18.12.2007 Türk Ceza Adalet Sistemi ve Yargı

Zekeriya SEVİMLİ (*)

 

1. GİRİ?ž

 

2.YASAMA, Y?œR?œTME, YARGI VE SU?‡ SİYASETİ İLİ?žKİSİ

 

2.1. Güvenlik siyaseti ve siyasi iktidarlar

2.2. Kolluk, idari bürokrasi ve ceza adalet sistemi

2.3. Cezaevi ve infaz rejimleri

2.4. Af

2.5. Para cezaları

2.6. Yasaların etkinli?Ÿi

2.7. Bölge Adliye Mahkemeleri gereklimidir?

2.8. Geçi?Ÿ sürecinin yarattı?Ÿı sorunlar

2.9. Yargı ve di?Ÿer kurumlarla e?Ÿgüdüm

2.10. Yetersiz kadro ve ara personel

 

3- YARGININ SORUMLULU?žU

 

3.1. Cezanın bireyselle?Ÿtirilmesi

3.2. HSYK, Yargı yönetimi ve Cumhuriyet savcılı?Ÿı kurumu

3.3. Ceza adalet sistemi ve savunma

3.4. Ko?Ÿullu salıverilme, infazın bireyselle?Ÿtirilmesi, yargı-infaz ili?Ÿkileri

 

4. SONU?‡: SU?‡ PATLAMASI, SADECE YARGININ DE?žİL, HERKESİN SORUNUDUR!

 

 

 1. GİRİ?ž  

                                                                             

            Emniyet Genel Müdürlü?Ÿü Asayi?Ÿ Daire Ba?Ÿkanlı?Ÿının, 2006 yılında polis sorumluluk bölgesinde meydana gelen olaylarla ilgili hazırladı?Ÿı raporda, hırsızlık, kapkaç, dolandırıcılık gibi mala kar?Ÿı olaylarda yüzde 50 ile yüzde 170 arasında artı?Ÿ olurken, ?Ÿahsa kar?Ÿı suçlarda yüzde 26?dan yüzde 160?a kadar artı?Ÿ meydana geldi?Ÿi açıklandı. Aynı raporda bazı suçların aydınlatılmasında ciddi sıkıntıların oldu?Ÿu da ortaya çıktı.(1) ?–te yandan uyu?Ÿturucu madde kullanımı ve kaçakçılı?Ÿı da azımsanmayacak ölçüde arttı?Ÿı bilinen bir gerçek. Bankacılık ve mali piyasalardaki suçların devlete ve topluma maliyeti milyar dolarlarla ölçülüyor. ?‡ok yakın bir geçmi?Ÿte ya?Ÿadı?Ÿımız batık banka suçlarının hazineye yükü 30 milyar doların üzerinde ifade ediliyor.

Resmi açıklamalarda yer alan rakamlardan da anla?Ÿılaca?Ÿı üzere ülkemiz birkaç yıldır ba?Ÿta İstanbul olmak üzere büyük kentleri ku?Ÿatan bir suç patlaması ile kar?Ÿı kar?Ÿıyadır. ?œstelik suç olgusu mevzi bir hadise olmaktan çıkmı?Ÿtır. Kayıt dı?Ÿı ekonominin bütün ekonomik faaliyetlerin yüzde 40?ı civarlarına ula?Ÿtı?Ÿı ve bunun önemli bir kısmını suçtan elde edilen kara paranın olu?Ÿturdu?Ÿu dikkate alınırsa toplumu nasıl bir tehlikenin bekledi?Ÿi tahmin edilebilir. Basın ve medyanın vatanda?Ÿlarla yaptı?Ÿı mülakatlarda bu olumsuz geli?Ÿmelerden yeni ceza yasalarıyla birlikte adliyeler, yargıç ve savcılar da sorumlu tutulmaktadır. ?polis yakalıyor, adliye bırakıyor? inancı halk kitlelerinin zihinlerinde bir ön yargı olarak yerle?Ÿmi?Ÿtir. Kamuoyuna yansıyan bazı davalarda olaylarının bütün yönlerinin aydınlataca?Ÿı ve hakkaniyete uygun bir karar verilece?Ÿi inancının da hızla azaldı?Ÿı dikkati çekmektedir. 

Bu yerle?Ÿik kanaat gerçe?Ÿi ne kadar yansıtmaktadır?

 Sorunun yanıtı devletin en ba?Ÿta ekonomik politikaları, güvenlik siyaseti ve ceza adalet sistemi içersinde yer alan kurumların suç siyasetinin uygulanması sürecinde birbirleriyle ba?Ÿlantı, etkileme ve e?Ÿgüdüm biçimlerinde gizlidir.

Ceza adalet sistemi içersinde, soru?Ÿturma (kolluk ve Cumhuriyet savcısı), kovu?Ÿturma (yargılama ve hüküm), hükmedilen cezanın yerine getirilmesi (infaz), tahliye sonrası denetimli serbestlik safhaları yer alır. Bu yapılanma içersinde yargı tek ba?Ÿına de?Ÿildir. ?–te yandan suçla mücadelede önemli bir unsur olan ve çerçevesi siyasal iktidarlarca belirlenen sosyal stratejiler de ceza adalet sisteminin bir parçasıdır.

Yazımızda bir Cumhuriyet savcısının 27 yıllık gözlem, deneyim ve birikiminin ı?Ÿı?Ÿında ?Yargı Kurumu? ve ceza adalet sistemi içindeki di?Ÿer kurumların suç patlaması kar?Ÿısında rolleri, etkinlikleri ampirik metotla de?Ÿerlendirilmi?Ÿtir.

 

            2. YASAMA, Y?œR?œTME, YARGI VE SU?‡ SİYASETİ İLİ?žKİSİ

 

            2.1. Güvenlik siyaseti ve siyasi iktidarlar:

 Yargı, yasama ve yürütme ile birlikte devletin üç temel erkinden birisidir. ?Yargı yetkisi Türk Milleti adına ba?Ÿımsız mahkemelerce kullanılır.?(2)Yargı, i?Ÿlevi itibariyle ba?Ÿımsız bir yapılanmadır. Ancak, görevini yerine getirirken devletin di?Ÿer erkleri ve kurumlarıyla bir e?Ÿgüdüm ve pozitif ileti?Ÿim çerçevesinde hizmet vermek yükümlülü?Ÿündedir. Yani yargı devletin geni?Ÿ boyutlu güvenlik siyasetinin bir parçasıdır ve bu siyasetin uygulanmasında do?Ÿrudan yer alır.

Yasama, yürütme ve yargı erkleri birbirinden ba?Ÿımsız da olsa ve aralarında bir hiyerar?Ÿik ba?Ÿlantı bulunmasa da; bu üç e?Ÿit güç arasında di?Ÿerlerine göre birinci olan (primus inter pares**) geli?Ÿmi?Ÿ Batı Avrupa demokrasilerinde yargı, geri kalmı?Ÿ ülkelerde ise yürütmedir.

Etkin ve caydırıcı bir iç güvenlik siyaseti uygulamasında yargı edilgen de?Ÿil, belirleyicidir. Ancak suçun önlenmesi sadece yargılama faaliyeti ve polisiye önlemlerle olamaz. Suç sadece ahlaki bir sorun de?Ÿildir. Ekonomik bunalımlar, siyasi krizler, iç göç, çarpık kentle?Ÿme, yüksek i?Ÿsizlik oranı,  yaygın terör olayları gibi ekonomik ve toplumsal olaylar suç patlamasının asıl nedenleridir. Di?Ÿer yandan bir türlü kontrol altına alınamayan yüksek nüfus artı?Ÿı aile yapısını ve sosyal dayanı?Ÿmayı zayıflatmı?Ÿtır. Sosyal devleti ortadan kaldıran neo liberal ekonomik politikalar ve buna uygun üretilen siyasal söylem) bürokraside ve toplumda ahlaki çözülmeyi hızlandırmı?Ÿtır. (Kısa yoldan kö?Ÿeyi dönme anlayı?Ÿı ve ?benim memurum i?Ÿini bilir? biçiminde netle?Ÿen siyasal ve ahlaki yakla?Ÿımlar)

Ekonomik çekim merkezlerinin İstanbul gibi birkaç merkezde yo?Ÿunla?Ÿması kentleri hacim ve nüfus olarak a?Ÿırı büyütmü?Ÿ, kentlerin üretti?Ÿi yüksek rant basit kapkaçtan, karma?Ÿık çıkar amaçlı suç örgütlenmelerine kadar geni?Ÿ bir yelpazede farklı suç yapılanmaları ortaya çıkarmı?Ÿtır. 

Tüm bu suç yapılanmaları ile örgütlü ve mafyozi suçların artı?Ÿ ve azalma oranları izlenen ekonomik politikalar ve siyasal rejimle do?Ÿrudan alakalıdır.

 

 

2.2. Kolluk, idari bürokrasi ve ceza adalet sistemi:

 Yürütme organının güvenlik siyasetinin birinci halkasını sosyal stratejiler olu?Ÿturur. Suçla mücadelenin ikinci halkası ise polisiye önlemlerdir. Polisiye önlemlerin uygulanmasından yasal kolluk gücü tanımlaması içindeki Emniyet ve Jandarma ile birlikte Sahil Güvenlik ve Gümrük Müste?Ÿarlı?Ÿı sorumludur.

Son yıllarda kollu?Ÿun e?Ÿitim kalitesi yükselmi?Ÿ, personel ve lojistik deste?Ÿi artmı?Ÿtır. Faili meçhul bazı olayların çözümünde uygulanan modern soru?Ÿturma yöntemleri ve kullanılan teknolojinin olumlu sonuçları alınmaya ba?Ÿlanmı?Ÿtır. Kriminal laboratuar ve uzman personel açı?Ÿı hızla kapatılmaktadır. Delilden sanı?Ÿa ula?Ÿma yöntemi uygulanabilir hale gelmi?Ÿ ve yaygınla?Ÿmı?Ÿtır. Buna ba?Ÿlı olarak i?Ÿkence ve kötü muamele iddiaları azalmı?Ÿtır.

Yükselen e?Ÿitim kalitesi, amirler düzeyinde bazı olumlu sonuçlar vermi?Ÿ, fakat bu geli?Ÿmeler, asıl uygulayıcılara, yani alt kademelere yeterince yansımamı?Ÿtır. Alt kademelere egemen olan zihniyet daha çok polis devleti alt kültürüdür. E?Ÿitimin teknik düzeyinin yükselmesi,  beraberinde sosyal bir iyile?Ÿmeyi getirmemi?Ÿtir.

Kollu?Ÿun, önleyici kolluk, istihbarat ve analiz çalı?Ÿmalarının yetersizli?Ÿi çok açıktır. ?‡ünkü bu kurumların personel yapıları siyasi önyargılara ve kar?Ÿı istihbarat örgütlerinin yönlendirmelerine açıktır. Bu durumun do?Ÿal sonucu olarak istihbarat yapılarının risk analizleri sa?Ÿlıksız, suçluların ve suç örgütlerinin hedefi olma olasılı?Ÿı yüksek ki?Ÿi ve kitleler için alınan koruma önlemleri yetersizdir. Bazen siyasi önyargılar, do?Ÿru karar almayı önlemekte, güdülenmeyi kolayla?Ÿtırmaktadır. Yakın tarihte toplumu derinden sarsan siyasi cinayetlerden sonra ortaya çıkan gerçekler, bu zafiyetin ve hatta bilinçli savsaklamanın ipuçlarıdır. ?œlkemiz yakla?Ÿık 30 yıldır kaynakları bilinen bazı mihraklar tarafından belli periyotlarla terörize edilmektedir. 1 Mayıs 1977 Taksim?de ba?Ÿlayıp, ?‡orum, Kahramanmara?Ÿ, Malatya, Sivas katliamlarıyla devam eden kanlı komplolar zincirine onlarca aydın, gazeteci ve bilim insanının katli de eklenmi?Ÿtir.  Siyasal konjöktür ve kriminal risk açısından kimlerin ya da hangi grupların hedef alınaca?Ÿı kolayca tahmin edilebilir olmasına kar?Ÿılık, gerek siyasi önyargı, gerek istihbarat yetersizli?Ÿi ve gerekse risk analizindeki yanılgılar ve hatta bilinçli savsaklamalar nedeniyle gerekli önlemler alınamamı?Ÿtır. Otuz yıllık suikastlar zincirine ra?Ÿmen duyarsızlık ve kayıtsızlık hala sürmektedir. Sadece son birkaç ayda ya?Ÿadı?Ÿımız Gazeteci Dink, Rahip Santaro, Malatya, Danı?Ÿtay saldırıları gibi olaylar bu tabloda hiç bir de?Ÿi?Ÿiklik olmadı?Ÿının göstergeleridir. İstanbul?da Sinagog, HSCB Bank ve İngiliz Konsoloslu?Ÿu, Ankara?da Ulus ?‡ar?Ÿısına yapılan ve çok sayıda insanımızın katliyle sonuçlanan bombalı saldırılar da istihbarat ve önleyici hizmetlerdeki yetersizliklerin sonucudur.

?–te yandan yurdumuzun Güneydo?Ÿusunda ya?Ÿanan etnik ve bölücü terör olaylarının yarattı?Ÿı kontrolsüz ortam, içinde kolluk unsurlarını da barındıran ve bölge dı?Ÿında da faaliyet gösteren yeni organize suç çeteleri yaratmı?Ÿtır.  Susurluk, Yüksekova ve ?žemdinli (en son ?œmraniye) benzeri çetele?Ÿmeler ve mafyozi örgütlenmeler devletin güvenlik yapısı içinden eleman ve destek bulabilen ciddi suç olu?Ÿumlarıdır. 

Kolluk, yeni soru?Ÿturma yöntemlerine kar?Ÿı da genellikle muhafazakâr bir tutum içindedir. Gözaltı sürelerinin kısaltılması, nezarethanelerin denetimi, zorunlu müdafilik, ileti?Ÿimin hakim kararıyla dinlenebilmesi, her türlü arama ve el koyma kararlarının hakim tarafından alınması, Cumhuriyet savcılarının soru?Ÿturmaya ili?Ÿkin yetkilerinin geni?Ÿletilmesi gibi evrensel geli?Ÿmelerin iç hukuka yansıtılmı?Ÿ yeni normatif düzenlemelerine kar?Ÿı sürekli bir kurumsal direnç gösterilmektedir. Ankara?da 2007 yılı ba?Ÿında yapılan bir emniyet müdürleri toplantısında, Cumhuriyet ba?Ÿsavcılarının ?adli soru?Ÿturmalarla sınırlı bile olsa? kendileri hakkında tezkiye düzenlemelerini ve maa?Ÿlarının ?bir savcıdan bile? dü?Ÿük olmasını.! onursuzluk olarak nitelendirebilmi?Ÿlerdir. Bazen bu yenilikler kamuoyuna suç patlamasının asıl nedeni olarak sunulmu?Ÿ, hatta bazı olaylar kar?Ÿısında yasal yetkiler kullanılmamı?Ÿ, pasif davranı?Ÿın nedeni olarak yetkilerinin ellerinden alındı?Ÿı bahanesine sı?Ÿınılmı?Ÿtır.

Do?Ÿu ve Güneydo?Ÿu Bölgelerimizde zor ko?Ÿullarda ve hukuk içinde kalarak görev yapmaya çalı?Ÿan yargıç ve savcılar  ?hiza bombacısı? güvenlik amirleri tarafından evlerinin yakınlarına bomba atılarak hizaya getirilmi?Ÿler, bununla da yetinilmemi?Ÿ, tüm bir meslek ya?Ÿamlarını olumsuz etkileyecek, ?PKK? lı, hizbullahçı? gibi yakı?Ÿtırmaların ve haksız suçlamaların hedefi olmu?Ÿlardır!(3)

 Sadece bu iki olay bile ceza adalet sistemi ve yargının yürütme organının memurları tarafından nasıl baskılandı?Ÿını anlatmaya yeterlidir.

Bazı ?ekonomi çevrelerince? utanmadan sosyal sınıflar arasında bir sermaye transferi olarak nitelendirilen, topluma ve Hazineye toplam maliyeti 30 milyar doları bulan bankaların içini bo?Ÿaltma ve batırma olaylarının ekonomi ve maliye bürokrasisi içinden i?Ÿbirlikçi tedarik edilmeden gerçekle?Ÿtirilemeyece?Ÿi, aslında bu ve benzeri olayların topluma maliyetinin yüz binlerce küçük hırsızlık suçundan daha fazla oldu?Ÿu nedense yeterince dillendirilmemektedir!

 

            2.3. Cezaevi ve infaz rejimleri:

 ?–zgürlü?Ÿü kısıtlayıcı ceza, (hapis) ceza hukukunun en etkili yaptırımıdır. Cezaevleri, bu cezanın yerine getirildi?Ÿi kamu kurumlarıdır. Bu kurumların, suç nedeniyle bozulan kamu düzeninin yeniden tesisinde, suçlunun topluma zarar vermesinin önlenmesinde önemli i?Ÿlevleri vardır. Ancak bilindi?Ÿi üzere yakın tarihimizde ülkemiz cezaevlerine tam bir karga?Ÿa egemen olmu?Ÿ ve bu ortam, ceza adalet sisteminin etkinli?Ÿini yitirmesinde önemli bir rol oynamı?Ÿtır.

Peki, 1970 ten ba?Ÿlayarak 2000?li yılların ba?Ÿına kadar 30, 35 yıl kadar süren bu karga?Ÿanın sorumlusu kimlerdir?

Tabi plansızlı?Ÿı bir marifet ve siyasal yöntem sayan hükümetlerin ve Adalet Bakanlı?Ÿının yetersiz infaz politikalarıdır.

Asgari güvenlikten yoksun, fiziki yapı ve malzeme standardı olmayan, kalabalık ko?Ÿu?Ÿ sistemine dayalı bir cezaevi yapılanması son kırk yılın karakteristi?Ÿidir. 1965 yılında yürürlü?Ÿe giren 647 sayılı İnfaz Kanunu çerçevesinde in?Ÿasına ba?Ÿlanan A, E, K ve ?–zel tip cezaevi yapılarının güvenliksiz oldukları daha ilk uygulamalarla (firar ve isyanlarla) ortaya çıkmı?Ÿtır. Kısa sürede ortaya çıkan mahsurlarına ra?Ÿmen bu cezaevi projeleri hiçbir ıslaha tabi tutulmamı?Ÿ, aksine, doksanlı yılların ilk yarısına kadar aralıksız in?Ÿa edilmi?Ÿlerdir.

 Cezaevlerinin co?Ÿrafi da?Ÿılımlarında ve kapasitelerinin belirlenmesinde 1965?ten sonra hızla büyüyen anakent nüfusları esas alınmamı?Ÿtır Sadece İstanbul?un cezaevi sorunu bile bütün Türkiye cezaevlerinin güvenli?Ÿini olumsuz etkilemi?Ÿtir. İstanbul?dan sevk edilen hükümlü ve tutuklular gittikleri ?Ÿehrin cezaevinin güvenli?Ÿini bozmakla kalmamı?Ÿlar, o ?Ÿehrin güvenli?Ÿi için de tehdit olu?Ÿturmu?Ÿlardır. Organize suç örgütleri cezaevlerinden yönetilmi?Ÿ, ıslah edici olması gereken kurumlar birer suçlu e?Ÿitim okullarına dönü?Ÿmü?Ÿtür.

Türkiye Cumhuriyeti?nin Ba?Ÿkenti Ankara?da iki binli yıllara kadar, at tavlasından dönü?Ÿtürülmü?Ÿ Ulucanlar Cezaevi ile infaz hizmeti verilmeye çalı?Ÿılmı?Ÿ, ?Ÿehrin merkezinde ve dünyanın gözü önündeki bu cezaevinin sefaleti Türkiye?nin uluslar arası saygınlı?Ÿını bile kötü etkilemi?Ÿtir. Konusu İstanbul Bayrampa?Ÿa Cezaevi?nde geçen ?Geceyarısı Ekspresi? filminin ülkemiz tanıtımına verdi?Ÿi zarar herkesin belle?Ÿindedir.  Dünyanın önemli bir kısmının bizi hala bu filmle anımsamasında cezaevlerimizin ve infaz uygulamalarımızın hiç mi kabahati yoktur?

Seksenli yıllarda sorunlara sözde çare bulmak iddiasındaki Adalet Bakanlı?Ÿı yönetimi, Ankara?ya 70- 80 kilometre uzaklıktaki Aya?Ÿ ilçesinde bir tarlayı istimlâk ederek in?Ÿaata ba?Ÿlamı?Ÿ, trilyonlarca lira topra?Ÿa gömüldükten sonra buraya yapılacak cezaevinin Ankara?nın gereksinmelerine yanıt veremeyece?Ÿi, ?Ÿehre çok uzak oldu?Ÿu gerekçesiyle in?Ÿaat durdurulmu?Ÿtur! Aynı zihniyet, Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Diyarbakır, Kayseri, İzmit, Mersin, gibi büyük kentlerin cezaevi ihtiyaçları ve sorunları çı?Ÿ gibi büyürken Gümü?Ÿhane, Sinop, A?Ÿrı, Kars, Bilecik gibi 20-30 bin nüfuslu ve büyüme seyri göstermeyen ?Ÿehirlere, ihtiyaçlarının çok üzerinde E ve ?–zel tip cezaevleri yapmı?Ÿ, bu suretle iktidar partilerinin ta?Ÿra yöneticilerinin i?Ÿe yaramayan verimsiz tarlaları devlete cezaevi arsası olmu?Ÿtur. Bu plansızlı?Ÿın, suiistimalin ve israfın sorumlusu politikacı ve bürokratların hiçbirinden hesap sorulmadı?Ÿı gibi, bazılarının adı Adalet Bakanlı?Ÿı tesislerine verilerek ödüllendirilmi?Ÿlerdir. (?œstün hizmetleri nedeniyle!)

 Personelin nitelik ve nicelik eksikli?Ÿi, tretman ve infaz rejimlerinin istikrarsızlı?Ÿı ve yetersizli?Ÿi de bu karga?Ÿayı körüklemi?Ÿtir.

Ceza adalet sisteminin infaz boyutundaki en önemli stratejik i?Ÿlevini Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlü?Ÿü yerine getirmesine ra?Ÿmen bu kurum uzun yıllar Adalet Bakanlı?Ÿının sıradan bir dairesi muamelesi görmü?Ÿ, i?Ÿlevinin gerektirdi?Ÿi liyakatli yönetici, personel ve mali destek verilmemi?Ÿtir.

Kurumların iç ve dı?Ÿ korumasının farklı kurumlar tarafından yapılması ve yönetimde çift ba?Ÿlılık da cezaevlerinde otorite bo?Ÿlu?Ÿu yaratmı?Ÿ ve karga?Ÿayı büyütmü?Ÿtür. (iç güvenlik ve yönetim Adalet Bakanlı?Ÿının, dı?Ÿ güvenlik Jandarma Genel Komutanlılı?Ÿının yetki ve sorumlulu?Ÿundadır) 

?–zetlemek gerekirse; yakın bir tarihe kadar cezaevlerine tam bir plansızlık ve belirsizlik egemen olmu?Ÿ, var olan kıt kaynaklar da sorumsuzca tüketilmi?Ÿtir. Sadece Keçiören ?‡ocuk Islahevinde 1970 ila 2000 yılları arasında yapılan bina, görev ve i?Ÿlev de?Ÿi?Ÿiklikleri bile kuruma nasıl bir plansızlı?Ÿın ve bilinçsizli?Ÿin egemen oldu?Ÿunu göstermesi açısından çarpıcı bir örnektir. Bu kurum yakın zamana kadar yetersiz ve beceriksiz idarecilerin oyunca?Ÿı olmu?Ÿ, ıslahevi dı?Ÿında her kılı?Ÿa sokulmu?Ÿtur. ?–yle ki sonuçta kurumun asıl i?Ÿlevi olan ıslahevini ba?Ÿka bir yere ta?Ÿıma gereklili?Ÿi ortaya çıkmı?Ÿtır. (İnek yeti?Ÿtiricili?Ÿinden benzin istasyonuna, demir atölyesinden, bakanlık evrak deposu i?Ÿlevine kadar birçok dönü?Ÿüm geçirmi?Ÿtir)

1990?lı yılların ikinci yarısında devlet, cezaevleri sorununun sadece Adalet Bakanlı?Ÿın de?Ÿil, devletin bir ulusal güvenlik sorunu oldu?Ÿunu tespit ve kabul etti?Ÿinde(Milli Güvenlik Kurulu kararı) cezaevlerinde çözüm süreci de ba?Ÿlamı?Ÿtır. Aynı yıllardan ba?Ÿlayarak in?Ÿa edilen yeni cezaevlerinde tip ve malzeme standardı sa?Ÿlanmı?Ÿ,  ya?Ÿama geçirilen yeni infaz politikalarıyla kurumlarda bugün göreceli bir huzur ve güvenlik sa?Ÿlanmı?Ÿtır.

Yeni Türk Ceza Kanunu ve İnfaz Kanunu, mahkûmların cezaevlerinde kalı?Ÿ sürelerini arttırmı?Ÿtır. Bu durumun önümüzdeki yıllarda cezaların caydırıcılı?Ÿında olumlu bir etki yapaca?Ÿı beklenmektedir. Fakat yeni ceza yasalarının caydırıcı etkisi toplumda henüz hissedilmemi?Ÿtir. ?‡ünkü uygulama çok yenidir ve caydırıcılık ancak istikrarlı bir ceza ve infaz uygulaması ile sa?Ÿlanabilir.

 Cezaevlerinde güvenli?Ÿin sa?Ÿlanmasında fiziki yapının de?Ÿi?Ÿtirilmesi ve güçlendirilmesinin olumlu bir etki yaptı?Ÿı muhakkaktır. Ancak geçi?Ÿ süreci sıkıntılı olmu?Ÿ, kurumlar büyük isyan ve çatı?Ÿmalara sahne olmu?Ÿtur.

Buna ba?Ÿlı olarak yeni cezaevi yapılanması ve infaz rejiminin bazı insan hakları ihlallerine yol açtı?Ÿı iddiası kamuoyunda çok tartı?Ÿılmı?Ÿtır. Birçok boyutu olan bu tartı?Ÿmanın ekseni hukuki olmaktan çok siyasidir ve ayrı bir de?Ÿerlendirmenin konusu olacak kadar kapsamlıdır.

 

2.4. Af:

?Suçların i?Ÿlenmesine mani olan, cezaların ?Ÿiddeti de?Ÿil, muhakkak olu?Ÿlarıdır. Mutedil, fakat muhakkak olan bir ceza, müthi?Ÿ fakat kurtulmak ümidi veren bir cezadan daha tesirlidir.?(4) Oysa af, cezaların caydırıcılı?Ÿını ortadan kaldıran bir siyasi tasarruftur. Geçmi?Ÿte yasalardaki ceza miktarların de?Ÿi?Ÿtirilmesiyle sayısız örtülü aflar yapılmı?Ÿtır. Ayrıca, yöntemleri farklı olmakla birlikte 1974 yılından 2000 yılına kadar, yani 26 yılda üç genel af çıkarılmı?Ÿtır. Bu kadar kısa bir sürede üç defa en a?Ÿır suçları i?Ÿleyen, örne?Ÿin üç defa adam öldüren bir ki?Ÿi aflar sayesinde hala aramızdadır.

 2005 yılında temel ceza yasalarında yapılan de?Ÿi?Ÿiklikler de birçok hükümlü için gizli bir affa dönü?Ÿmü?Ÿtür. Eski ve yeni ceza yasalarının uyarlanması sırasında geçen süre, birçok davanın zamana?Ÿımı nedeniyle dü?Ÿmesine olanak sa?Ÿlamı?Ÿtır.

Bilindi?Ÿi üzere af bir yasama tasarrufudur. Ba?Ÿka bir anlatımla af, yargılama süreci sonunda mahkûm edilmi?Ÿ bir suçlunun yasama organının tasarrufuyla ba?Ÿı?Ÿlanmasıdır ki, yasamanın yargı yetkisine müdahalesinin bir ba?Ÿka tipik örne?Ÿidir. ?‡ok istisnai durumlarda, o dönemin ola?Ÿandı?Ÿı geli?Ÿmeleri kar?Ÿısında anlayı?Ÿla kar?Ÿılanabilecek bu müdahale, ülkemizde oldu?Ÿu gibi onar yıllık periyotlara indirgendi?Ÿinde hem yargının ba?Ÿımsızlı?Ÿını gölgelemekte, hem de suçla mücadeleyi olanaksızla?Ÿtırmaktadır. ?Siyasi mülahazalar adalete yabancıdır. Kanunları tatbik ile görevli adalet makamları hükümlerinde siyasi mülahazalara yer veremezler.?(5) Af, sadece iç sava?Ÿ gibi büyük siyasi bunalımların ardından, ulusal bütünlü?Ÿün sa?Ÿlanması, kitlesel kin ve intikam duygularının ortadan kaldırılması gibi çok zorunlu hallerde son çare olarak dü?Ÿünülmelidir. Oysa yakın geçmi?Ÿimizdeki afların hiçbirinin gerekçeleri arasında bu nedenler yoktur. Aflar daha çok cezaevlerinde çare bulunamayan sayısal ?Ÿi?Ÿkinli?Ÿe ve karga?Ÿaya çare olarak çıkarılmı?Ÿtır. Ancak bu gerçek halktan gizlenmi?Ÿtir. Daha ?Ÿimdiden cezaevlerindeki mahpus sayısı 85.000?e ula?Ÿmı?Ÿtır. Bu sayı, cezaevleri tarihindeki en büyük nüfustur. Umarız bu artı?Ÿ yeni bir genel affa yol açmaz. ?‡ünkü toplum bilinci artık yeni aflara kar?Ÿıdır. Yeni bir af, onu çıkaran siyasi iktidara a?Ÿır bir siyasi fatura ödetebilir. Aslında geçmi?Ÿte de siyasi iktidarlara a?Ÿır bedeller ödetmi?Ÿtir. Ancak partiler, siyasi yenilgi nedenlerinin çoklu?Ÿu kar?Ÿısında affın neden oldu?Ÿu yenilgileri fark edememi?Ÿlerdir. 1974, 1991 ve 2000 Aflarından sonra yapılan seçimlerin sonuçlarına bakıldı?Ÿında, halkın af çıkaran siyasi iktidarlara kar?Ÿı tepkisi net olarak görülebilir.

Cezaevi mevcudundaki bu ?Ÿi?Ÿkin görüntüye ra?Ÿmen kapasite ve mevcut hala birçok Avrupa ve Batı ülke mevcudunun altındadır.  Dünya cezaevi nüfusuna bakıldı?Ÿında 8 milyondan fazla insanın tutuklu/ hükümlü olarak cezaevlerinde kaldı?Ÿı ve bu nüfusun yarısından fazlasının ABD,(1.7 milyon), ?‡in(1.4 milyon) ve Rusya?da (1 milyon) bulundu?Ÿu görülmektedir. 100.000 nüfusa oranla en fazla cezaevi barındıran ülkeler sıralamasında 685 ile Rusya, sonra ABD(645), Belarus(505), Kazakistan(495), Bahama(485), Singapur(465) ve Azerbaycan(325) gelmektedir.(6) Bu oran Türkiye?de yüz binde 118?dir. Di?Ÿer ülkelerle kar?Ÿıla?Ÿtırıldı?Ÿında ülkemize yüz binde 200?e kadar bir kapasite artı?Ÿı dü?Ÿünülebilir. Aksi takdirde af kaçınılmaz bir seçenek olarak yine kar?Ÿımıza çıkacaktır. Di?Ÿer yandan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin ?œye Devletlere, Cezaevinin A?Ÿırı Kalabalıkla?Ÿması ve Cezaevi Mevcudu Enflasyonu Hakkındaki R(99)22 Sayılı Tavsiye Kararında belirtilen tavsiyelerin hayata geçirilmesi cezaevlerindeki a?Ÿırı kalabalı?Ÿı önleyebilir. Ancak bu tavsiye kararlarından sonuç alınabilmesi de büyük ölçüde hâkim ve savcıların devletin cezaevi politikaları konusunda bilgilendirilmeleri, hapis cezasına seçenek yaptırımların ço?Ÿaltılması ve ba?Ÿarıyla uygulanmasına, yargıçların hükmettikleri cezaların etkinli?Ÿinden haberdar ve takipçi olmalarına ba?Ÿlıdır.

?–zetle; genel halk ço?Ÿunlu?Ÿunun ortak bilincinde devlet, huzur ve güvenlikle e?Ÿ anlamlıdır. Af, kamu güvenli?Ÿini ve huzuru bozan en önemli siyasal karardır. Siyaset kurumu, af çıkarmaya karar vermeden önce devleti bir güvenlik organizasyonu olarak algılayan vatanda?Ÿ ço?Ÿunlu?Ÿunun,  suç ma?Ÿdurları ve onların yakınlarının seçim sonuçlarına yansıyan siyasal tepkilerini de hesaba katmalı, affı a?Ÿırı kalabalık cezaevlerini bo?Ÿaltmanın bir aracı olarak kullanmamalıdır.

 

2.5. Para cezaları:

 ?Cürüm cezasız kalırsa avam nezdinde mubah sayılır.? Cenap ?žehabettin   

Para cezaları, kabahatlerde ve kısa süreli özgürlü?Ÿü ba?Ÿlayıcı cezaların yerine ikame edilecek yaptırımlarda etkili bir ceza türüdür. Ancak geçmi?Ÿte uygulanan enflasyonist politikalar, mahkemelerin taksitlendirme ve erteleme uygulamaları, para cezalarından beklenen caydırıcılı?Ÿı ortadan kaldırmı?Ÿtır. Oysa büyük suçları tetikleyen küçük suçlardır. Hafif suçların cezasız kalması, yaygınla?Ÿmasına, bu suçlara kar?Ÿı me?Ÿruiyet inancının uyanmasına, daha büyük suçların i?Ÿlenmesine yol açar.

Cezaların etkili ve caydırıcı olmalarını sa?Ÿlayan bir unsur da, muhakkak ve makul olmalarıdır. Oysa yakın tarihimizdeki yaygın uygulamada hükmedilen para cezaları çok cüzidir. Seyyar ve anomin bir nüfus yapısı, de?Ÿi?Ÿken adresler, zamana?Ÿımı, af, gibi nedenlerle bu cüzi cezalar tahsil bile edilememi?Ÿ,  devlete gereksiz bir kırtasiye ve bürokrasi külfeti yüklemi?Ÿtir. İ?Ÿlenen suçun kamu düzeninde yarattı?Ÿı bo?Ÿlu?Ÿu doldurmayan ve kamu vicdanını tatmin etmeyen cezalar vatanda?Ÿların devlete ve adalete olan güvenlerini de sarsmı?Ÿtır.

Cezaların öncelikli amacı caydırıcılık olmalıdır. Yeni Ceza Kanununda para cezaları caydırıcı bir niteli?Ÿe kavu?Ÿturulmu?Ÿtur. Ancak devletin para cezalarını mali bir kaynak olarak görmesi siyasi iktidarın yargıya müdahalesi yolunu açabilecek niteliktedir. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu sisteminde daha a?Ÿır nitelikteki hapis cezalarının ertelenmesi olanaklı iken para cezalarının erteleme dı?Ÿı bırakılmasının hiçbir hukuki gerekçesi yoktur. Ancak bu mahsur, cezanın bireyselle?Ÿtirilmesi sonucu gerekti?Ÿinde alt sınırdan belirlenmesi ve suçlunun ekonomik gücüne uygun, adil bir taksitlendirme uygulamasıyla a?Ÿılabilir.

 

           

2.6.Yasaların etkinli?Ÿi:

Toplum huzuru ve genel güvenli?Ÿinin sa?Ÿlanmasında, kamunun genel taleplerini kar?Ÿılayan ancak popülist olmayan, temel hak ve özgürlüklerin özüne aykırı dü?Ÿmeyen, ceza hukukundaki ça?Ÿda?Ÿ geli?Ÿmeler ve yeniliklerden esinlenen, evrensel uygulamalarla bütünle?Ÿmi?Ÿ, insanı odak alan, hümanist ceza yasalarına gereksinim vardır.

Cumhuriyeti kuranlar ?köhne erbabı hukuk ehline? kar?Ÿı, devrimleri ya?Ÿama geçirecek ve savunacak bir hukuk düzenine ve hukukçulara olan gereksinimin bilinciyle hukuk devrimini, önce yasalardan ve hukuk e?Ÿitiminden ba?Ÿlamak üzere kurumsalla?Ÿtırmı?Ÿlardır. ?Cumhuriyetin hukukçuları onun müeyyidesi olma görevini ba?Ÿlangıçta layıkıyla yerine getirmi?Ÿlerdir?. Ancak bu bilinçli ve devrimci tavır Cumhuriyetin ilke ve kazanımlarına kar?Ÿı ba?Ÿlatılan kar?Ÿı devrime yeterince direnç gösterememi?Ÿtir. Kurumlar ve bireyler tarihsel görev bilincinden uzakla?Ÿmı?Ÿlar, uzakla?Ÿtırılmı?Ÿlardır.

Ceza adalet sistemi Cumhuriyetin devrimlerini dinamik ve devingen kılmak misyonundan uzakla?Ÿınca, uygulamaların da etkisiyle yasalar da yetersiz kalmı?Ÿtır. Ya?Ÿamın dinamizmi, yasaları ve uygulamayı a?Ÿmı?Ÿtır. Bu süreç özellikle son 30 yılda ceza adalet sisteminin yeni ba?Ÿtan düzenlenmesini zorunlu kılmı?Ÿtır.

 Bu gereksinimin giderilmesi adına 1984 yılından beri yapılan çalı?Ÿmalar 2005 yılında sonlandırılarak yeni Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Kabahatler Kanunu, İnfaz Kanunu, Bölge Adliye Mahkemeleri Kanunu, ?–zel yasalardaki ceza hükümlerinin yeniden düzenlenmesi gibi temel düzenlemeler kanunla?Ÿtırılarak aynı yıl yürürlü?Ÿe girmi?Ÿtir.

            Yeni ceza ve infaz yasalarında hapis, para cezaları, güvenlik önlemleri ve infaz mevzuatının daha anla?Ÿılabilir, uygulama kolaylı?Ÿı sa?Ÿlayan, etkili ve caydırıcı oldu?Ÿu söylenebilir. Ayrıca yeni mevzuatta hapis ve para cezalarına alternatif ça?Ÿda?Ÿ birtakım önlemler de sistem içersinde yer almı?Ÿtır. Usul yasalarında yapılan de?Ÿi?Ÿikliklerle soru?Ÿturma ve kovu?Ÿturma süreçleri kısalmı?Ÿtır. Yeni İnfaz Yasası ile ko?Ÿullu salıverilme zorla?Ÿtırılmı?Ÿ, suçluların cezaevinde kalma süreleri uzatılmı?Ÿtır. Bunun yanı sıra infazda daha ça?Ÿda?Ÿ ve evrensel geli?Ÿmelerle bütünle?Ÿmi?Ÿ mevzuat ve uygulamalar ba?Ÿlatılmı?Ÿtır.

Yeni temel yasaların bazı olumlu yanlarına kar?Ÿılık ?Dönmezer Tasarısı? olarak adlandırılan 20 yıllık bilimsel çalı?Ÿma bir kenara itilmi?Ÿtir.

?–te yandan baroların, üniversitelerin ve hukukla ilgili kurumların sürece olan katkıları ve uyarıları dikkate alınmamı?Ÿtır.

 Avrupa Birli?Ÿi uyum süreci çerçevesinde alelacele yapılan ve bir yargı reformu olarak topluma sunulanlardan bazıları, gerek içerikleri, gerekse sonuçları itibariyle bu iddiadan uzaktır. Bu acelecili?Ÿin bir sonucu olarak birçok yasa maddesi daha yürürlü?Ÿe girmeden i?Ÿlevini yitirmi?Ÿ, de?Ÿi?Ÿtirilmek zorunda kalınmı?Ÿtır. Bazı alanlardaki dar bo?Ÿazlar a?Ÿılmadan, gereksinmelerin içeri?Ÿi ve boyutu do?Ÿru analiz edilmeden yapılan yasalar uygulamada beklenen sonucu vermemi?Ÿtir. Zorunlu müdafilik, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve uzla?Ÿma sistemi bunlardan yalnızca birkaçıdır. Lojistik ve personel deste?Ÿi arttırılmayan savcılık kurumunda suç ara?Ÿtırması ve itham fonksiyonunun birle?Ÿtirilmesi, soru?Ÿturmalardaki tıkanmayı açamamı?Ÿtır. Ceza davalarının sayısını büyük ölçüde azaltaca?Ÿı varsayılan uzla?Ÿma kurumu, uygulamada bekleneni vermemi?Ÿ, örne?Ÿin Ankara Adliyesinde yasanın yürürlü?Ÿe girdi?Ÿi 01.06.2005 tarihinden 31.12.2005 tarihine kadar uzla?Ÿma ile sonuçlanan dava sayısı bir elin parmaklarını geçmemi?Ÿ,  bu sonucun alınmasında daha çok yasanın düzenleni?Ÿ biçimi etkili olmu?Ÿtur.

 

 2.7. Bölge adliye mahkemeleri gerekli midir?

Yargının hızlandırılması ve etkinle?Ÿtirilmesi için alınabilecek birçok önlem varken, istinaflarla yeni bir ara kademe yaratmaktaki ısrar ve niyeti anlamak mümkün de?Ÿildir. Bölge adliye mahkemelerinin hayata geçirilmesi ile yaratılan ikinci bir kademe tıkanıklı?Ÿı ve dava sürelerini daha da arttıracaktır. ?œstelik bu mahkemelerin yürürlük tarihi de geçmi?Ÿ, fakat faaliyete geçirilmeleri için önemli sayılabilecek hiçbir adım atılmamı?Ÿtır. Bu a?Ÿamada uygulama birli?Ÿinin sa?Ÿlanabilmesi açısından Yargıtay?ın yeni yasalar çerçevesinde içtihat olu?Ÿturmasını ve bölge adliye mahkemelerinin kurulu?Ÿ sürecini 2010 yılına ertelemek en sa?Ÿduyulu yakla?Ÿım olacaktır.

 

2.8. Geçi?Ÿ sürecinin yarattı?Ÿı sorunlar:

 Yeni yasa de?Ÿi?Ÿiklikleri ile yaratılan yapay usul i?Ÿlemleri nedeniyle mahkemeler ve özellikle Yargıtay, tarihinde ya?Ÿamadı?Ÿı büyük bir i?Ÿ yükü ile kar?Ÿı kar?Ÿıyadır. ?œstelik bu yükü olu?Ÿturan davaların büyük bir kısmı, yeni ve eski yasaların kar?Ÿıla?Ÿtırılması, uyarlanması biçimindedir ve kırtasiyecilikten öte bir ?Ÿey de?Ÿildir.  Bu davalar, sonuçları itibariyle müessir olmayan, adeta yargı?yı ?abesle i?Ÿtigal ettiren? davalardır. Yeni ve eski kanun uyarlamaları sürecinde kaybedilen nitelikli eme?Ÿin yanı sıra uzayan zaman, önemli sayıda davanın zamana?Ÿımına u?Ÿramasına yol açmı?Ÿtır. Yasa de?Ÿi?Ÿiklikleri adeta örtülü bir affa dönü?Ÿmü?Ÿtür.

 

2.9. Yargı ve di?Ÿer kurumlarla e?Ÿgüdüm:

 Bireyi esas alan yeni ceza, usul ve infaz yasalarıyla yargılamanın her a?Ÿamasında insan haklarına saygının temel alınması, zorunlu müdafilik, i?Ÿkence ve kötü muamelenin, adli hataların önlenmesi, ?Ÿeffaflı?Ÿın, adil yargılanma hakkının, yeni koruma tedbirlerinin, savcı odaklı bir soru?Ÿturma evresinin ya?Ÿama geçirilmesi çabaları takdire de?Ÿerdir.

Fakat özellikle tutuklama ko?Ÿulları ve tutuklama dı?Ÿındaki güvenlik tedbirlerinin etkisizli?Ÿi,(adli kontrol gibi) uygulamada bu tedbirleri yerine getirecek kurumların yoklu?Ÿu ya da yetersizli?Ÿi, yargının bu kurumlarla olan ileti?Ÿimsizli?Ÿi, kollu?Ÿun yeni yasaların uygulanmasında isteksizli?Ÿi, yargı alt kültürünün yargılama ve karar süreçlerine olumsuz etkisi, soru?Ÿturma ve yargılama sırasında alınan koruyucu önlemleri bo?Ÿa çıkarmakta ve bundan da yargı sorumlu tutulmaktadır. Oysa tutuklama önlemi kadar, sistem içersindeki di?Ÿer önlemler de etkinle?Ÿtirilmelidir. Bunların uygulanabilirli?Ÿinden, etkinli?Ÿinden, ilgili kurumların olu?Ÿturulup ya?Ÿama geçirilmesinden yargı ile birlikte hükümetler de sorumludur.

 

            2.10. Yetersiz kadro ve ara personel:

 Eksik kadro, artık yargının kaderi olmu?Ÿtur. Yıllardır devletin ?Ÿi?Ÿirilmi?Ÿ kadrolarından ?Ÿikâyet edilirken, yargı adeta bilinçli politikalarla yeterli yargıç ve savcı kadrosundan mahrum bırakılmı?Ÿ, hatta gerekli sayının neredeyse üçte biriyle görevini sürdürmü?Ÿtür. ?–zellikle bazı büyük ?Ÿehirlerdeki i?Ÿ yükü dayanılmaz a?Ÿırlıktadır. Bu sorun bölge adliye mahkemelerinin ya?Ÿama geçirilmesiyle daha da büyüyecektir.

Yardımcı personel istihdamındaki açık ta bundan farklı de?Ÿildir. Adalet Meslek Liseleri ve Adalet Yüksekokulları yargıya gerekli ara kadroyu sa?Ÿlamada bekleneni verememi?Ÿlerdir. Bu okullardan mezun olanlar, adliyelerden çok maliye, bankacılık gibi ba?Ÿka sektörlere yönelmi?Ÿlerdir. Ancak 1990?lı yılların sonundan itibaren ?–SYM sınavları ile personel alımı, ara kadronun hizmet kalitesinde önemli bir yükseli?Ÿ sa?Ÿlayabilmi?Ÿtir. Fakat ara eleman kadrosundaki sayısal eksik hala a?Ÿırlı?Ÿını hissettirmektedir. ?œstelik hâkim-savcı dı?Ÿındaki personelin a?Ÿır çalı?Ÿma ko?Ÿullarına ra?Ÿmen kamudaki emsallerinden daha az ücret almaları yargının bir ba?Ÿka önemli sorunudur.

 

 3. YARGININ SORUMLULU?žU:

 

 3.1. Cezanın bireyselle?Ÿtirilmesi:

 Ceza adalet sisteminin etkinli?Ÿini yitirmesinde yargının kendi i?Ÿleyi?Ÿ ve yapısından kaynaklanan kurumsal sorunları da önemli rol oynamı?Ÿtır. Bu nedenle, yaygın suç patlamasından yargının da sorumlulu?Ÿu bulundu?Ÿu gerçe?Ÿi görmezden gelinemez.

 Cezanın bireyselle?Ÿtirilmesi sorunu bunlardan en önemlisidir:

 Geçmi?Ÿ uygulamalarda mahkemelerimiz cezanın bireyselle?Ÿtirilmesinde gerekli özeni göstermemi?Ÿler, bu yüzden yargılama ve karar süreçleri mekanikle?Ÿmi?Ÿ, ?Ÿablon karar uygulaması yaygınla?Ÿmı?Ÿtır. Hemen bütün olaylarda temel ceza alt sınırdan kurulmu?Ÿ, cezayı hafifletici nedenlerin uygulanması için sanı?Ÿın duru?Ÿmada ?terbiyeli rolü?  oynaması yeterli görülmü?Ÿtür. Sanıkların, boylarını geçen sabıka kayıtları ve kabarık suç sicilleri bile ço?Ÿu zaman yargıcı alt haddin üzerinde ceza tayinine ikna edememi?Ÿtir.! Kararların gerekçeli olma zorunlulu?Ÿu yargıçlarımız için adeta a?Ÿılmaz bir sorundur. Hakkaniyete uygun karar ve gerekçe yazmak yerine, alt sınırdan ceza verilip kanundaki deyimler tekrarlanarak, tabiri caiz ise, karar ?kitaba uydurulmu?Ÿ, Yargıtay bozmasına kar?Ÿı korunmu?Ÿtur!?  Yargıtay?dan i?Ÿ geçirmek ve gerekçe kaygısı, vicdana ve hakkaniyete uygun karar verme kaygısının önüne geçmi?Ÿtir.

Alt hadden ceza uygulaması bir alt kültür olarak genel kabul görmü?Ÿ ve suçlular için sürekli kısmi bir affa dönü?Ÿmü?Ÿtür. Yaygın ?Ÿablon karar uygulaması sayesinde suçlular mahkemece hükmedilecek cezayı, gününe ve kuru?Ÿuna kadar tahmin edebilmi?Ÿler, hatta bazı suçlular cezaevinde ne kadar kalacaklarını hesaplayarak i?Ÿleyecekleri suçun cinsini ve niteli?Ÿini önceden saptamı?Ÿlar, adeta kendi mahkûmiyet kararlarını kendileri yazmı?Ÿlardır.

Para cezalarının etkinli?Ÿi ve caydırıcılı?Ÿını yitirilmesinde de aynı mekanikle?Ÿmi?Ÿ ?Ÿablon karar uygulaması önemli rol oynamı?Ÿtır.  Alt sınırdan hükmedilen, çok sayıda takside bölünen, enflasyonun erozyonuna u?Ÿrayan ve ertelenen para cezaları ile ceza adalet sisteminin etkinli?Ÿi sa?Ÿlanamamı?Ÿtır.

Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlardaki uygulama da para cezalarından farklı de?Ÿildir. Mülga 647 sayılı Yasanın 4/2. maddesinde hapis cezasına seçenek olarak getirilen ve uygulandı?Ÿında ma?Ÿdurların adalet beklentilerine yanıt verece?Ÿi, suçun olu?Ÿturdu?Ÿu bo?Ÿlu?Ÿu önemli ölçüde giderici bir etkisi olaca?Ÿı dü?Ÿünülen, ? aynen iade ve tazmin? yaptırımı hemen hiç uygulanmamı?Ÿtır.  Ama di?Ÿer yandan etkisizli?Ÿi tartı?Ÿma konusu bile yapılmayacak türden; ?65 ya?Ÿındaki kadın hükümlünün e?Ÿlence yerlerine gitmekten yasaklanması? cinsinden tedbirler, uygulamadaki ?ciddiyeti ve bireyselle?Ÿtirmeyi? göstermek açısından ilginçtir.

Bu uygulamalar, asliye ve sulh ceza mahkemelerinin, ceza adalet sistemi içersindeki de?Ÿer ve etkilerini yitirmelerine de yol açmı?Ÿtır. Oysa bu mahkemeler suçun kamu güvenli?Ÿinde yarattı?Ÿı bo?Ÿlu?Ÿu giderecek asıl yargı mercileridir.

5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu, cezanın bireyselle?Ÿtirilmesine özel bir önem ve a?Ÿırlık vermi?Ÿtir. ?Ceza yargıcı suçun i?Ÿleni?Ÿ biçimini, suçun i?Ÿlenmesinde kullanılan araçları, suçun i?Ÿlendi?Ÿi zaman ve yeri, suçun konusunun önem ve de?Ÿerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin a?Ÿırlı?Ÿını, failin güttü?Ÿü amaç ve saiki göz önünde bulundurarak, i?Ÿlenen suçun kanuni tanımda öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirleyecektir.?(7)

Yargılama faaliyetinde insan unsurunun ve adalet duygusunun, kamu vicdanının en çok somutla?Ÿtı?Ÿı, yargıç kimli?Ÿinin öne çıktı?Ÿı nokta, karar sürecinde cezanın bireyselle?Ÿtirilmesidir. Basit anlatımla bireyselle?Ÿtirme, her suçluya aynı cezayı de?Ÿil, her suçluya en uygun cezayı vermektir. Cezanın takdirinin hâkime bırakılması, keyfine bırakılması demek de?Ÿildir.

?Cezanın bireyselle?Ÿtirilmesi kuralı modern ceza hukukunun temel ilkelerindendir. Bu ilkenin amacı, suçluya uygulanan yaptırımın, ceza hukuku gayelerine ve yaptırımdan beklenen amaca göre suçlu bireye uydurabilmesidir. Di?Ÿer bir deyi?Ÿle, suçlunun ki?Ÿili?Ÿini, suçu olu?Ÿturan ve ki?Ÿili?Ÿinde saklı bulunan iç etkenleri gözeterek ceza tayinidir.? (8)

Uygulamada Yargıtay?ın ele?Ÿtiri yüklü bozma kararlarına, hizmet içi e?Ÿitim çalı?Ÿmalarındaki bilgilendirmelere, hatta yargıcı bireyselle?Ÿtirmeye zorlayıcı yasa de?Ÿi?Ÿikliklerine ra?Ÿmen istenilen sonuç bir türlü alınamamı?Ÿtır.(9) Aksine, ?temel ceza alt sınırdan kurulur ve sanık lehine olan her yasa maddesi mutlaka uygulanır? gibi, maddi temeli olmayan bir alt kültür, yanlı?Ÿ bir inanç, yaygın bir uygulama, ceza yargılamasına egemen olmu?Ÿtur. Sanık aleyhine bireyselle?Ÿtirmeler yok denilecek kadar azdır.

Uygulamadaki bu temel yanlı?Ÿın nedenleri üzerinde kısaca durmak yararlı olacaktır.

Türkiye?deki hukuk e?Ÿitimin yetersizli?Ÿi ?Ÿablon karar uygulamasının birinci nedenidir. ??–zünde hukuk normlarının yapılarına, içeri?Ÿine ve uygulanmasına ili?Ÿkin olan hukuk ö?Ÿretimi ve e?Ÿitimi usul, ?Ÿekil, teknik ve yöntemsel yönleri bir yana bırakılırsa-özellikle maddi hukuk olarak nitelenen yanıyla toplumsal ili?Ÿkilerin ve devlet-vatanda?Ÿ ili?Ÿkilerinin, kısaca insan ya?Ÿamının, tüm yönlerini içine alan ve ilgilendiren; bu ba?Ÿlamda sosyal bilim niteli?Ÿi ta?Ÿıyan bir bilim dalıdır.

Sosyal nitelikli normatif bir bilim dalı olan hukuku iyi anlayabilmek, kavramak, kavratmak ve anlatabilmek; iyi ö?Ÿrenmek ve ö?Ÿretebilmek için gerek ö?Ÿrencilerin gerekse ö?Ÿreticilerin hukuk bilimiyle yakından ili?Ÿkili sosyal bilimlerin di?Ÿer alanlarında da gerekli ve yeterli bilgilere sahip olmaları gerekir. İyi bir hukukçu yeti?Ÿmesinde rol oynayan ba?Ÿlıca sosyal bilim alanları Türk dilinin grameri, sözlü ve yazılı anlatım, siyasi tarih, tarih felsefesi, siyaset bilimi, yönetim bilimi, siyasal dü?Ÿünceler tarihi, iktisat bilimi, iktisadi geli?Ÿmeler ve iktisadi dü?Ÿünceler tarihi, sosyoloji bilimi ve ekolleri, felsefe ve felsefe ekolleri, sosyal antropoloji, davranı?Ÿ psikolojisi, sosyal psikoloji gibi alanlardır.? (10)

Türkiye?de hukuk e?Ÿitiminin sadece yukarıdaki temel disiplinlerin verilmesinde bile çok yetersiz oldu?Ÿu tartı?Ÿmasızdır.

Yargıç seçimindeki subjektif kıstaslar ve özensizlik, meslek bilincinin geli?Ÿmemesi, geli?Ÿtirilmemsi,  mesleki dayanı?Ÿma kültürünün ve sivil örgütlülü?Ÿün kurumsalla?Ÿmaması, Yargıtay?ın not uygulamaları, terfii, tayin ve tefti?Ÿ sistemindeki olumsuz uygulamalar, güvenliksiz çalı?Ÿma ve ya?Ÿam ortamı, sosyal, entelektüel, kültürel eksiklik, i?Ÿ yükü a?Ÿırlı?Ÿı, siyasetin ve yürütmenin bazı unsurlarının yargı üzerine uyguladı?Ÿı do?Ÿrudan veya dolaylı baskılar yargıç kimli?Ÿinin olu?Ÿmasını engelleyen, yargıcı memurla?Ÿtıran, ?Ÿablon karar uygulamasını do?Ÿuran ve her biri ayrıntılı inceleme konusu olacak di?Ÿer nedenlerdir.

5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanununda da cezanın bireyselle?Ÿtirilmesine özel bir önem ve a?Ÿırlık verilmi?Ÿ olmasına kar?Ÿılık,  son uygulamalara bakıldı?Ÿında birkaç münferit karar dı?Ÿında olumlu bir de?Ÿi?Ÿiklik gözlenmemi?Ÿtir.

Yargıç seçimi, e?Ÿitimi ve atanması esaslarında köklü hukuki ve zihni de?Ÿi?Ÿiklik olmadan, not sistemi, atama ve terfii yöntemlerinde objektif kıstaslar ya?Ÿama geçirilmeden, özellikle de memurla?Ÿtırılmı?Ÿ yargıç kimli?Ÿi a?Ÿılmadan hukuka ve adalet duygusuna aykırı, yargıç kimli?Ÿi ile ba?Ÿda?Ÿmayan uygulamaların sadece yasa de?Ÿi?Ÿiklikleriyle ortadan kalkaca?Ÿını söylemek gereksiz bir iyimserlik olacaktır.

 

3.2. Cumhuriyet savcılı?Ÿı kurumu, HSYK ve yargı yönetimi:

?..?œlkemizde savcılık te?Ÿkilatının mazisi yenidir. Yeni Ceza muhakemeleri Kanunu savcılı?Ÿa yeni bir statü kazandırmı?Ÿtır.. Yeni savcı, soru?Ÿturma evresinin tek karar merkezidir. ..Kararları bir hukukçu olarak o alacak; emrindeki adli kolluk uygulayacaktır?Yeni CMK savcı merkezli düzenlenmi?Ÿtir? Savcı bu evrenin bel kemi?Ÿidir... Savcılık iyi çalı?Ÿmazsa ülkemizde iyi bir ceza muhakemesi yapılabilmesi mümkün de?Ÿildir... Hemen her ?Ÿey ona ba?Ÿlıdır? Artık sadece masa ba?Ÿında çalı?Ÿan savcı yoktur, yeni CMK?ya göre o da sahaya inecektir? Savcının emrinde artık bir adli kolluk vardır? CMK. nun 164. ve devamı maddelerde adli kolluk kurumu düzenlenmi?Ÿ ve bunu savcının emrine vermi?Ÿtir?? (11)

?CMK, soru?Ÿturma evresinde Cumhuriyet Savcısını, bu evrenin gerçek anlamda idarecisi konumuna getirmeyi hedeflemi?Ÿtir. Bu hedef do?Ÿrultusunda, Cumhuriyet Savcısını pasifle?Ÿtiren, soru?Ÿturmanın idaresinden uzakla?Ÿtıran hukuki sebepleri kendince belirlemi?Ÿ ve bunları gidermek yolunda hükümler sevk etmi?Ÿtir. vb..? (12)

Yukarıdaki satırlar de?Ÿerli ö?Ÿretim üyelerimizden bazılarının 2006 Yılında yayınlanmı?Ÿ Ceza Muhakemesi Hukuku kitapları ve makalelerinden alınmı?Ÿtır. Yeni yasanın yürürlü?Ÿe girmesinden sonra yazılan bütün hukuk eserlerinde benzer satırlara sıkça rastlanabilir. Hatta bazılarında nitelendirmeler yukarıdakilerle sınırlı kalmamı?Ÿ, savcı için, ?Soru?Ÿturmanın kralı, ceza adalet sisteminin imparatoru..vb.? gibi fantastik de?Ÿerlendirmeler bile yapılmı?Ÿtır.

Aslında yeni Ceza Muhakemesi Kanununda da savcılık kurumunu düzenleyen normların özeti, yazılıp söylenenlerden farklı de?Ÿildir. Ancak iki yılı geçen uygulamada bütün bu yasa metinleri ve yazılanlar bir temenni olmaktan öte gidememi?Ÿtir. ?–zellikle büyük ?Ÿehirlerde savcı, odasından çıkmak bir yana, artan i?Ÿ yükü nedeniyle adeta odasına hapsolmu?Ÿtur. Suç ara?Ÿtırması ve itham fonksiyonunun birle?Ÿtirildi?Ÿi bu sistemde savcının odasından çıkabilmesi için, bu kabarık suç sayısı gözetildi?Ÿinde 15-20 bin savcıya gereksinim vardır.(13)

  ?œstelik savcı, (İmparator!) en geni?Ÿi onbe?Ÿ metrekareden ibaret çalı?Ÿma odalarını di?Ÿer meslekta?Ÿlarıyla payla?Ÿmak zorunda bırakılmı?Ÿtır. ?‡o?Ÿu adliyede üç, dört savcıya bir kâtip dü?Ÿmektedir.

Savcılıklar mevcut olanaklarını bile do?Ÿru kullanma kabiliyetinden yoksundurlar. ?‡a?Ÿda?Ÿ yönetim teknikleri ve uygulamaları savcılık kurumuna hala çok yabancıdır. Yıllardır görevin gerektirdi?Ÿi e?Ÿgüdüme uygun, hızlı ve sonuca endeksli bir suçüstü nöbeti uygulaması hayata geçirilememi?Ÿtir. ?–rne?Ÿin Ankara?da saat 20.00 den sonra nöbetçi savcının kurum olanaklarını kullanarak olay mahalline makul bir sürede ula?Ÿması olanaksızdır. ?‡ünkü bu saatten sonra Savcı Dikmen?de, adli tıp uzmanı Balgat?ta, kâtip Eryaman?da tüm bu ekibi olay mahalline götürücek olan resmi araç sürücüsü de Keçiören?deki evinde (hatta bazen Elmada?Ÿ İlçesinde) ?suçüstü nöbeti? tutmaktadırlar! Artan araç ve personel sayısına ra?Ÿmen bu durum yıllardır de?Ÿi?Ÿmemi?Ÿtir. İstanbul ve di?Ÿer büyük ?Ÿehirlerde de benzer bir durumun ya?Ÿandı?Ÿı bilinmektedir. Ayrıca suçüstü nöbetinin getirdi?Ÿi fazla çalı?Ÿma ve yorgunlu?Ÿu giderecek ekonomik,  sosyal hiçbir çözüm üretilmemi?Ÿtir. Gece 04.00 da cinayet mahallinde inceleme yapan savcı, aynı gün saat 09.00 da duru?Ÿma savcısı sıfatıyla ba?Ÿka davaların duru?Ÿmalarında hazır bulunmak zorundadır. ?œstelik bunlar, kurumun kendi inisiyatifi ve iç idari düzenlemelerle çözebilece?Ÿi sorunlardır. Fakat özellikle Büyük?Ÿehir savcılıklarının dikey iç yapılanmasında, alt ve üst kademeler arasında olu?Ÿan ileti?Ÿimsizlik ve hedeflerde farklılıklar, sorunların çözümünü güçle?Ÿtirmekte, yeni durumlara uygun pratik çözümler üretilememektedir.  Bakanlı?Ÿın ara?Ÿtırma ve geli?Ÿtirme fonksiyonunu üstlenen birimlerinin de bu ya?Ÿamsal soruna ili?Ÿkin bir öneri ve çözüm arayı?Ÿında oldukları duyumu alınmamı?Ÿtır.

Savcılarda uzmanla?Ÿma, ?Herkes her görevi yapmaya ehil ve yetkilidir!? anlayı?Ÿıyla, basit bir görev da?Ÿılımıyla sınırlı tutulmu?Ÿ,  birikim, e?Ÿitim ve kariyer temelli bir i?Ÿbölümü yapılamamı?Ÿtır.

Herkesçe bilinen bu gerçekler ve acil ihtiyaca ra?Ÿmen, büyük ?Ÿehirlere ?hâkim odaklı? ve a?Ÿırlıklı atama uygulaması 2006 yılına kadar(2006 dâhil) sürdürülmü?Ÿtür. ?–rne?Ÿin, son üç yılda Ankara adliyesinde savcılıktaki i?Ÿ yükü artı?Ÿı % 90?a yakla?Ÿırken savcı sayısındaki artı?Ÿ %10 larla sınırlı kalmı?Ÿtır. Oysa son be?Ÿ yıllık sürede hâkim sayısındaki artı?Ÿ  % 100?e yakındır.(***) Bunun sonucu olarak, iki üyeli a?Ÿır ceza ve ticaret mahkemelerine 5?er üye atanmı?Ÿ, tek hâkimli mahkemelerde yetkiler bölü?Ÿtürülerek iki?Ÿer hâkim görevlendirilmi?Ÿ, belki de yargıda ilk defa ve Ankara?ya mahsus olmak üzere hakim fazlası ortaya çıkmı?Ÿtır.

Savcılar için bir di?Ÿer önemli mesleki sorun da, hâkimlerle aynı yasal statü ve özlük haklarına sahip olmalarına ra?Ÿmen, Yargıtay ve di?Ÿer yüksek mahkemelere seçilme ?Ÿanslarının bulunmamasıdır. Bu konuda savcılara negatif ayrımcı bir tutum sergilenmektedir.  Savcılar, yazılı kuralı bulunmayan, ilan edilmemi?Ÿ bir fiili durumun ma?Ÿdurudurlar. 1981 yılından beri Yargıtay savcıları ve bazı büyük ?Ÿehir Cumhuriyet ba?Ÿsavcıları hariç, kariyeri, birikimi, yetene?Ÿi, sicili, ba?Ÿarısı ne olursa olsun hiçbir Cumhuriyet savcısı Yargıtay?a üye seçilme ?Ÿansı bulamamı?Ÿtır.

Hiçbir yasal dayana?Ÿı bulunmayan bu tutum yüzünden hâkim-savcı sayısının yakla?Ÿık üçte birini olu?Ÿturan Cumhuriyet savcılarının meslekte temayüz etmeye ba?Ÿlı bir gelecek beklentileri kalmamı?Ÿtır. Birçok savcı sınıf de?Ÿi?Ÿtirmenin (hâkimli?Ÿe geçmenin) yollarını aramı?Ÿ, ba?Ÿaramayanlar, dı?Ÿlanmı?Ÿlık duygusunun etkisiyle içe dönük, gelecek ve terfi beklentisi olmayan küskün ?memurlara? dönü?Ÿmü?Ÿlerdir.

Yeni yasalarda savcının yetkilerinin arttırılmasına kar?Ÿılık, buna paralel bir i?Ÿlev ve duyarlılı?Ÿın gösterilmemesinin öncelikli nedeni,  kurumun dikey yapılanmasındaki kronik ileti?Ÿimsizlik ve atalet, ikincisi de atama merciinin, savcılık kurumu aleyhine uyguladı?Ÿı negatif ayrımcı tutumdur. Yeni Ceza Muhakemesi Kanununun savcılık kurumuna tek somut yansıması, savcının i?Ÿ yükü ve sorumlulu?Ÿunu en az bir kat daha arttırması olmu?Ÿtur. Yasa ve doktrinin öngördükleri bir yana, savcı büyük ?Ÿehirlerde henüz odasından çıkamamı?Ÿ, çıkarılmamı?Ÿtır.

Büyük?Ÿehir ba?Ÿsavcılıkları lojistik ve personel deste?Ÿi görmedikleri, ba?Ÿsavcılarla, savcıların beklentilerinin farklıla?Ÿtı?Ÿı, kurum içinde dikey ve yatay ileti?Ÿimsizlik a?Ÿılamadı?Ÿı için yeni Ceza Muhakemeleri Yasasının gerektirdi?Ÿi aktif yönetime ayak uydurmakta zorlanmı?Ÿlar, hatta direnç göstermi?Ÿlerdir.

Bu sonuç, ?Türkiye Cumhuriyeti Ba?Ÿsavcılı?Ÿı? kurumuna olan ihtiyacı bir kez daha ortaya çıkarmı?Ÿtır.

 Asıl üzerinde önemle durulması gereken bir konu da; ülkemizde savcılık kurumunun ceza adalet sistemi içersindeki kısa tarihi serüveninde ba?Ÿlangıçtan beri genel bir kabul görmemi?Ÿ olmasıdır! ?–zetle; Ba?Ÿlangıçtan beri savcılık kurumu etkin olamamı?Ÿ ve hatta sistemin en çok tartı?Ÿılan kurumu olmu?Ÿtur. Yasalardaki ?i?Ÿlevsel savcı? ile uygulamadaki ?evrak memuru savcı? arasındaki uyumsuzluk bir türlü giderilememi?Ÿtir. Kurum, bazı dönemlerde yasal düzenlemelerle güçlendirilmeye çalı?Ÿılmı?Ÿ, fakat bunun ancak sa?Ÿlam bir alt yapı temeli üzerinde ba?Ÿarılabilece?Ÿi gerçe?Ÿi hep göz ardı edilmi?Ÿtir. İyi niyetli çabalara ra?Ÿmen olay mahalline damalı taksi veya köy minibüsü ile ula?Ÿmaya çalı?Ÿan savcı imajında bir de?Ÿi?Ÿiklik olmamı?Ÿtır. Yasal yetki ve sorumluluklar artsa da, imaj de?Ÿi?Ÿmeyince ceza siyasetinin kolluk unsurları do?Ÿal olarak, damalı taksi ile göreve giden, hükümet konaklarının zeminine sıkı?Ÿtırılmı?Ÿ adliyelerdeki odalarını ba?Ÿka meslekta?Ÿlarıyla payla?Ÿmak zorunda kalan, evrak yı?Ÿınları arasında kaybolmu?Ÿ savcıyı küçümsemi?Ÿ, ?adli amir? olarak kabul etmemi?Ÿ, savcı bir yana, ba?Ÿsavcıdan bile tezkiye almayı onursuzluk olarak nitelendirebilmi?Ÿtir!

Yürütme erkine ba?Ÿlı bürokrasi unsurları da, genelde yargının, özelde savcılık kurumunun kökle?Ÿmesine, kurumsalla?Ÿmasına açık veya gizli engel olmu?Ÿlardır.  Hukuk devleti, yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿı konularında atılan sınırlı adımlar, çalı?Ÿma ko?Ÿulları ve özellikle mali haklara ili?Ÿkin kısmi iyile?Ÿtirmelere en ciddi engelleme ve tepkiler bu çevrelerden gelmi?Ÿtir. İdari bürokrasi, i?Ÿlevi gere?Ÿi siyaset kurumuna olan yakınlık ve ili?Ÿkilerini de kullanarak yargıyı her düzeyde baskılamayı bir alı?Ÿkanlık edinmi?Ÿtir.

Son kırk yıldır asayi?Ÿ sorunlarının ülkenin bir numaralı sorunu olması kolluk ve idari unsurları(mülki idare) öne çıkarmı?Ÿ, bu unsurlar kamuoyuyla ve basınla kurdukları do?Ÿrudan ili?Ÿki üzerinden yargıyı devre dı?Ÿı bırakıp, her fırsatta kendilerini asıl soru?Ÿturmacı gibi sunmu?Ÿlardır.

 Devletin e?Ÿitim ve ö?Ÿretim sisteminde bile, temel hukuk bilgisine, kuvvetler ayrılı?Ÿına, ba?Ÿımsız yargıya yeterince yer verilmemi?Ÿ, devlet yapılanması sadece ?yürütmeden ibaret? gibi gösterilmi?Ÿtir.

 Hukuk devleti, hukukun üstünlü?Ÿü, yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿı, yargıç güvencesi gibi ça?Ÿda?Ÿ demokrasinin vazgeçilmezleri devletin bürokratik yapılanmasının bilincine yerle?Ÿtirilemedi?Ÿi gibi, yurtta?Ÿ bilincinde kalıcıla?Ÿamamı?Ÿtır. Monar?Ÿik bir miras olan güçlerin birli?Ÿi ve yargıyı yürütmenin bir fonksiyonu görme alı?Ÿkanlı?Ÿı, yurtta?Ÿların ortak bilincinden silinmemi?Ÿ, aksine, çarpık e?Ÿitim ve yönlendirmelerle kalıcıla?Ÿtırılmaya çalı?Ÿılmı?Ÿtır. Hatta bu çarpık bilinç bazı yargı unsurlarınca da benimsenmi?Ÿ, ?idare ile iyi geçinmek? (aslında idareye itaat etmek!) bir düstur olarak bazı denetim unsurlarının açık ya da özel tavsiyelerinde yer almı?Ÿtır. İdari bürokrasi ile anla?Ÿmazlı?Ÿa dü?Ÿen yargıç ve savcı, hukuken haklı bile olsa önce kendi kurumlarından koruma görememi?Ÿtir. Bu fiili gerçekli?Ÿe kar?Ÿılık, etkili bir yargıdan korkanlar yargıç ve savcıları büyük bir dokunulmazlık zırhının arkasındaymı?Ÿ gibi kamuoyuna sunma becerisini gösterebilmi?Ÿlerdir.

?–zetlemek gerekirse; Yürütmenin siyasi ve bürokratik bütün unsurlarının iktidar kavramına yakla?Ÿımlarındaki geleneksel, tekilci biçimleni?Ÿ ve anlayı?Ÿ de?Ÿi?Ÿmemi?Ÿtir. Demokrasinin, yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿının ve hukuk devletinin bu co?Ÿrafyada çekti?Ÿi bütün sancılardan genelde yargı, özelde savcılık kurumu do?Ÿrudan etkilenmi?Ÿtir.

Sistemin özellikle savcılık boyutunda ortaya çıkan bu tablonun sorumlulu?Ÿu sadece yasama ve yürütmeye ait de?Ÿildir. ?‡ünkü Yargı da bu baskılara gerekli demokratik direnci göstermemi?Ÿtir. ?Bilinmelidir ki baskı, ona en açık olana yapılır.?(14)

Bütün bu somut gerçekler ortada dururken savcının mahkeme salonunda duraca?Ÿı yerin metrik ölçümü, savcılık kurumunun adliye binalarının dı?Ÿına çıkarılması gibi konuların gündeme getirilip hararetle tartı?Ÿılması, e?Ÿer bir bilgi eksikli?Ÿi ve iyi niyetten kaynaklanmıyorsa, gerçek sorunun saptırılması, gizlenmesinden ba?Ÿka bir ?Ÿey de?Ÿildir. Savcının ?soru?Ÿturmanın belkemi?Ÿi, oda?Ÿı, soru?Ÿturma evresinin tek karar merkezi, kralı, imparatoru! vb.? olması isteniyor (Kaldı ki savcılar sadece ?Cumhuriyetin Savcısı? olabilmeyi istiyor ve hedefliyorlar) ve bütün bunlar vatanda?Ÿın adil yargılanma hakkının vazgeçilmezleri olarak görülüyorsa savcının kürsüde veya zeminde, adliye binasının içinde veya dı?Ÿında olması da sorun de?Ÿildir. Kuruma i?Ÿlevsellik kazandırılırsa fiziki yerinin pek bir önemi kalmayacak, vatanda?Ÿların adil yargılanma haklarının ya?Ÿama geçirilmesi yönünde en önemli adım atılmı?Ÿ olacaktır. ?–yleyse bu tercih yapılmalı, öncelikle savcının de?Ÿil, kurumun nerede duraca?Ÿına bir karar verilmelidir.

 Yargı Reformu yapma iddiasındaki siyaset kurumunun savcılık kurumuna ili?Ÿkin beklentileri ve yasa ile yeni bir i?Ÿlev yükleme gayretleri sadece kanun de?Ÿi?Ÿiklikleri ile sınırlı kalmamalıdır. ?–ncelikle bakı?Ÿ açısı de?Ÿi?Ÿmeli, sonra da etkili bir kurum için gereken her türlü maddi alt yapı olu?Ÿturulmalıdır. ?‡ünkü ?imparatorluk, krallık, taht ve taç ile olur.? (taht ve tacı, her türlü altyapı diye okuyabilirsiniz!) Bir oda, bir masa ile evrak havale memurlu?Ÿundan öteye gidilemez. (?Ÿimdiye kadar oldu?Ÿu gibi) Asıl yargı reformuna, tutukluların bile klimalı özel araçlarla ta?Ÿındı?Ÿı ülkemizde savcıyı cinayet mahalline damalı taksi ile gitmekten ve evrak yı?Ÿınları arasında bo?Ÿulmaktan kurtarmakla ba?Ÿlanabilir.

 

3.3. Ceza adalet sistemi ve savunma:

1992 Yılından sonra yapılan köklü düzenlemeler ve yeni CMK ile savunma makamının soru?Ÿturmanın her a?Ÿamasında rol alması ve zorunlu müdafilik kurumu, i?Ÿkence ve kötü muamele iddialarını azaltmı?Ÿtır. Avukatların ceza adaleti sisteminin her a?Ÿamasında etkili biçimde yer almaları, gereksiz dava açılmasını önleyecek, maddi gerçe?Ÿe ula?Ÿılmasını kolayla?Ÿtıracak, mahkemelerin kararlarındaki isabet oranını da olumlu etkileyecektir. Ancak geçmi?Ÿte ceza mahkûmiyetlerinin etkisizli?Ÿi, infaz kabiliyetlerinin olmaması,  yargının üçaya?Ÿından biri olan savunma kurumunun da aleyhine sonuçlar do?Ÿurmu?Ÿtur. Ceza davasının tarafları tutuklu ve tazminat boyutu olan davalar hariç, avukat tutmama e?Ÿilimine girmi?Ÿlerdir. Tahmin edilece?Ÿi gibi bunun da nedeni, ?Ÿablon karar uygulaması, yani davaların sonucunun az çok tahmin edilebilir olmasıdır. Bir kısım avukat meslekta?Ÿımız da ?nasıl olsa hâkim en hafif cezayı verecektir!? inancıyla sistem içersindeki aktif rollerini bırakmı?Ÿlar, beylik usuli i?Ÿlemleri yerine getirmekle yetinir olmu?Ÿlardır. ?–zellikle zorunlu müdafilik uygulamasında bu duruma sıkça rastlanmaktadır. Yeni dönemde de bu sorunların bazıları hayatiyetini sürdürmektedir. Hatta sorunlara yenileri de eklenmi?Ÿtir. ?–rne?Ÿin;  ?nasıl olsa devlet avukat tayin ediyor? dü?Ÿüncesiyle ?Ÿimdi de avukat tutmama e?Ÿilimi ortaya çıkmı?Ÿtır. Avukatlık sınavlarının bazı özel e?Ÿitim kurumlarının lobi faaliyetleri sonucu kaldırılması, bu mesle?Ÿe yapılmı?Ÿ en büyük darbedir. Zorunlu müdafilik ücretlerinin yetersizli?Ÿi ve ödenme biçimine ili?Ÿkin sorunlar ayrı bir inceleme konusu olacak kadar ayrıntılıdır. Yargının üçaya?Ÿından biri olan savunmanın ba?Ÿımsızlı?Ÿı ve güçlendirilmesi, hizmet kalitesinin yükseltilmesi yargının öncelikli bir sorundur.

 

            3.4. Ko?Ÿullu salıverilme, infazın bireyselle?Ÿtirilmesi, yargı-infaz ili?Ÿkileri: 

Yukarıda (3.4) ba?Ÿlı?Ÿında son kırk yıllık süreçte hükümetlerin cezaevi ve infaz politikaları bütün yönleriyle sergilenmeye çalı?Ÿılmı?Ÿtır. Ancak kurum olarak yargının da ceza adalet sisteminin infaza ili?Ÿkin görevlerini layıkıyla yerine getirdi?Ÿi söylenemez. Her ?Ÿeyden önce yargı, hem savcılık, hem de mahkemeler boyutuyla infaz hizmetlerine ili?Ÿkin görevlerini yeterince içselle?Ÿtirememi?Ÿtir. Aksine bu görevleri ifadan kaçınan ve küçümseyen, verilen cezaların etkinli?Ÿini denetlemeyen bir tutum izlemi?Ÿtir.

 Cezaevleri gözetim ve denetiminde İkibinli yıllara kadar gerekli inisiyatif gösterilememi?Ÿ, kurumlar uzun bir süre suçlu e?Ÿitim okulu gibi i?Ÿlev görmü?Ÿlerdir.

Ceza adalet sistemi içersinde yer alan infazın bir alt türevi olan ko?Ÿullu salıverme kurumu da ceza adalet sistemi içersindeki sapma ve bozulmadan yeterince pay almı?Ÿtır. Af gibi politik müdahaleler kurumun yozla?Ÿmasında ve sapmasında asıl nedeni olu?Ÿturmasına kar?Ÿılık, yargının hatalı uygulamaları da bu sürece olumsuz katkı yapmı?Ÿtır. Mehmet Ali A?Ÿca, Haluk Kırcı ve bilinen bazı organize suç örgütü eleba?Ÿlarının ?iyi halden? erken ve yanlı?Ÿ tahliyelerinin kamuoyunda yarattı?Ÿı tepki hala belleklerdedir.

Hapis cezası hükümlüsü bu haktan ancak iyile?Ÿtirme önlemlerine uyum göstermesi, salıverildi?Ÿinde yeniden suç i?Ÿleme e?Ÿiliminin ortadan kalkması gibi, ki?Ÿisel durumunun bilimsel de?Ÿerlendirme sonuçlarına göre hiçbir ?Ÿüpheye yer vermeyecek biçimde saptanması halinde yararlanabilmelidir. Bu de?Ÿerlendirmeyi yapacak kurul ve ki?Ÿilerin i?Ÿe alınma ve görevlendirilmelerinde bilimsel ve mesleki yeterlilikleri objektif kıstaslara göre saptanmalıdır.  Tahliye kararını verecek olan mahkemeler, bu kurulların de?Ÿerlendirmelerinden emin olmalı, kararların yerindeli?Ÿini de denetlemelidirler.

 Oysa yakın geçmi?Ÿte, hüküm a?Ÿamasında cezanın bireyselle?Ÿtirilmesindeki ba?Ÿarısızlık, cezanın infazında da tekrarlanmı?Ÿtır. Mülga 647 sayılı İnfaz Yasası gere?Ÿince cezaevleri bünyelerinde olu?Ÿturulan kurullar formaliteyi tamamlayan birer organ olmaktan öteye gidememi?Ÿler, ne yazık ki mahkemeler de tahliye kararlarını bu kurulların sübjektif de?Ÿerlendirme ve bilgilendirmelerine göre vermi?Ÿlerdir. Sonuçta adeta her hükümlü ıslah olup olmadı?Ÿına bakılmaksızın ko?Ÿullu salıvermeden yararlanmı?Ÿtır.

Etkin bir infaz rejimi için yararlı olaca?Ÿı varsayılan infaz hâkimli?Ÿi kurumu da bekleneni verememi?Ÿ, sorunların çözümünde yararlı olmamı?Ÿtır. Bu kurum da cezaevi idaresince verilen her kararın otomatik tasdik mercii i?Ÿlevine bürünmü?Ÿtür.

 

 4. SONU?‡: SU?‡ PATLAMASI, SADECE YARGININ DE?žİL, HERKESİN SORUNUDUR!

 

 Yakın tarihimizde ceza adalet sistemi gündelik, gelir, geçer uygulamalarla ciddi bir çıkmaza sürüklenmi?Ÿtir. Devletin son yarım yüzyılda istikrarlı, sürekli, belirlenmi?Ÿ hedefleri olan, maliyeti ve sonuçları sayısal de?Ÿerlerle ifade edilebilen bir ceza adalet politikası olmamı?Ÿtır.

Ceza adalet sistemi, ba?Ÿta TBMM, hükümet, yargı, kolluk, infaz ve di?Ÿer güvenlik birimlerini de içeren sosyo-ekonomik politikalarla desteklenen, sosyal ve mali boyutu ölçümlenebilen, birimler arasında pozitif ileti?Ÿimi ve hedefte birli?Ÿi amaçlayan, birbirini lojistik ve moral olarak destekleyen politikalara gereksinim duymaktadır. Bu ba?Ÿlamda suçla mücadelenin ortak hedefleri ve maliyeti açıklanmalı, hedeflere ula?Ÿmak için ilgili kurumların birbirleriyle ahenkli bir faaliyet içersinde olmalarını sa?Ÿlayacak yasal ve fizik ko?Ÿullar sa?Ÿlanmalı, süreç içersinde saptanan hedeflere ula?Ÿmadaki ba?Ÿarı ve ba?Ÿarısızlıklardan kamuoyu matematiksel olarak bilgilendirilmelidir.

Suç i?Ÿlendikten sonra müdahaleyi esas alan güvenlik politikaları terk edilerek suçla mücadelede halkın katkısını esas alan, suça ili?Ÿkin tüm problemleri tespit eden ve çözümleyen sosyal stratejilere a?Ÿırlık verilmeli, kollu?Ÿun haber alma ve koruyucu güvenlik yapıları siyasi önyargılardan arındırılarak e?Ÿitim ve personel açısından ciddi bir reforma tabi tutulmalıdır.

İyi yasalar yapmak sorunu çözmez. İyi yasaların kötü uygulayıcılar elinde nasıl i?Ÿe yaramaz hale geldi?Ÿini tarih ve uygulama bize göstermi?Ÿtir. Ancak toplum güvenli?Ÿinin etkin bir biçimde yerine getirilmesinde yasaların önemi de yadsınamaz. Yasalar yapılırken ihtiyaçların birikmesi beklenmeden, yerel gereksinmeleri esas alan, evrensel adalet ilkeleri ile bütünle?Ÿmi?Ÿ, dinamik, i?Ÿlevsel bir yasalar manzumesi olu?Ÿturulmalıdır. Yasal düzenlemeler toplumun ihtiyaçlarının gerisinde kalmamalıdır. Bu meyanda, ?Yeni TCK ve CMK?nun uygulamacıların elinde Türkiye?yi 21. yüzyıla ba?Ÿarıyla ta?Ÿıyıp ta?Ÿıyamayaca?Ÿı ilerleyen zaman içerisinde görülecektir. Her kanun gibi bu Kanunların da asıl yazarları, onu uygulayanlar olacaktır.?(15)

Suçu önleyici toplumsal ve ekonomik yöntemler geli?Ÿtirmek ve uygulamak, yargılama sonrası cezanın yerine getirilmesinde, cezadan beklenen caydırıcılı?Ÿı ve ıslahı sa?Ÿlayacak ortamı hazırlamak ve yönetmek öncelikle yasamanın ve yürütmenin görevidir.

?Bir ülkenin kalkınması ekonomik göstergelerle belirlenmekte ise de, gerçek bir kalkınma krimonolojik göstergelerinde olumlu bir tablo (suçlulu?Ÿun kontrol altında olması)sergilenmesiyle mümkün olacaktır? Bu ba?Ÿlamda halkın samimi dile?Ÿi ekonomik kalkınmanın sa?Ÿlandı?Ÿı ve suçların asgari düzeyde oldu?Ÿu güvenli bir toplum görmektir?(16)

Yeni yasa uygulamaları, önümüzdeki be?Ÿ yıl içersinde cezaevi nüfusunda da önemli bir patlamaya yol açacaktır. Gerekli planlamalar yapılmaz ve kapasite artırımı sa?Ÿlanmazsa cezaevlerinin kısa sürede yeniden birer suçlu e?Ÿitim merkezlerine dönü?Ÿmesi i?Ÿten bile de?Ÿildir. Buna kar?Ÿı kısa ve uzun vadeli önlemler ?Ÿimdiden ya?Ÿama geçirilmelidir.

Ceza infaz kurumlarında sa?Ÿlanan güvenli ortamın kalıcı olabilmesi için iyile?Ÿtirici ve cezanın caydırıcılı?Ÿına yönelik uygulamalar, af ve benzeri siyasi kararlarla kesintiye u?Ÿratılmamalıdır. Kapasite artırımı ile birlikte dinamik infaz politikaları sürdürülmelidir.

Di?Ÿer yandan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin ?œye Devletlere, Cezaevinin A?Ÿırı Kalabalıkla?Ÿması ve Cezaevi Mevcudu Enflasyonu Hakkındaki R(99)22 Sayılı Tavsiye Kararında belirtilen tavsiyeler hayata geçirilmeli, cezaevlerindeki ?Ÿi?Ÿkinlik bu tavsiyeler muvacehesinde giderilmelidir.

Suça kar?Ÿı geli?Ÿtirilecek sosyal ve ekonomik önlemler, sosyal stratejiler en az ceza siyaseti kadar etkili ve önemlidir. Suç öncesi polisiye önlemlerin alınması ve uygulaması da yürütmenin asli görevleri içersindedir.

Her gün yeni bir çete olayı ortaya çıkarken, yine her tür ?Ÿiddet olayı almı?Ÿ ba?Ÿını giderken, ?Ÿiddet ilkö?Ÿretime bile sıçramı?Ÿken, bu gidi?Ÿi engelleyebilecek en temel kurumlardan biri, hiç ku?Ÿkusuz yargı organıdır. Yargı, devletin toplumsal savunma refleksinin olu?Ÿma sürecinde, ceza adalet sistemi zincirinde son etkin halkadır. Her ne kadar yargı anayasal görevinin yerine getirilmesi sırasında göreceli olarak ba?Ÿımsız ve güvenceli bir görüntü verse de yargısal etkinli?Ÿin sa?Ÿlanmasında hükümetlerin ceza siyasetlerinin ve sistem içindeki ilgili kurumlar arasında tam bir anlam ve hedef birli?Ÿinin, e?Ÿgüdümün, hukukun üstünlü?Ÿüne ve yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿına olan inancın egemen kılınması zorunludur.

Adil yargılanma hakkının, yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿı ve yargıç güvencesinin gerçek teminatının yargıç ve savcıların kendi sivil mesleki örgütlerini serbestçe olu?Ÿturabilmeleri gerçe?Ÿinden ve bu keyfiyetin ülkemizin taraf oldu?Ÿu uluslar arası bazı antla?Ÿmalarla ve iç hukuk düzenlemeleriyle de teminat altına alındı?Ÿı gözetildi?Ÿinde yürütmenin yargıç ve savcıların sivil örgütlenmelerine yönelik baskıları sonlandırılmalıdır.

Adalet bir lüks de?Ÿildir ve fedakârlık temeli üzerinde yükselemez. Bu nedenle yargının, nitelikli eleman, yeterli kadro, personel ve lojistik gereksinmeleri ivedilikle çözümlenmelidir.

Hukukçuluk her boyutuyla entelektüel birikimi gerektirir. Bu birikim ancak artık zamanlarda edinilebilir. A?Ÿır i?Ÿ yükü baskısı altındaki hâkim ve savcıların bu birikime sahip olmalarını beklemek insaf ölçüsüyle ba?Ÿda?Ÿmaz. Yargı artık kronikle?Ÿen bu baskıdan bir an önce kurtarılmalıdır.

Devletin her üç temel erkinin de asli i?Ÿlevi devletin ve sistemin bekasını sa?Ÿlamaktır. Bu gerçekten hareketle erkler arasında lüzumsuz bir üstünlük yarı?Ÿı yerine olumlu bir e?Ÿgüdümün devletin ve vatanda?Ÿların demokratik beklentileri yararına olaca?Ÿı tartı?Ÿmasızdır. Bu ba?Ÿlam da idarenin ve onun bürokratik unsurlarının yargıyı baskılamaya yönelik dü?Ÿünce ve eylemlerine son verecek yasal ve idari önlemler alınmalı, yargı kararları mutlaka uygulanmalıdır.

Ba?Ÿımsız yargı lafta kalmamalıdır. Yargının ba?Ÿımsız olması fikri önce yargı tarafından kabul görmeli, bu inanç her türlü idari tasarrufa somut olarak yansımalıdır. HSYK kararlarına kar?Ÿı etkili ba?Ÿvuru yolunun açılması ve kurulun yapısının demokratikle?Ÿtirilmesi, temsilde adalet ilkesine uygun yeni bir yapının olu?Ÿması çalı?Ÿmalarını bizzat HSYK?nin yargı kanadı tetiklemelidir.

Yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿı sorununun yüksek mahkemelerden çok, ilk derece mahkemeleri ve bu mahkemelerin yargıçlarını etkiledi?Ÿi gözetilerek, bu konudaki söylem ve eylemlerin yönü ilk derece mahkemelere çevrilmeli, yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿı yargıya kar?Ÿı da savunulmalıdır.

 Yargının tek yönetim organı, atama ve görevlendirmelerinde gündelik ve ki?Ÿiye özel tercihler yerine, somut ve ölçümlenebilir yöntemleri yürürlü?Ÿe koymalı, çalı?Ÿmalarını stratejik planlama temelinde kısa ve uzun vadeli kurumsal hedefler koyarak yürütmelidir.

Atama ve üye seçimlerinde savcılık kurumu aleyhine ve yasal dayana?Ÿı bulunmayan negatif ayırımcı tutum terk edilmelidir.

Yargı, kurum olarak kendi içindeki suç olu?Ÿumlarının üzerine de kararlılıkla gitmeli, adalet kurumuna olan saygı ve güvenin azalmasına müsamaha etmemelidir.

Yargı, Anayasal yetkilerini yerinde ve sonuna kadar kullanmalı, sadece talep eden konumda olmamalıdır. 1982 Anayasasının bütün olumsuzluklarına kar?Ÿın yargının kendisini yönetimde bilimsel ve hukuki temeli olmayan spekülatif kaygı ve yakla?Ÿımlardan arındırması için ba?Ÿka kurumların deste?Ÿine ve yasal düzenlemelere gereksinimi yoktur. Bugün ya?Ÿanan olumsuzlukların kökeninde de, yargıç kimli?Ÿinin erozyona u?Ÿramasına ba?Ÿlı bir ilke ve inanç sorunu oldu?Ÿu açıktır.

?–zetle; ?œlke çapında ya?Ÿanan suç patlaması aslında bir neden de?Ÿil, sonuçtur. Temelinde de siyasal ve toplumsal nedenlerin bulundu?Ÿu çok açıktır. Sorun sadece yargının de?Ÿil, tüm toplumun ve devletin ortak sorunudur. Suçla mücadelede vatanda?Ÿın da katılımı sa?Ÿlanmadan sonuç alınması güçtür. Demokratikle?Ÿme, açıklık ve refahın yaygınla?Ÿtırılması bu mücadelede önemli ba?Ÿlıklardır. Erkler arasında denge sa?Ÿlanması, e?Ÿgüdüm, ortak bir mücadele ve program temelinde birle?Ÿme de ancak sa?Ÿlıklı i?Ÿleyen katılımcı bir demokrasi ve ile mümkündür. Hukukun üstünlü?Ÿü, yargı ba?Ÿımsızlı?Ÿı ve yargıç teminatı da demokrasinin ve hukuk devletinin vazgeçilmezlerindendir. 

 

 

      --------------------------------------------------------------------------------

(*)    Yargıtay Cumhuriyet Savcısı, YARSAV Yönetim Kurulu Ba?Ÿkan Yardımcısı

(**)   E?Ÿitler arasında birinci

(***) Ankara Cumhuriyet Ba?Ÿsavcılı?Ÿına 2004 yılında gelen yakla?Ÿık i?Ÿ sayısı 120 000, 2005 yılında 170 000, 2006 yılında ise 230 000?dir

  Bu makale, Ankara Barosu Dergisi Yıl 65, Sayı: 3, Yaz 2007 sahife 80-95 te yayınlanmı?Ÿtır.

 

KAYNAK?‡A:

(1) 1 Temmuz 2007 tarihli Basından.

(2) T.C. Anayasası, Madde 9.

(3) ?Emekli Korgeneral Altay Tokat-Hâkimleri hizaya getirmek için bir iki bomba attırdım-?

      A.Keskin.   Radikal Gazetesi. 28.07.2006

(4) (Beccaria) F. Erem. T. Ceza Hukuku. Genel Hükümler Cilt 2, S:415 Sevinç Mat. Ank.1971

(5) F. Erem. T. Ceza Hukuku. Genel Hükümler Cilt 2, sahife 415 Sevinç Mat. Ank. 1971

(6) M.Tören Yücel. Türk Ceza Siyaseti ve Krimonolojisi,  4. Bası, Sahife: 269, TBB yayını.

(7)  5237 s.TCK.  Madde 61.

(8) Y.C.G.K.K. 01.02.1988. 1-515/11

(9) 765 S. TCK.nun 29. maddesinde 21.11.1990 tarih ve 3679 Sayılı Kanun 2. maddesi ile

      yapılan de?Ÿi?Ÿiklik)

(10)C. Atay. Hukuk ?–?Ÿretimi ve Hukukçu E?Ÿitimine Bakı?Ÿ Sorunlar Ve ?‡özüm ?–nerileri

      www.barobirlik.org.tr/yayınlar/makaleler

(11) B. ?–ztürk- M. R. Erdem. Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku. Seçkin Y. 9.Baskı. 2006

        Ankara

(12) M. Feyzio?Ÿlu. CMK hakkında bazı tespit ve de?Ÿerlendirmeler(Makale)

(13) Bk. M. Bedri Eryılmaz.Ceza Muhakemesi Kanunu ve Adli Kolluk. Ankara Barosu Dergisi Sayı 1. Kı?Ÿ 2007

(14) Ali Sirmen. Cumhuriyet Gazetesi. 16.06.2007)

(15) M. Feyzio?Ÿlu. CMK hakkında bazı tespit ve de?Ÿerlendirmeler(Makale)

(16) M.Tören Yücel. Türk Ceza Siyaseti ve Krimonolojisi,  4. Bası, sahife:400, TBB yayını.