08.6.2008 Anayasa Mahkemesinin kaynağını Anayasadan almayan bir yetki kullanmadığı hakkında basın açıklaması

YARGIÇLAR VE SAVCILAR BİRLİĞİ
YARSAV
 
BASIN AÇIKLAMASI
 
Anayasa Mahkemesinin, Anayasa?nın 10 ve 42 nci maddelerinde değişiklik yapılmasına yönelik yasa hakkında verdiği 05.6.2008 günlü iptal kararı nedeniyle, kamuoyunda farklı tepkiler artarak devam etmektedir. Medya olanaklarının; hukuk devleti, erkler ayrılığı, yargı bağımsızlığı inanç ve düşüncesine sahip olmayanlarca yoğun olarak kullanılması, kamuoyunda ciddi bir bilgi kirliliğine yol açmaktadır.
 
Hukuki sürecin ve karar sonucunun doğru yorumlanabilmesi için aşağıdaki açıklamaların yapılmasına gerek duyulmuştur.
 
Anayasa?nın 153/son maddesinde ?Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.? hükmü yer almaktadır.
 
Herkes Anayasa Mahkemesi kararı ile bağlı olduğunu unutmamalıdır. Eleştiriler saygı sınırının ötesine taşmamalıdır. Yargı kararları beklentilerle örtüştüğü zaman hukukun üstünlüğüne saygı göklere çıkartılırken, bazı kesimlerin beklentileriyle örtüşmeyen kararlar ortaya çıktığında ise yargı organları insafsızca eleştirilere muhatap edilmemelidir. Yargı organlarının her zaman referansı hukukun üstünlüğüdür. Başka bir referans olamaz ve olmamalıdır.
 
Ancak hukukun ilke ve kurallarını görmezden gelerek kendi anlayışlarını hukuk olarak yansıtan ve dayatanların, yargı organlarından kendi beklentileriyle bağdaşmayan kararlar ortaya çıktığında hukukun katledildiğini söylemeleri, yargı organları kararlarıyla gerçekte tescil edilenin, onların bu tarz söylemleri değil hukukun üstünlüğü olduğunu göstermektedir. Bu sonucun ortaya çıkabilmesi ise, yargının, yasama ve yürütme gibi bağımsız bir erk olmasıyla olanaklıdır. Yargı; erkler ayrılığı sisteminde, yasamanın veya yürütmenin bir erki ya da yasamaya veya yürütmeye bağlı bir erk değil, yasama ve yürütme gibi ulus adına yetki kullanan bir erktir.
 
Yargı, temel hak ve özgürlüklerin güvencesidir, ancak yasama ve yürütme yönünden de ?fren mekanizmasıdır?. Konu bu yönüyle değerlendirildiğinde, güçleri frenlenenlerin tepkilerinin anlamı, özde denetimsiz bir güç isteğini yansıtmaktadır. Bu söylem sahiplerinin hukuku özümseme yerine Anayasayı koruyan Anayasa Mahkemesi?ni, anayasayı ihlal eden bir kurum olarak göstermeleri, hukuk adına anlaşılabilir değildir.
 
Konunun sağlıklı değerlendirilmesi ve doğru sonuca varılabilmesi için, 1982 Anayasası yapılırken kurucu gücün, yasama organına her konuda yetki vermediği görmezden gelinmemelidir. İşte Anayasa Mahkemesini eleştirilenlerin gözden kaçırdıkları nokta burasıdır. Yasama organının, Anayasa?nın 4 ncü maddesinde belirtilen konularda Ulus adına yetki kullanması olanağı yoktur. 4 ncü madde konusunda söz sahibi sadece kurucu meclistir. Dolayısıyla Anayasa?nın 4 ncü maddesi kapsamında kalan konularda, kurucu meclisler dışındaki meclislerce yapılacak yasama işlemleri, kaynağını Anayasa?dan almayan devlet yetkisi kullanmak anlamındadır.
 
Anayasa?nın 4 ncü maddesinde ?Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.? denildiğine göre, yasama organı, bu maddenin kapsamını daraltacak, bu düzenlemeyi anlamsız ya da geçersiz kılacak ya da geri adım niteliğinde hiçbir değişiklik yapamayacak, böyle bir teklif verilemeyecektir. Teklif yasağını düzenleyen Anayasa?nın, bu teklif yasaklarını, bağlayıcılığı olmayan bir biçimde yani sadece bir öneri olarak öngördüğü söylenemez. Teklif yasaklarına rağmen değişiklik yapılması demek, kurucu meclis tarafından tali kurucu meclislere verilmeyen bir yetkinin, tali kurucu meclis tarafından kullanılması demektir.
 
Anayasa?nın 148 nci maddesinde Anayasa değişikliklerinin Anayasa Mahkemesince sadece şekil yönünden denetleneceği, şekil denetiminin ise 1961 Anayasasından farklı olarak ?teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlı? olarak yapılacağı belirtilmiştir.
 
Anayasa Mahkemesinin şekil denetimine yönelik değerlendirmeler yapılırken doğru sonuca varılabilmesi, bu cümlenin analizi ile olanaklıdır. Bu cümlenin analizi için cümlenin bütünü incelenecek olursa;
?Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır.?
şeklindeki cümle, üç bölümde analiz edilmelidir. Buna göre cümle;
 
  • Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı;
  • Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı
  • hususları ile sınırlıdır.
 
bölümlerine ayrılarak incelenmelidir. Cümlenin ikinci bölümü ele alınacak olursa;
 
  • Anayasa değişikliklerinde ise,
ü      teklif
ü      ve
ü      oylama çoğunluğuna
ü      ve
ü      ivedilikle görüşülemeyeceği şartına
  • uyulup uyulmadığı
 
ibarelerindeki ?ve? bağlaçları, ?ile? anlamında değil, virgül (,) anlamındadır. ?Ve? sözcüğü ?ile? anlamında kullanılmadığından, teklif ve oylama çoğunluğuna ibaresi
  • teklif çoğunluğuna
  • ve
  • oylama çoğunluna
biçiminde anlaşılamaz. Böyle anlaşılması ?ve? bağlacının ?ile? anlamında kullanılması demektir. Aksi olsa idi yani ilk ?ve? ibaresi ?ile? anlamında kullanılsa idi burada ?çoğunluğuna? sözcüğü kullanılmayıp, ?teklif ve oylama yetersayısına? denilmeli idi. Çünkü teklifte aranan çoğunluk değil, TBMM üye tamsayısının üçte biridir. Tamsayının tamamı üzerinden üçtebir oranı arandığından, buradaki üçte bir oranı için zaten ?çoğunluk? sözcüğü kullanılamaz. Oylamada ise öngörülen çoğunluk aranmaktadır.
 
O halde düzenleme
  • Teklif
  • ve
  • Oylama çoğunluğuna
biçiminde anlaşılmalıdır.
 
?Teklif? sözcüğü, ?oylama çoğunluğuna? ibaresinden bağımsız olarak yorumlandığında, burada teklif ile amaçlananın ne olduğu sorusu ortaya çıkmaktadır. Şekil denetimi teklif yönünden de yapılmaktadır ki, burada ?teklif? yönünden denetim yapılırken;
  • Öncelikle teklif için yetersayının olup olmadığının,
  • Daha sonra ise teklif edilen metnin, Anayasa uyarınca ?teklif edilebilir olup olmadığının
denetlenmesi gerekmektir. Çünkü Anayasanın 4 ncü maddesi teklif yasakları öngördüğüne göre, bu teklif yasaklarının mutlaka Anayasal ve yargısal denetimi yapılmalıdır. Bu da kuşkusuz yapılan tekliflerin, teklif edilebilir olup olmadıkları yönünden incelenmesi ile olanaklıdır. Dolayısıyla böyle bir inceleme, kaynağını Anayasa?dan alan bir incelemedir.
 
Yasama organı, Anayasa çerçevesinde yetkilendirilmiş ve görevleri de Anayasa?da gösterilmiştir. Burada yasama organı 4 ncü madde nedeniyle kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanmaya yeltenmemelidir. 4 ncü madde bu kapsamda yürürlükte olduğu ve 148 nci maddede de şekil denetimi bu içerikte düzenlendiği sürece varılacak sonuç budur.
 
Anayasa Mahkemesinin bu görüşte olması demek, mevcut yasama organına 4 ncü madde kapsamındaki konularda, kurucu meclis dışındaki meclislerin söz sahibi olmadığını hatırlatması ve bu yönden yasama organına fren yapması demektir. Bu bağlamda tali kurucu meclisler, 4 ncü maddenin kapsamını daraltan Anayasa değişiklikleri yapamayacaklardır. Yani 4 ncü madde ile korunan değerler de geri adım niteliğinde Anayasa değişiklikleri yapamayacaklardır.
 
4 ncü maddenin kapsamı ve bu madde ile korunan değerler gözetildiğinde, tali kurucu meclislerin yapacağı her türlü Anayasa değişiklikleri mutlaka 4 ncü madde ile ilgili bir bağlantıyı ortaya çıkaracağından, yapılacak Anayasa değişiklikleri, hiçbir zaman 4 ncü maddenin alan ve kapsamını daraltamayacaktır, geri adım niteliğinde değişiklikler gerçekleştirilemeyecektir.
 
Ancak ve ancak yapılacak değişiklikler 4 ncü maddenin alan ve kapsamını daraltmayacaksa, geri adım oluşturmayacaksa ya da 4 ncü maddedeki değerleri koruma ve geliştirme anlamında ileri bir adım olacaksa söz konusu olabilecektir.
 
Bu durum Anayasa değişikliklerinin şekil yönünden denetimi yapılırken ?teklif? sözcüğünün, ?teklif çoğunluğu? anlamıyla sınırlı anlaşılmamasının sonucudur. Teklif yönünden belirtilen içerikte denetim yapıldığında, teklif içerik olarak yani esastan incelenmektedir ki, bu yapılanın, şekil denetimi olmadığı anlamında değildir. Teklif yasakları öngörüldüğü sürece, bu teklif yasaklarının denetimi konusu, bu sonucu doğal olarak ortaya çıkaracaktır/çıkarmaktadır. Teklif yasaklarının incelenebilmesi, teklifin içeriğinin yani ?teklifin esasının? incelenmesini gerekli kılmaktadır.
 
Teklifin, şekil denetimi altında inceleme konusu yapılması, teklif yasaklarının incelenmemesini gerektirmez. Teklif yasaklarının incelenmesi ise, bu yasakların ?teklif yönünden esastan? incelenmesini gerekli ve zorunlu kılar. Bu durumu yaratan Anayasal düzenlemedir.
 
1961 Anayasası döneminde Anayasa Mahkemesinin, anayasa değişiklikleri konusunda şekil denetimi yönünden yaptığı denetimlerin, bir tepki sonucu sınırlandırılmak istenmesi nedeniyle 1982 Anayasası yapılırken, şekil denetiminden neyin anlaşılması gerektiği açıklanmıştır. Ancak ?teklif ve? ibaresinin Anayasanın 148 nci maddesinde yer alması karşısında, 4 ncü maddedeki düzenlemede gözetildiğinde, Anayasal yargısı denetimini daraltmak anlamındaki tepkisel düzenleme, bu madde metnindeki teklif ibaresini sadece ?yetersayı? yönünden yani sayısal yönden sınırlı anlaşılmasını sağlayacak biçimde yansıtılamamış/yansıtılmamış ve sonuçta bu durum ortaya çıkmıştır. Teklif yasakları öngörüldüğü sürece ortaya çıkacak sonucun bu olması kaçınılmazdır. Bu durum, Anayasa yapılırken kurucu meclisin, her meclise kurucu meclis yetkisi vermemesinin de sonucudur. Yani her meclis, kurucu meclis yetkisi kullanamayacağından, kurucu olmayan meclisler ilk dört maddeye dokunamayacaklardır.
 
Tüm bu açıklamalar karşısında Anayasa Mahkemesi, anayasa değişikliğine ilişkin yasayı şekil yönünden incelerken, kaynağını Anayasa?dan almayan bir devlet yetkisi kullanmış değildir. Anayasa Mahkemesinin denetimi, kaynağını Anayasa?dan alan bir yetkiye dayanmaktadır. Anayasa Mahkemesi karar sonucu itibarıyla şu aşamada söylenebilecek olan, kaynağını Anayasadan almayan devlet yetkisi kullananın, 4 ncü maddedeki sınırları gözetmeyen yasama organı olduğudur. Diğer konularda sağlıklı bir yorum ve değerlendirme yapabilmek için mahkemenin karar gerekçesini beklemek gerekmektedir.
 
Kamuoyuna saygı ile sunulur. 08.6.2008
 
 
 
Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU
YARSAV Başkanı