Haklarında Dinleme Kararları Verildiği Kuşkusu Bulunan Yargıç Ve Cumhuriyet Savcılarına Çağrı 21.12.2009

Başbakan aleyhine tazminat kararı veren Yargıç Sevgi Övüç’ten başlayarak Cumhurbaşkanı ve Başbakan aleyhine kararlar veren Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, radikal ve yasadışı tarikat odaklanmalarını, bunların yurtdışı ve bazı kamu görevlileri ile bağlantılarını ortaya koymak yolunda soruşturma yürüten Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı  İlhan Cihaner, YARSAV’ ın Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına ilişkin suç duyurusu üzerine yapılan yönteme aykırı iletişimin tesbiti ile ilgili olarak kanıt tesbiti yapmak üzere görevlendirilen Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi Yargıcı, yasa dışı örgüt soruşturmalarını yürüten Adana, Konya, Yalova Cumhuriyet Başsavcıları ile İstanbul ve Ankara Cumhuriyet Başsavcıları, yargıya yönelik müdahalelere ve hukuk dışı uygulamalara karşı duruşu ve tüzüğümüz çerçevesinde yaptığı açıklamalar nedeniyle kurucu başkanımız Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu ve daha birçok meslektaşımız, Adalet Bakanlığınca yıldırma ve baskı altına almayı amaçlayan soruşturmalara tabi tutulmuşlardır. Verilen örneklerden de anlaşılabileceği üzere bu soruşturmalar ilahi bir tesadüfün ürünü değildir. Siyasal iktidarın onaylamadığı türden soruşturmalar açan, kararlar veren,  ifade özgürlüğü kapsamında açıklamalar yapan  yargıç ve savcılar, örneği görülmemiş bir baskı ve sindirme politikasıyla karşı karşıyadır.

Bütün bunların yanı sıra Adalet Bakanlığı’nca yapılan açıklamaya göre 56, ancak kanaatimizce çok daha fazla sayıda yargıç ve savcının suç şüphelisi olarak iletişimlerinin tesbiti yapılmıştır. Başka bir deyişle yargıç ve savcıların adeta dosya dağları olarak ifade edilebilecek bir işyükü altında ezilmeye, hafta sonu ve gece yarılarına kadar çalışmaya mahkum edilmeleri yetmiyormuş gibi takdir edilmeleri yerine haklarında yasa dışı dinleme kararları verilerek tekdir edilmiştir. Bu da yetmiyormuş gibi yargıç ve savcıların sivil örgütü YARSAV   da adeta bir yasadışı örgütmüş gibi dinleme işlemine tabi tutulmuştur. Bu noktada şu sorular akla gelmektedir:

- Türk Ulusu adına yargı yetkisini kullanan ve siyasal iktidarın hizaya getiremediği yargıç ve Cumhuriyet savcıları artık terör suçlusu olarak mı görülmektedirler ki dinlenmelerine karar verilmiştir?

- Teröriste güvercin olanlar neden yargıç ve Cumhuriyet savcılarına karşı şahin kesilmişlerdir?

- Terör suçlaması altında dinlenen yargıç ve cumhuriyet savcılarının, görevlerine devam ederek önemli soruşturma ve kovuşturmaları yürütmelerine nasıl izin verilmiştir?

- Ceza Yargılama Yasasının 135/5. maddesine göre, bu madde hükümlerine göre alınan karar ve yapılan işlemler ancak tedbir süresince gizli tutulabilecekken hala bu kararlara ulaşılamamasının nedeni nedir?

- Bu suçlama altında tutulan yargıç ve Cumhuriyet savcılarının kimler olduğu, neden HSYK’dan bile saklanma gereği duyulmaktadır?

- Yasadışı dinleme  kararlarının yüksek yargı tarafından kanıt olarak kabul edilmediği tüm hukuk çevrelerinin malumu iken neden bu yolda kanıt toplanmaya çalışılmıştır?

- Yoksa yargıç ve Cumhuriyet savcıları hakkında gerektiğinde ve yapılması istenmeyen işlemlere, dokunulması istenmeyen kişilere dokunulduğunda kullanılmak üzere bir veri bankası (Telekulak İstihbarat Bankası) mı yaratılmaya çalışılmaktadır?

- Bir dönem siyasal iktidarın istediği yönde karar vermeyen yargıçlar ve yüksek yargıçların, Emekli Sandığı Yasası’na eklenen Ek 39 ncu maddeyle emekliye sevkedildiği hatırlandığında, anılan soruşturmalarla tarih tekerrür mü etmektedir?

- AB’ye uyum kapsamında çıkartılan ve temel hak ve özgürlükler hiç dilden düşürülmeden yeniden yapılan temel ceza ve yöntem yasaları yoksa sadece “etrafı dolanılmak” için mi  bunca emek ve enerji harcanarak yapılmıştır?

- Telekomünikasyon İletişim Başkanının Yargıtay’da düzenlenen bir hukuksal toplantıda ağzından kaçırdığı gibi yoksa dinlemeler yoluyla Türkiye’nin “siyasi haritası” çıkartılırken yargıç ve savcılar bakımından bir istisna gözetilmediği mi kabul edilmelidir?
YARSAV olarak bu soruların yanıtlarını bekliyoruz.

Ancak bu yanıtları  alıncaya kadar  yargıç ve savcıları yasa dışı yöntemlerle izlemeye, baskı ve etki altına almaya, bu suretle yargının güç ve etkisini azaltmaya çalışanlar bilmelidirler ki Türk yargıç ve savcıları bu vahşi metoda alıştırılamayacaklardır. Yasal haklarını kullanacaklardır.

Bu bağlamda,

Adalet Bakanlığını, teftiş kurulunu dinlemeler konusunda kullanmaktan vazgeçmeye ve bu yoldaki Teftiş Kurulu Yönetmeliğinin 98/ç maddesini kaldırmaya, yargı üzerinde güç kullanma anlayışından vazgeçmeye;

İletişimi tespit edilen yargıç ve savcıların sayısının açıklanandan çok daha fazla olma olasılığı karşısında, haklarında dinleme kararları verildiği kuşkusu olan tüm meslektaşlarımızı da yasal haklarını aramaya davet ediyoruz. Aksi halde bu kabul edilemez baskıya boyun eğdikleri kanaatinin oluşmasına katkıda bulunmaları tehlikesi mevcuttur. Kişilerin temel  hak ve özgürlüklerini  korumakla görevli olanların kendi haklarını korumaktan imtina etmeleri kişilerin hukuksal güvenliğinin yok olduğu yargısına yol açacaktır. Bu nedenle başvuru gerekliliğinin kişisel tercihlerin de ötesinde bir durum olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.

Bu konuda yapılacak ilk başvuruya esas olmak üzere Bilgi Edinme Yasası çerçevesinde hazırladığımız dilekçeyi internet sitemizde yayınlıyoruz. Bu başvurular sonucunda alınan yasa dışı dinleme kararlarına ilişkin bir havuz oluşturmak, yasa dışı bu işlemleri yapanlar hakkında yasal girişimlerde bulunmak, meslektaşlarımızın bu konudaki hukuk mücadelelerinde YARSAV olarak kendilerine destek vermek, olayın sonuna kadar takipçisi olmak istek ve kararlılığındayız.

Meslektaşlarımıza ve kamuoyuna saygı ile duyurulur.21.12.2009

Bilgi Edinme Başvuru Formu İçin Tıklayınız

YARSAV YÖNETİM KURULU