesi günü bize tebli?Ÿ edecek. Dedikleri 30 gün içinde yapılmazsa, derne?Ÿin fesih süreci de yine Valilikçe ba?Ÿlatılacak.

 

Oysa Adalet Bakanlı?Ÿı 2005 ve 2006 yılında Avrupa Birli?Ÿine yazdı?Ÿı yazılarda, ?yargıç ve savcıların örgütlenmeleri konusunda hiçbir engel kalmamı?Ÿtır? cümlelerini kullanmı?Ÿtı. Bu yazılar elimizde. Ancak Bakanlık bu yazıları nedense olayımızda gözden kaçırdı. ?œstelik dernek kurmak, nasıl bir görevdir? Bu görevi bize kim vermi?Ÿtir? Temel bir insan hakkının kullanılması görev olabilir mi? Adalet Bakanlı?Ÿı, sanırım dernek kurmayı bir görev olarak görmekte ve bu görevi de birilerine vermek, derne?Ÿi böyle bir yakla?Ÿımla görev bilinci içinde kurdurmak istemekte, ancak bize de ?dernek kurmak görevi (!)? veremedi?Ÿi için, böyle bir yakla?Ÿım mı sergilemektedir? Biz hiç bir yerden görev almadık, kendili?Ÿimizden sivil bir inisiyatif olarak ortaya çıktık. Ayrıca Bakanlık diyor ki, kuramazsın, organlarda görev alamazsın, sadece üye olabilirsin. Ancak bir noktayı yine görmezden geliyor: Her dernek üyesi, derne?Ÿin ?en yüksek karar organı? olan genel kurulun da üyesidir ve genel kurulda görevlidir. ?œye olabilirsin derken, o üyelerin de genel kurulda görevli oldu?Ÿunu görmek istemiyor, çeli?Ÿkiye de dü?Ÿüyor. Oysa dernek kurmak özgürlü?Ÿünün içine, derne?Ÿi kurmak, üye olmak ve organlarında görev almak ta giriyor. Yargı kararları tartı?Ÿmasız böyle. Aksi halde, senin kurdu?Ÿun, üye oldu?Ÿun derne?Ÿi kim yönetecek? Ya da senin üye olmak için bekledi?Ÿin derne?Ÿi, kim kuracak?

 

Kaldı ki Ankara Valili?Ÿi, Sayı?Ÿtay mensuplarının kurdu?Ÿu dernek tüzü?Ÿüne ise dokunmadı. Resmi ve özel görev yasa?Ÿı Sayı?Ÿtay Yasasında da vardı. Yerinde olarak, dernek kurmak Sayı?Ÿtay mensupları için o kapsamda de?Ÿerlendirilmezken, YARSAV için böyle bir formül bulundu. Bu yapılırken bir ilginç nokta da Anayasanın 33/son maddesi. Bu maddeye göre, Vakıflar, Anayasanın dernekler hakkındaki maddesine tabidir. Ve Adalet Bakanlı?Ÿı Müste?Ÿarının Ba?Ÿkanı oldu?Ÿu ATGV, Adalet Bakanlı?Ÿı Tefti?Ÿ Kurulu Ba?Ÿkanının Ba?Ÿkanı oldu?Ÿu ATEV isimli vakıflar vardır, yöneticileri de yargıç sınıfındaki Bakanlık mensuplarıdır. İdari görevlerde çalı?Ÿan yargıç ve savcılarda, Anayasanın 140/son maddesine göre, yargıç ve savcılar hakkındaki aynı hükümlere tabidirler. Nedense Bakanlık yöneticileri için do?Ÿal olarak ?özel görev kapsamında? görülmeyen bir konu, yine nedense YARSAV için ?özel görev? kapsamında görüldü. Neden acaba?

 

Yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿını savunmak, devletin egemenlik yetkisine nasıl tecavüz olur? Hiç kimse o zaman yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿını savunamayacak mı? Yargıç ve savcıların örgütlenmeleri gerekti?Ÿini, Adalet Bakanlı?Ÿı bile kabul ediyor ki, bu konuda özel yasa çalı?Ÿmasını biz ortaya çıkınca anında ileri sürüyor. Ama ben örgütleyece?Ÿim diyor. O zaman bu örgüt neden ve niçin kuruluyor? ?žunu biliyoruz ki bizim Adalet Bakanlı?Ÿının yaptı?Ÿının bir benzeri Rusya?da yakın zamanda ya?Ÿanmı?Ÿ ve Rusya?daki Birlik, Dünya Yargıçlar Birli?Ÿine üyelik ba?Ÿvurusunda bulundu?Ÿu zaman; ?Bakanlık etki ve yönlendirmesine açık yasayla kurulan bir örgüt, yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿını sa?Ÿlayamaz? diye, üyelik ba?Ÿvurusu reddedilmi?Ÿ. Rusya da ikinci kez mesleki birlik kurulmu?Ÿ, yargıç ve savcılar kurmu?Ÿ, ama yine Bakanlık katkı, destek sa?Ÿlamı?Ÿ. Tekrar yapılan üyelik ba?Ÿvurusu yine reddedilmi?Ÿ. Buna ra?Ÿmen Adalet Bakanlı?Ÿı Türkiye?de ısrarlı tutumunu sürdürüyor. Dünya Yargıçlar Birli?Ÿinin ilkelerine, yine İHAM ın 11 nci madde kapsamında verdi?Ÿi kararlardaki ölçütlere göre, kesinlikle sivil olmak zorundasınız, yani serbestçe kurulmanız gerekiyor, özel yasayla kurulursanız, serbestçe kurulma ölçütü gerçekle?Ÿmiyor. Yönetimin ve yürütmenin etkisinde olmamanız, yönlendirmesine açık olmamanız gerekiyor. Ayrıca özel yasa ile kurulursanız, yasa sizi sınırlıyor, oysa kendi tüzü?Ÿünüzle daha rahat hareket kabiliyetine sahipsiniz. Yasayla kuruldu?Ÿunuz zaman, yarın özel yasanızda bir de?Ÿi?Ÿiklik dü?Ÿündü?Ÿünüzde, örgütünüz yürütmeye ve yasamaya yakın olmak durumunda, bu noktada derdini anlatabilmesi ve iste?Ÿinin kabul görmesi gerekiyor. Oysa varlık nedenlerinden birisi, yasamaya ve yürütmeye kar?Ÿı da ba?Ÿımsızlı?Ÿı savunmak idi. Yasama ve yürütme bunu yapmadı?Ÿı için, siz duyarlılı?Ÿı yaratmak için ortaya çıkıyorsunuz. ?–zel yasayla kuruldu?Ÿunuzda, böyle bir konuda kurulu?Ÿ yasasında de?Ÿi?Ÿiklik nasıl gerçekle?Ÿecek?

 

YARSAV sivil bir olu?Ÿumdur, resmi bir organ de?Ÿildir, yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿını savunacaktır ve sorunların toplanma ve çözüm üretme merkezi olarak varlı?Ÿını sürdürmeye mutlaka devam edecektir. Kar?Ÿı tepkiler, YARSAVın ortaya çıkı?Ÿındaki haklılı?Ÿı göstermektedir. Yargı, neden kendi kendine bırakılmamaktadır?

 

Hiçbir hukuksal engel yokken, ya?Ÿadıklarımız ve her yönüyle gerçekten ilginç olaylardır. ?œstelik bir dernek kurarken ya?Ÿadıklarımız bunlardır. Ama derne?Ÿin amacı, yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿını savunmak olmasaydı sanırım ba?Ÿımıza da bunlar gelmezdi. ?žunu dü?Ÿünüyorum: Konu?Ÿmamda bahsetti?Ÿim uluslararası sözle?Ÿmelere göre, yargıç ve savcıların da sendika kurma hakkı vardır. Oysa 4688 sayılı Yasanın 15 nci maddesine göre, yargıç ve savcılar ne sendika kurabilirler, ne de sendikalara üye olabilirler. Uluslararası sözle?Ÿme hükümleri ortada. 4688 sayılı Yasanın bu maddesi de ortada. Anayasanın 90/son maddesi de yine ortada. Acaba biz meslek birli?Ÿi yerine, Anayasanın 90/son maddesini esas alarak sendika kursaydık, bizi nasıl bir süreç beklerdi? Bu sorunun yanıtında hiçbir görü?Ÿ farklılı?Ÿının ortaya çıkmayaca?Ÿına eminim.

 

Bugün 50 nin üstünde siyasi parti vardır, buna iktidar partisi de dahil. Her partinin programına bakın, ?yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿını gerçekle?Ÿtirmek? yazar. Tüm partiler bu konuda hem fikir. O halde neden gerçekle?Ÿmez yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿı? ?‡ünkü, sadece bu andaki de?Ÿil tüm iktidar partileri, iktidarları süresince yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿını gerçekle?Ÿtirmeyi unuturlar. Yargıya baktı?Ÿınızda esaslı de?Ÿi?Ÿiklikler, hep kurucu meclisler tarafından yapılmı?Ÿtır. Bu düzenlemeler de bazen iyi olmu?Ÿtur bazen kötü. Birkaç istisna dı?Ÿında kurucu meclisler dı?Ÿında, yargının sistemdeki konumuna yönelik hiçbir de?Ÿi?Ÿiklik yapılmamı?Ÿtır. Bugün de durum aynıdır. Yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿı yönünden, ça?Ÿda?Ÿ dünyaya yakı?Ÿmayan bir tablo yaratan 1982 Anayasasında, yürürlü?Ÿünden beri kaç de?Ÿi?Ÿiklik yapılmı?Ÿtır? Oysa 1982 Anayasası yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿını yok eden bir Anayasadır. 1982 Anayasası döneminde de?Ÿi?Ÿiklik konusundaki sorunun yanıtı sadece birdir ve o da zorunluluk gere?Ÿi DGM lerdir. Tüm partiler yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿı için hemfikirdir ancak Anayasa da kar?Ÿımızdadır, yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿı konusundaki sorunlar da kar?Ÿımızdadır. Bu nasıl bir tablodur?

 

Ayrıca olmadık nedenlerle tüzü?Ÿünüzü düzeltin 501 kurucu üyeyi, kurulu?Ÿ anındaki 8 emekli üyeye indirin, onlarda yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿı ile u?Ÿra?Ÿmayacak dendi? Neden böyle bir örgütlenme istenmez ki?

 

Adalet Bakanlı?Ÿı, YARSAV kar?Ÿısında Anayasanın 135. maddesine dayanarak bir meslek örgütü kuramaz, çünkü bu durum Anayasanın 135. maddesine aykırıdır. Anayasaya ra?Ÿmen de kuramaz. Ama YARSAV bazı planları bozmu?Ÿtur. Bu noktada 12 Eylül hukuku hatırlanırsa belki bir formül bulabilirler. Onlara yol gösteren gibi olmak istemem ama, 12 Eylül döneminde, 1983 seçimlerinden önce ancak 1983 yılında 2847 sayılı Türkiye Emekli Subaylar, Emekli Astsubaylar, Harp Malulü Gaziler, ?žehit Dul Ve Yetimleri İle Muharip Gaziler Dernekleri Hakkında Yasa yürürlü?Ÿe girdi. Bu yasaya göre, emekli subaylar, emekli astsubaylar ve di?Ÿer gruplar, ba?Ÿkaca dernekler kuramazlar. Nedense tek bir dernek çatısı altında toplanmaları zorunludur. Bu derneklerde tüzü?Ÿü kurucular hazırlar, Milli Savunma Bakanlı?Ÿına sunarlar, MSB gerek gördü?Ÿü ek ve de?Ÿi?Ÿiklikleri yapar ve İçi?Ÿleri Bakanlı?Ÿına gönderir, Bakanlıkta kütü?Ÿe kaydeder ve tüzel ki?Ÿilik kazanır. Tüzük de?Ÿi?Ÿiklikleri de aynı yönteme tabidir. Hiçbir asker emeklisi, mesleki anlamda gidip ba?Ÿka bir dernek kuramaz, kurmaları yasaktır. Muvazzaflar için İç Hizmet Yasası zaten ortadadır. Yani Adalet Bakanlı?Ÿı ya da yürütme ille de yargıç ve savcıları ben örgütleyece?Ÿim derse ve bu örgüt te özel yasayla olacaksa, bu örnek 12 Eylül hukuku ara?Ÿtırıldı?Ÿında rahatça bulunabilir. Gerçi o zamanda Anayasanın 33 ncü maddesine göre, yargıç ve savcıları ancak ?memurla?Ÿtırırlarsa? bunu yapabilirler. ?‡ünkü yargıç ve savcılar, kamu hizmeti görevlisi kavramı içindedir. 1995 Anayasa de?Ÿi?Ÿikli?Ÿi ile, derneklerle ilgili olarak, kamu hizmeti görevlileri için de?Ÿil, memurlar için yasayla kısıtlamalar getirilebilmektedir. Bugün yargıç ve savcılar memur mudur diye sorarsanız, YARSAV tüzü?Ÿünde yargıç ve savcıların memurla?Ÿtırılmasının önlenmesini savunur hükmü yer almaktadır. Bu da yargının siyasi iktidar kar?Ÿısında içine dü?Ÿürüldü?Ÿü durumu, üç temel erkten biri ve ba?Ÿımsız erk olan yargının durumunu sanırım ifade ediyordur. İ?Ÿte YARSAV böyle bir tabloda beklenmedik bir ?Ÿekilde ortaya çıktı?Ÿı için, bu sorunları ya?Ÿamaktadır.

 

YARSAV ısrarla tüm mesle?Ÿi, tek ortak payda altında toplamak amacını vurguluyor, ancak Bakanlık hayır siz mesle?Ÿi bölersiniz diyor ve kar?Ÿı direnci de kendisi gösteriyor. Oysa ba?Ÿvurup ta üyeli?Ÿi reddedilen tek bir kimse yok. İçi?Ÿleri Bakanlı?Ÿına göre, meslekteki yargıç ve savcılar, yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿı ve yargıç güvencesi için örgütlenmeyi bırakacak. Emekliler kurarsa bir örgüt, gidip onlara üye olabilece?Ÿiz, ancak görev alamayaca?Ÿız. Yalnız bu nasıl mesleki dernekse, yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿı ile de u?Ÿra?Ÿmayacak? Peki ne ile u?Ÿra?Ÿacak? Sanırım araba kampanyası ile?

 

Hepinize te?Ÿekkür ediyorum.

 

?Anayasa?nın 90 ncı maddesi, TİS ve Grev Hakkı?; 25 A?Ÿustos 2006 tarihinde KESK tarafından düzenlenen konferansta yapılan konu?Ÿma. KESK Yayınları, Kasım 2006, s.95-108